Global sürülere dönüşüyoruz

Geçenlerde uzun süredir istediğim bir şeyi alacağım. Ne yapılıp edilmiş, finans temin edilmiş. Kapıdan içeriye giriliyor, müthiş bir nezaketle karşılanılıyor. Bir gariplik var sanki bugüne kadar “o, o” diye tutturan ben değilim. Daha önceden hayran olduğum her şey orada ama bu kez hiçbirinin albenisi yetmiyor. Kahveler geliyor, sehpadaki gazetenin üzerine konuluyor, üzerlerinde Lübnan’da enkazdan çıkarılan çocuk cesetlerinin fotoğrafları. Aniden teşekkür ediliyor, aniden. Herkes şaşkın. Nereye ?
Bilmem biraz soluk almak lazım…
Yaşamın renkleri bazen tuzaklarıdır. Çoğu insan için de aslında bu tuzaklar düzene ahval gelmesin, her şey yolunda gitsin üzerine kurulu. Belki de bu nedenle, sokaktaki asfalta isyan ederken, yüzlerce masumun ölümüne karşı sessizliğimiz sürer. Gözünün içine baka baka; birkaç militanı yakalayacağım denir bin masum bombalarla öldürülür.
Çoğunlukla cahil, yoksul kesimleri suçlarız “sürü olmayın” diye. Bilmem farkına varır mıyız ki, global dünya da lüksüyle, gücüyle parasıyla sürü haline getiriverir içindekileri. Hava alanlarından karşılanan 400 Mercedesli sürüler gibi…
Londra’daki on binlerce kişinin ölümüne neden olacak katliam planı kimse için sürpriz olmaz; “elbette bir karşılığı olacaktı” deriz. Bir filmi izler gibi izleriz, detaylar yeni bir şey almak kadar ilgilendirmek çoğu zaman bizleri. Yanı başında yüzlerce çocuğun ölüm çığlıkları varken köpüklü eğlencelere katılanları dışlasak bile; “Biz dünyanın barıştan yana sorumluluk sahibi güruhu için ne yapabiliriz?”in yanıtı sürekli “neler yapamayız?”ın içine gömülüdür. Küresel dünyanın küresel cazibesine alışkınlar barışa katkı koymanın yollarını kolay bulamazlar, karışıktır. Ne yapacağımızı bilemez hale geliriz.
İşte sadece bazen bir kapıdan çıkar, soluk almaya çabalarız bizi sürü yapan dünya nimetlerini bir an için arkamızda bırakarak…

***

“Üzgünüm, Türkiye’ye güvenemiyorum”

Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu, bilindiği üzere cari açık. Bu yıl cari açık yine rekorlarda. 2005’te Ocak-Haziran döneminde 13 milyar 194 milyon dolar olan cari açık bu yılın aynı döneminde yüzde 41,4 artışla 18 milyar 855 milyon dolara ulaştı. Yıl sonu itibarıyla bu rakamın 26,5 milyar doları aşması bekleniyor. Tabii çok detay var ama tüm ekonomistlerin, akademisyenlerin üzerinde birleştiği tek nokta var; cari açığın öncelikli çözümü uzun vadeli, kalıcı yabancı sermaye yatırımı. Bu Türkiye için olmazsa olmaz bir şart. Peki bu kadar acil olan bir konuda biz ne yapıyoruz? Bir örnekle anlatalım:

***

PWF, Airbus ve Boeing’in dünyadaki bine yakın tedarikçisinden Türkiye’de ilk ve tek olanı. Bir Alman firması olan PWF, bu iki havayolu devine yan sanayi hizmeti veriyor, bending tube (kıvrımlı borular) üretiyor. Türkiye’de Airbus için çalışan PWF, bu yıl sonundan itibaren Boeing için de üretime geçecek.
PWF’nin Türkiye’yi seçmesinin iki nedeni var; ilki düşük maliyet. İkincisi ve asıl olanı “Offset obligation” (dengeleyici zorunluluk) yani savunma sanayiinde uluslararası anlaşma zorunlulukları. Türkiye’nin satın aldığı araç gerece karşın bunların sipariş edildiği firmaların o ülkeden mal alma zorunluluğu da diyebiliriz. Bizim KOBİ’lerimizden yan sanayi hizmeti alacaklarına kendi tedarikçilerini buraya taşıyorlar. Hedef Türkiye’den mal alımı ise işte böylece Türkiye’den almış oluyorlar.
Sonuçta PWF, Türkiye’den tahmininin ötesinde memnun kalmış buradaki yatırımını sürekli genişletiyor. 3 milyon Euro’luk ek yatırım gerçekleştirmeye hazırlanıyorlar şimdi.

