Ya meslek derslerimizi veren öğretim görevlileri; Selami Akpınar, Özdemir Gürsoy, Doğan Heper, Mustafa Yücel, Ertum Öcal, Mehmet Turaç, Oktay Kurtböke, Alaeddin Asna, Tümer Argın, Erman Şener, Oktay Verel, İnci Süer… Enstitü’deki teorik eğitimi “Babı Ali” diye anılan, Cağaloğlu’ndaki gazete merkezlerinde yaptığımız pratikle pekiştirirdik. Bab-ı Ali Caddesi’nde Hürriyet, Nuruosmaniye Caddesi’nde Milliyet, Alayköşkü Caddesi’nde Günaydın, Türkocağı Caddesi’nde Cumhuriyet, Narlıbahçe Sokak’ta Dünya gazetesi… Kim bilir kaç kez aşındırdık eşiklerini…
Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu, ardından Basın Yayın Yüksek Okulu, çok sonra da İletişim Fakültesi adını alan okulumuzda altıncı yarıyılın sonunda zorunlu stajımız vardı. Oktay Kurtböke hocamızın sağladığı olanakla, staj için ailemin bulunduğu kenti; İzmir’i tercih etmiştim. Ve o zamanki İzmir Temsilcisi Nejat Seçen’in inanılmaz, unutulmaz, sıcak ilgisiyle karşılaştığım Hürriyet Haber Ajansı’nı… Gazeteciliğe ilk adımımı 1 Temmuz 1982 günü başlayan stajla attım…
Haberlerin daktiloyla yazıldığı, teleksle geçildiği zamanlardı. Işığı, omuza asılan akülü flaşlarla sağladığımız, fotoğrafların filmli makinelerle çekildiği, filmlerin banyo edilip agrandizörle karta basıldığı, telefoto ile geçildiği dönemlerdi… Çekilen diyaları E6 banyosuyla geliştirirken renkli fotoğrafları, renk ayrımı yaparak fotoğraf geçen telefoto aygıtlarını tanıdık, heyecanlandık. Zamanla tek yönlü ileti gönderilebilen çağrı cihazlarını, metinleri fotokopi çeker gibi gerçek zamanlı olarak karşıdaki aygıta ulaştıran faksla tanıştık. Teknoloji “başdöndürücü” hızla değişiyordu…
1 Ekim 1984 günü çalışmaya başladığım Cumhuriyet Gazetesi’nde bilgisayarla tanıştım. Gazetenin bugünkü Haber Müdürü Hakan Kara tanıştırdı. Bilgisayarı açtığında beliren kara ekran epey ürkütücüydü. Basit işlemler için komutlar yazmak gerekiyordu, pek sıcaklık duymadım. Gazeteden ayrıldığımda, Tansaş’ta basın danışmanı olarak göreve başlamıştım… O günler yaşamımızda dönüm noktası olmuştu: Apple Macintosh bilgisayarlarla tanışmıştım..
Bu bilgisayarlar farklı bir işletim sistemine sahipti, Türkçe’ydi, açılışında “Merhaba” diye selamlıyor, kullanışlı arayüzüyle herkesin her şeyi, kolaylıkla yapabileceği izlenimini veriyordu. Grafik tasarım ve masaüstü yayıncılık alanında kullanılmak üzere yazılmış programlar harikaydı. Her alana ilişkin çözümleri vardı. İlk işim, kıdem tazminatımın üçte ikisiyle dokuz inç siyah-beyaz monitörlü bir Apple Macintosh almak oldu. Cumhuriyet Gazetesi’ne geri döndüğümde haberlerini Macintosh bilgisayarda yazıp depolayan ilk ve tek muhabir bendim…
1 Ekim 2002 günü Cumhuriyet Gazetesi’yla vedalaştığımda, gazetede henüz benden başka Macintosh bilgisayar kullananan yoktu. Sonraki iş yaşamımızın en önemli unsuru Macintosh bilgisayarlar oldu… Sevgili eşim, meslektaşım Saadet Erciyas ile alan değiştirip tanıtım, yayıncılık ve sonra reklamcılığa yöneldiğimizde hep Macintosh’larla çalıştık. Yeniledik, geliştirdik, bilgisayar hep yaşamımızın bir parçasıydı.
[Sürecek…]
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.