Mevcut yöneticilerin halen bu “naylonlar” sayesinde iş başında olduğunu söylemiştik.
Bu tür olayların da en çok bir önceki il başkanı döneminde yaşandığını belirtmiştik. Geçen haftaki bu yazım nedeniyle eski CHP İl Başkanı Ekrem Bulgun aradı.
Naylon üye yazımlarının en az kendi döneminde olduğunu savunan Bulgun şunları söyledi:
“Naylon üye yazımı benden önceki dönemlerde olmuş. Benim il başkanlığım zamanında yok denecek kadar azdı. Eğer fazla olsaydı, ben üç-beş oyla başkanlığını kaybeder miydim? Kaldı ki bu tür işler her partide oluyor.”
Evet, her dönemde ve her partide oluyor.
Bu savunma, “Herkes hırsızlık yapıyor, biz yapsak ne olur. Veya kimse trafik kuralına uymuyor, o zaman biz de uymayalım” demek gibi bir yaklaşım.
Kaldı ki, hiçbir dönemde, sizin zamanınızdaki kadar iş yargıya taşınmamıştı Sayın Bulgun…
Ve partililer, sizin döneminizdeki kadar, günlerini hiçbir zaman adliye koridorlarında geçirmemişti. Burada geçmiş dönemleri tek tek sorgulamak istemiyorum.
Geçmişte yapılan pek çok yanlış var.
Zaten öyle olmasa, parti bu duruma gelmezdi. Baykal da zaten yıllardır yaşanan bir gerçeğe parmak basmış.
Ne yazık ki bu gerçek, partinin bir hastalığı.
Kangren gibi…
* * *
Eğer, parti bu hastalıktan kurtulmak istiyorsa, Baykal’ın söylemi ile eyleminin birbirini tutması gerekiyor.
Baykal, söyleminin gereklerini derhal yapmalı.
Örneğin; hemen üyelikler sıfırlanıp, yenilenmeli. Şayet, Siyasi Partiler Yasası’nda bir değişiklik yapılması gerekiyorsa, bunun için gerekli adımlar atılmalı.
Bütün partiler işbirliği yapmalı.
Çünkü aynı sorunu hepsi yaşıyor.
Yüksek Seçim Kurulu’nun kayıtları esas alınmalı. Bütün partilerin üyelikleri vatandaşlık kimlik numarasına göre merkezi olarak elektronik bir ortamda toplanmalı.
Böylece kim sahte, kim gerçek anlaşılır. Genel Başkan Baykal’ın dediği gibi işe yaramayan, başka partilere kayıtlı binlerce üye yerine, iş yapacak adam gibi nitelikli insanları kazanmak gerekir.
* * *
Ülkemizde, siyasilerin genellikle söylem ve eylemleri birbirini tutmadığı için halk böylelerine güven duymuyor. Bu nedenle siyasiler tutarlı olmak zorundalar. Aksi takdirde vatandaş, en güzel yanıtı sandık başında veriyor.
Fareler, kediler ve korkaklar…
BİR Hint masalına göre; kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare varmış. Yufka yürekli büyücü fareye acımış ve onu bir kediye dönüştürmüş…
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlamış… Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürmüş. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlamış bu kez…
Büyücü bakar ki; ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenme olanağı yok.
Onu eski haline dönüştürür.
Ve der ki:
“Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. Bu nedenle ben sana yardım edemem.”
Kıssadan hisse:
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor..
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin değerini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.