***

PWF Genel Müdürü Jurgen Viehrig Türkiye’de bulunmanın bir çok avantajı olduğunu söylüyor. Genel merkezdeki yöneticiler yakınlığı nedeniyle Türkiye’ye sık sık gelebiliyorlarmış.
Burada kalifiye eleman sıkıntısı da yaşamıyorlar. Fabrikada mühendislerin neredeyse tamamına yakını Türk. Tabii onların hedefleri de, pazarları da belli. O nedenle Türkiye ekonomisinde yaşanan dalgalanmalardan etkilenmiyor ama aynı zamanda Türkiye’de yabancı yatırımcıya bakışın da iyi bir tanığı PWF…

***

Açık sözlü ve sıcakkanlı bir Alman Viehrig. Türkiye’de yaşanan problemlerin azımsanamayacak ölçüde olduğunu vurguluyor. Ona göre kanunlar karmaşık, bürokrasi karışık, vergi düzenlemeleri belirsiz ve enflasyon güvensiz.
O “Aslında söylemem gerekir ki bu koşullarda Türkiye’de yatırım yapmak kritik. Bu kritiklik olduğu sürece de sanayide uzun vadeli yatırım beklemek gerçekçi değil” dedikçe gözümün önünden Kemal Derviş zamanından beri üzerinde çalışılan ve asla sonuçlanmayan uygulamalar geçiyor…
Viehrig’e böyle düşündüren sanırım özellikle serbest bölgelerdeki tutarsız düzenlemeler. Serbest bölgelerdeki muafiyetlerini kaldıran, burada yatırım yapanlara 2008’e kadar süre tanıyan kanunun geleceğinin ne olacağı hala şaibeli. Bakan Tüzmen, “Kanun değişecek” diyor, ama değişen bir şey yok. Mesela PWF de şu anda yeni yatırımlarla ilgili iki senelik vergisini yatırıp yatırmaması gerektiğini tam olarak bilmiyor ve Viehrig bu durumu şöyle anlatıyor: “Eğer burada 3 milyon dolarlık yeni bir yatırım yapmak istiyorsam, Almanya’daki hissedarımız da bu yatırım için vergi ödeyip ödemeyeceğini, ya da bunu ne zaman ne şekilde ödemesi gerektiğini bilmek isteyecektir. Ama burada şartlar sürekli değişiyor ve size verilen sözlere güvenemiyorsunuz”
***
Yabancı yatırımcı Türkiye’nin bu konuda ne yapmak istediğini bilemez hale gelmiş. Bunu da Jurgen Viehrig’in “Tamam eğer vergi ödemek gerekiyorsa ödenir. Tabii ki üretim önceki gibi ucuz olmayacaktır ama bilmemiz gereken şey önümüzdeki 10 yıl boyunca ne kadar vergiyi, nasıl ödemem gerektiği. Ama bana hükümetin gerçekten önümüzdeki yıl fikrini değiştirip değiştirmeyeceğini biliyor musun diyorsanız , hayır bilmiyorum. Bence Türkiye için en kritik nokta bu” sözlerinden rahatlıkla anlamak mümkün.
Viehrig’in sözlerini aynen vermek istedim, çünkü bu sözlerin üzerine bir köşe yazarının ekleyeceği ancak “beyler uyanın artık” demek olabilir. Bunu tek firmanın yöneticisinin sözleri olarak algılamayın çoğunun benzer düşündüğünün tanığıyım. Yılda bir kere yabancı CEO zirvesi yapmakla ve her zirvenin nasıl fos çıktığını izlemekle hiçbir yol alınmadığını herkes görüyor artık.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın