Ege Bölgesi’nin “genel başarısına” karşın İzmir’in “özel başarısızlığı da” sanırım bir süre tartışılacak. İzmir başarılı mı değil mi bilemem. Ama beni tanıyan herkes bilir ki, ÖSS ya da OKS denen garabetlere bakarak da İzmir’in eğitim durumu sorgulanamaz! En azından ben böyle düşünüyorum. Katılırsınız ya da katılmazsınız. Hatta İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’nü de, salt bu sınav sonuçlarına bakarak değerlendirmemiz bana pek insaflı gelmiyor.
İzmir eğitimini düzgün masaya yatırmamız gerekiyor. Kamil Aydoğan’ın “genel bir tartışma, öneri, proje” yöntemi belirlemesinin artık zamanı geldi sanırım. Çünkü Bakanlık boyutundaki yanlışların, müfredattaki oynamaların, öğretim kadrolarının düzeylerinin, sosyal yozlaşmanın tam olarak ne boyutta olduğunu bilmiyoruz.
Öyle ya da böyle, bence sınavlara karşı toplumsal bir direniş yapılmalı. ÖSS sınav sonuçlarının televizyon ekranlarına yansımasına da bakacak olursak, “dersane” denen acayipliğin bu yıl da, eğitim hâkimiyetindeki işgal boyutuna tanık olduk sanırım. Ve bu durum bile Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Sistemi’nin acınası, paraya teslim olmuş halini ortaya koyuyor.
Oysa şu AB’ciler biraz iyi niyetli olsalardı, AB ülkelerindeki “eğitim sistemlerini” araştırır, böyle ÖSS veya OKS garipliklerinin olup olmadığını gözler önüne serer sonra da Türk çocuklarının yaşamlarının baharında yaşadıkları “işkenceli” günlerin sona ermesi için “mücadeleye” başlarlardı.
Yazık ki samimiyetsizliğimiz, nemelazımcılığımız ve “gerçek” olan gerçeklerden korkumuz devam ediyor. Etmeseydi, bu sıcak yaz günlerinde oturur, mesela eylülde açılacak okullardaki olası riskleri belirler; bir daha “kanlı” dönem yaşanmaması için uğraşa girişirdik.
ÖSS sonuçları umurumda değil.
1980 darbesinin sonuçlarını yozlaşa yozlaşa yaşıyoruz. Okumayan, düşünmeyen, tartışmayan, siyasetten kaçan, yarış atına çevrilen gençlik isteniyordu; başarıldı! Gençleri sevmeyenler şimdi kendilerini “resme” de verseler, soğuk su içip “grip de” olsalar değişen bir şey yok.
Yazık ki, ekranlarda eğitim sistemini ele geçiren “vahşi kapitalizmi” bir kez daha gördük. İnşallah aramızda çocuğunu, “yarış atı” olmaktan kurtaranlar çıkar.
İnandığımı bir kez daha söyleyim. Gençlerimizi sevmiyoruz. Sevsek onları en güzel yaşlarında “dersanelere” kurban vermezdik!
Babalar intihar etmesin, evletlar hep gülsün
Hatırlıyor musunuz birkaç yıl önce, sanırım birkaç yıl önce Samsun’da bir kapıcı baba, okulların açıldığı süreçte minik yavrusuna önlük alamadığı için intihar etmişti. Ama bu haberi geçen süreye rağmen hiç unutamadım. Hatta o genç babanın yüzünü bile hatırlıyorum. İşte o günden bu yana “eğitim” sorunları beni hep “zıvanadan”
ÖSS’de İzmir’in “nerede” olduğunu değil de, genel eğitim düzeyinin İzmir’de nerede olduğunu tartışmıyoruz ya, “gıcık” oluyorum. Oysa eğitimi “bir bütün” olarak alsak ve masaya yatırsak ne güzel olur. Cumartesi günü eski bakan Hakan Tartan da, Hürriyet EGE’deki köşesinde doğru tespitler yapmış örneğin. Hakan Tartan’ın, benim, Gönül Ablamın, başka gazetecilerin görüş ve eleştirileri alt alta sıralansa, İzmir’deki eğitim sorunlarının çözümünde çok anlamlı bir rehber çıkar ortaya. İzmir Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan’a yönelik “ÖSS eleştirilerini” saygıyla karşılıyorum ama biraz haksızlık yapılıyor gibi geliyor bana. Kamil Aydoğan’ı “çok başarısız” görmüyorum. Hele şu son kampanya bile Vali Bey’in, Kamil Bey’in “anti sosyal” olmadığının kanıtıdır bence. Ah bir de şu “dersaneler” için bir “iyilik” yapsalar?
“1000 veli bin çocuk” kampanyasından söz ediyorum. Keşke tüm İzmir Basını Yenigün kadar duyarlı olup, genel bir “çağrı” ve “yönlendirme” yapabilse. İzmir basını bu çok anlamlı kampanya da el ele verebilse. Ve bu kampanyanın adı bir anda “yüz bin veli yüz bin çocuk” olabilse örneğin.
Fena mı olur be millet? Öyle okullar, veliler ve yavrular gördüm ki. Vallahi film karesi değildi bunlar! Çocuğuna bir yeni okul ayakkabısı alamayan o kadar çok baba var ki. Okuluna yeni bir çantayla gidemeyen o kadar çok öğrenci var ki. Düşünsenize 400 YTL ilk bakışta büyük görünüyor. Ama dört komşu, sekiz komşu bir araya gelse; beş, on YTL birleşse… Ne güzel olur! Apartman yönetimleri bir çocuk, iki çocuk, üç çocuğa veli olsa. Mesela Yenigün Gazetesi olarak, İzmir TV olarak, EGE TV olarak birer ikişer çocuğa veli olsak! Dolarla kazanmayan, milyar TL kazanmayan bir gazeteci olarak “ben varım arkadaş” diyebiliyorsam, bu kampanyaya katılmayan “varlıklı” meslektaşlarımı “anlamam” mümkün olabilir mi?
Telefon numarası belli 44 55 666. Haydi millet, sanırım “gök kubbede hoş bir seda bırakmanın” bir yolu da, bu numarayı aramaktır bence!
Dersaneleri denetleyin demiştim
Şimdi “yeni dönem” başlayacak dersanelerde. Bu “ticari” kuruluşlar, öğrenci “çekmek” için her türlü özendirme yoluna da gidecekler. Okul resmiyetine çirkin bir rakip olan dersanelere “mecburen” katlanıyoruz ama içime sinmiyor. Okulların çevrelerinde bar, birahane, meyhane veya pavyon açılma izni verilmezken, gencecik öğrencilerin dolup taştığı dersanelerin “istenilen” her yere açılmasının mantıklı izahı var mıdır acaba?
Dersanelerin içinde “eğitimin” önemini her şeyin ve özellikle parasal çıkarların bile üzerinde tutan kuruluşlar var. Sistemin dersane denen kuruluşları yarattığını da biliyorum. Ancak okuldan hiç farkı kalmayan bu kuruluşların, en az okullar kadar disiplinli ve dikkatli olmaları gerekmez mi? Altında meyhane veya pavyon olan bir okul olmayacağına göre, dersane de olmamalı. Öte yandan ne yazık ki bazı dersanelerin kantinlerinde yaş farkı gözetilmeksizin sigara içildiği de bir gerçektir. Acaba hangi okul müdürü kantininde öğrencilerini sigara içerken izlemek ister?
Mevzuatsa değişmeli!
Nemelazımcılıksa, vazgeçilmeli! Mademki dersaneler yanlış bile olsa yaşamımıza girdi, o halde “çalışmalarına” dikkat etmeliler.
Tabii ücretleri de büyüteç altına alınmalı. Ücretleri neredeyse özel okul ücretlerinden fazla olan bu kuruluşların da “inceden inceye” denetlenmesinde, öğretmenlerin sosyal haklarının incelenmesinde fayda vardır.
Gelecek gençlikteyse ve gençlik de sıkıntıdaysa söyler misiniz gelecek nasıl aydınlık olur?
Kaya Tuncer şaşırttı!

Ecnebi market vuruyor, bakkal amca ölüyor
Memleketimizin meşhur bir “ecnebi hiper marketi” duyduğumuza göre, mahalle aralarına “daldığı” yetmiyormuş gibi, gariban bakkalın canına okumuyormuş gibi şimdi de mesai saatini 23.00’den 24.00’e almış. Özellikle Balçova Esnaf Odası Başkanı Şerif Sürücü “çıldırma” noktasına gelmiş. Koskoca Esnaf Birliği “bağırıyor” duyan yok, TBMM koridorlarında “hipermarket lobisi” atakta, Bakkallar Odası ve Bakkal Amca “elvedaya” hazırlanıyor ama ne duyan, ne anlayan ne de Allah’tan korkan yok!
Yazık ki ne yazık “tüfek” icat olduğunda “mertlik” bozulmuştu; ama “ecnebiler” memleketi dingonun “yuvasına” çevirdiklerinden beri gözlerimiz “bu yurdun sahiplerini” arıyor vesselam!
Her şeye rağmen! “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini; bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!”
İnşallah ve mutlaka, yeter ki “esnaf” olan esnaf “gerçekten” dostlarının farkına varsın!
İZFAŞ’a çağrı!
Ben bunu “başka türlü de” sorabilirdim ama şimdilik yazayım. 75. Fuar’a çok az kaldı. Çalışmalar ne düzeyde bilmiyoruz. İstanbul entellerinin işgaline “kapı” açıldı mı bilmiyoruz? İzmirliler, fuarlarına ne kadar hâkim, bilmiyoruz? O “acayip belgesel” gibi bir belgesel daha hazırlanıp, bir İstanbullu da “milyoner” edilecek mi bilmiyoruz? Bu yıl fuarda “siyaset baskısı” ne düzeyde bilmiyoruz? Türk büyüklerinin büstleri nerede, bilmiyoruz? İzfaş’ta yönetim planlaması var mı bilmiyoruz? Bütçe nasıl dağıtıldı veya dağıtılacak bilmiyoruz? Güvenlik ihalesi ile ilgili bir şey bilmiyoruz?
Kahkaha atarak gülesim geliyor millet. Güya ben de “75. Fuar Basın Danışma Kurulu” üyesiyim. Güya Aziz Abi ile basın danışma kurulu bir araya gelecekti. Kim bilir belki de “birileri” başkanın bizimle buluşmasını istemiyordur!
Aman da aman, güleyim de boşa gitmesin. Ha ha ha!
Önemli açıklama
Bugünden itibaren İzmir Jeotermal AŞ ile ilgili konuşmayacak ve yazmayacağım. Ama herkes bilsin ve duysun ki tarih “halkını dışlayanların” mezarlıklarıyla doludur. Bundan sonra konuyla ilgili biricik muhataplarım Sayın Vali Köksal, Sayın Başkan Kocaoğlu ve Sayın Başkan Çalkaya’dır. Açıklamayı “gördüğüm” lüzum ve “yaşadığım” hayal kırıklığıyla ve yazdım sizlere saygımdan yazdım, o kadar!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.