İzmir’in Kurtuluş Günü 9 Eylül…

84 yıl geçmiş, azgın Yunaninin korkudan denize düşmesinin üzerinden. “Bugün” kim ne derse desin, kim ne organizasyon yaparsa yapsın ama “zafer coşkusunu” yaşamaya doya doya hakkımız olduğuna inanmıyorum.
Neden biliyor musunuz?
Hemen söyleyim. 9 Eylül 1922’de İzmir’de ne olmuştu?
Yanıtlayalım: Türk şehri İzmir, 15 Mayıs 1919’da emperyalist İngiltere’nin uşağı ve maşası, şımarık ve de azgın Yunanistan’ın işgaline uğramıştı. Yunaniler, İzmir’deki “işbirlikçilerinin” yardımıyla da 3 yıl 3 ay ve 24 gün boyunca “bazıları hariç” tüm Türklere kan kusturmuşlar, 9 Eylül 1922’de de Ebedi Şef Mustafa Kemal’in şanlı ordusunun zaferiyle, defolup gitmişlerdi.
Kısaca olay bu.
Zaferin ardından gelen her 9 Eylül’de ise “zafer kutlamaları” yapılıyor, yapıyoruz, kutladığımızı sanıyoruz. Ancak yıllardır öylesine garip havalarda kutlandı ki 9 Eylül, zafere “gerekçe” olan işgalin yılları, çekilen acılar, Yunani ile işbirliği yapan hainler ve aileleri, işgalde canını yitiren aziz şehitler şöyle dört başı mamur konuşulmadı, yazılmadı, hatırlanmadı. Düşünün Allahaşkına, sadece “Zito Venizelos” demediği için kaç masum Türk’ün katledildiğini biliyor muyuz?
İşgal sırasında, hain işbirlikçilerin de yardımıyla toplam kaç Türk’ün şehit edildiğini biliyor muyuz?
İşgali “hatırlamayanların”, zafer coşkuları sadece “festival” ruhunda gerçekleşir. Yani içten ve bilinçli değildir.
AB’li “ibişlerin” olmayan Pontus’un bile peşine düştüğü bu süreçte biz, 1919?1922 arası işgalci azgınlarla işbirliği yapan “hainleri” bile tanımıyoruz.
Hasan Tahsin ve Süleyman Fethi Bey de olmasa, sanki o işgal yılları “bal kaymak” geçti!
9 Eylül, sebze meyve şenliği değildir. İnançla, azimle, kararlılıkla başlayan, parolası “ya istiklal ya ölüm” olan kutlu bir savaşın zafer noktasıdır. 9 Eylül sadece şen şakrak şarkılarla değil, bir daha 15 Mayıslar, 9 Eylüller yaşanmaması için nelerin yapıldığının sorgulandığı ciddi bir gündür.

MHP’nin pulları, İTO’nun bayrakları

Bu 9 Eylül her ne kadar yine “içerik” anlamında “içime de sinmese”, güzel etkinlikler de var. MHP, İzmir?de “siyasal parti” sıfatıyla bir “ilke” imzasını attı. MHP, iki ayrı tipte 9 Eylül hatıra pulları bastırdı. İki pulun üzerinde de Gazi Mustafa Kemal’in “hürriyet ve istiklal benim karakterimdir” sözü yazılmış. Bu sözün “bugün? için anlamını “derin” düşünmek gereğine inanıyorum. Pullar, 9 Eylül günü Halkapınar Spor Salonu’nda yapılacak “Hürriyet Şöleni’nde” yurttaşlara sunulacak. Özgün bir etkinlik olduğu sanırım çok açık.
Öte yandan, açıkça söylemeliyim ki, bu 9 Eylül’ün “her şeye rağmen” bir farkı var. Çocukluğumdan beri ilk kez Alsancak, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı gibi bölgelerde bu kadar çok bayrak asıldığını gördüm. Ama bayrakların hepsi aynı tip. O güzel kalpağıyla Gazi Paşa, ay yıldızlı al bayrağımızla nasılda yakışmış. İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’ı şimdi kutlamam gerekiyor. “Sezar’ın hakkı Sezar’a” demişler. Ekrem Bey sayesinde bu yıl, o sinir bozucu “boşluğu” yaşamayacağız.

Büyükşehir’in 9 Eylül’ü

Aziz Bey’in “düşünceleri” neden böyle “tartışmalı” yansıtılıyor anlamadım gitti. Hangi birim bilmiyorum ama belediyenin düşüncesini, düşündüğü gibi ifade edememesi ciddi bir sorun gibi geliyor bana. 9 Eylül 1922 zafer coşkusunu, “ilk günkü gibi” derken kastedilenin “10 Eylül 1922” olması mı gerekiyor mu acaba? Ancak Büyükşehir’in kastetmeye çalıştığı, zaferden tam bir yıl sonra İzmir’de yapılan kutlamaların tıpkısını yapmakmış. Ancak 1922 ifadesi, o binlerce afişte yer almayınca, insanın aklına sorular üşüşüyor. Ben Aziz Bey’in, “farklı bir 9 Eylül kutlaması” amacında olduğuna inanıyorum. Ancak dinlediklerimle, gördüklerim ve tartışmalar doğaldır ki kafamı karıştırıyor. 9 Eylül 1923 tarihinin “CHP’nin kuruluş tarihi” olduğu gerçeği de ortada ama CHP’nin İzmir’de “nasıl bir kutlama yapacağını” şu ana kadar da öğrenmiş değilim. Ama bu da normal sanırım. Çünkü 1923’ün CHP’siyle, Kemal Derviş’in “dokunduğu” CHP arasında da dağlar kadar kahredici farklar var.

Kasalı doğru diyor ama…

ESİAD Başkanı Kasalı, İzmir’in haklarıyla ilgili olarak “doğru” konuşmuş. Ancak anlamadığım, bu gerçeği “yeni mi” fark etti, yoksa “farklı” bir haksızlık var da, ben mi görmedim acaba? İzmir hakları konusunda en fazla “özeleştiri” yapması gerekenlerin İzmirli işadamları ile işadamlarına “akıl verenler” olduğunu hep söylerim. Bay Kasalı’nın tespitleri doğru ama, yıllardır merak ederim ve sorarım: Çözüm nerede, nasıl?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın