Betty, Amerika’da uzun yıllar yaşamış bir doktor olan Mudi ile evleniyor ve Mehtap adında bir kızları oluyor. Humeyni rejimiyle birlikte İran’a dönmek için yanıp tutuşan Mudi, kısa bir tatil vaadiyle, kızıyla karısını doğduğu ülkeye götürüyor. Ancak tatil, yaşam boyu tutsaklığa dönüşüyor. Yeraltı örgütleri Betty’yi bu umutsuz durumdan tek bir koşulla kurtarabileceklerini söylüyorlar.
Özgürlüğü uğruna, kızını kocasının yanından Tahran’da bırakmasını istiyorlar ondan. Kızının, kadınların her türlü haklarının ellerinden alınmış olduğu bu bağnaz ülkede büyümesini istemeyen Betty, Mehtap ile birlikte İran’dan kaçabilmek için umutsuz bir savaşım veriyor. Yaşanmış bir öyküyü dile getiren ve komşu ülke, İran’dan geçen bu ibret alınması gereken belgesele benzer bir durum yaşamıyorum.
Şimdi bu konu nereden aklıma geldi. Geçtiğimiz günlerde çocuklarını göremeyen, gösterilmeyen babaların bir internet sitesi kurduğunu ve bu internet ortamında birbirlerine destek verdiklerini ve yol gösterdiklerini okudum. Ama ben de kızını sağlıklı göremeyen, gösterilmeyen babalardanım.
Buna karşın o siteye açıp bakmak içimden gelmedi. Çünkü babaların çektiği sıkıntıları en iyi bilenlerden biriyim.Çünkü; benim gibi veya benim durumuma benzer olaylar hemen herkesin başına geliyor. Geçtiğimiz yılın eylül ayından bu yana kızımı sağlıklı olarak göremiyorum. Kızıma sarılamıyorum, öpemiyorum, koklayamıyorum, kokusunu ciğerlerimin ta derinliklerine kadar çekemiyorum. Özlüyorum ve çok özlüyorum. Aklıma bin bir türlü “Betty” operasyonları geliyor.
Kadıncağız Türkiye sınırına eşeklerin üzerinde süren ağır yolculuklar ile ulaşıyor. Kızını ve kendisini özgürlüğe kavuşturuyor. Benim ise çocuğumla aramda üç-beş kilometrelik bir uzaklık var o kadar.Sonra gülüp geçiyorum. Şaka bir yana, her hafta sonunu iple çekiyorum. Hafta içi başlayan alıp-verme tartışmaları sürüp gidiyor ve ben kızımı göremiyorum. Çevremde benim gibi bölünmüş o kadar çok aile var ki, benim yaşadığım buna benzer çok olay yaşanıyor.
Yoğun olarak uzun süredir böyle bir acı yaşıyorum. Ama benim canımı bir konu daha çok sıkıyor. Bakıyorum da ünlüler, gazetelerin birinci sayfalarında ayrılmış olmalarına karşın boy gösteriyorlar. Ayrıldıkları eşleri, çocukları ve yeni birlikte oldukları insanlar. Konuşuyorlar, çocuklarıyla bir araya geliyorlar. Çocuklarının sağlıklarıyla, psikolojileriyle yakından ilgileniyorlar. Hatta o kadar ileri gidiyorlar ki, kararları çocuklarına bırakıyorlar. Çocukları anne ve babalarıyla diledikleri kadar birlikte oluyorlar. Çocuklar öyle mutlu görünüyor ki ayrılıklara karşın.
Ama biz sanırım bunu başaramadık. Kızımı, okulunda, okulun bahçesinde gözlüyorum. Okul çıkışında sarılıp özlem gideriyorum. O kadar. Aslında, acıların en büyüğünü onlar yaşıyor. Bölünmüş ailelerde anne ve baba çekişmelerinin sonuçlarına çocuklar katlanıyor. Onlara söz hakkı dahi verilmiyor. Tercihleri sorulmuyor. Yetişkin birey olduklarında ise, geriye dönüp baktıklarında çok şey kaybetmiş oluyorlar; ama çocukluk günlerine bir daha dönemiyorlar.
Betty Mahmudi’nin mücadelesi herkese örnek olmalı. O anneydi; ben baba. fark etmez. O farklı nedenlerle, kızı ile birlikte olmak için bir uğraşı içine girdi. Ama sonuç olarak Betty kızını kendi dünyasındaki özgürlük uğruna babasından ayırdı. Kızı Mehtap’ı Amerika’ya özgür ve zengin ülkeye götürdü. Yıllar önce yaşanmış bu gerçek hayat hikayesinin üzerinden sanırım uzun yıllar geçti. Şimdi Mehtap 20 yaşlarında bir genç kız olmalı. Babası Mudi’i görüyor mu bilmiyorum.
Ancak İran’da denetimli ve sınırlı da olsa seyahat özgürlüğü olduğuna göre baba-kız buluşuyordur. Ama aradan kayıp geçen onca yıl, paylaşılamayan üzüntü, kahkaha, keder, mutluluk, gözyaşı,hüzün,doğum günleri, okulda başarılar, bunların hiç biri geri gelmeyecek ve bir daha yaşanması mümkün olmayacak.
İşte ben bunları yaşıyorum. Betty Mahmudi özgürlük uğruna Mehtap’ın elinden bunları aldı. Kızım Adasu’nun elinden alınanların da bunlardan bir farkı yok ki, Hiçbir anne ve babanın çocuklarına bu duyguları yaşatmamasını diliyorum. Kızım olmadan asla.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.