Bilgisayar oyunları konusunda deneyiminiz var mıdır bilmiyorum ama mutlaka birisini oyun oynarken görmüş ve izlemişsinizdir. Hatta etraftan onun oynayışına dair bazı eleştirileri de duymuşsunuzdur. “Saatlerdir bilgisayarın başında!”, “Dün sabah başlamıştı… Hala devam mı ediyor?”, “Gözleri bozulacak, sonra derslerine de hiç bakmıyor…”, “Babası gelince söyleyeceğim, o zaman düşünsün bakalım” ya da benzer bazı sözler kulağınıza çalınmıştır. Eleştiriler, kavgalar, yasaklar, her türlü önlem sayılabilecek yöntem denenmesine rağmen mücadele son hızıyla devam eder. Eğer evdeki bilgisayar yasaklanmışsa, oyun salonları ne güne duruyor? Harçlıklar zaten bu iş için yeterli. Gizli gizli bir macera başlıyor, arkadaşlarla buluşuluyor, en köhne, havasız, boğucu ortamda, sigara dumanına maruz kalarak dünyanın en zorlu mücadelesi başlıyor. Yaratıklara karşı savaşıp, dünyayı istila olmaktan kurtarmalıyız. Ya da önemli bir futbol turnuvasında kupayı kazanmalıyız. Gerçekleştrilmesi epeyce zor görevler, saygı duyulacak işler. Sanırım ailelerin dikkat etmesi gereken nokta burası, oyunda bir kişiliğe bürünüyor, bir mekanizmayı, bir aleti, bir orduyu yönetebiliyor bu ufaklıklar. Aslında birilerinin onlar için önceden öngördüğü senaryoları yerine getirmiş olmalarına karşın, sanki yeni ve imkansız bir görevmiş gibi hissettirmekte oyun firmaları çok başarılı.
Geçenlerde çok sevdiğim çizgi roman kahramanlarından Hulk‘un yeni oyununu deneme şansım oldu. Etkileyici ve sürükleyici bir senaryosu var. İki kişilikli Hulk, insan olduğunda daha basit ama zeka (!) gerektiren görevlerle başa çıkmak zorunda. En azından oyunun açıklamasında öyle yazıyor, zeka gerektiriyormuş. Gizli bir takım şifreli alanlara ulaşmak, mekanizmaları harekete geçirmek ya da devre dışı bırakmak… Kulaklığı çıkarıp ekrana şöyle uzaktan bir baktığımda, gerçekte yapılmakta olan bilgisayardaki bir imleci (bu tabii hareketli, efektlerle süslenmiş ve insan şeklinde bir imlec olarak düşünülmeli) gereken noktaya getirmek ve basılması gereken tuşlara basmaktan ibaretti. Oyun yapımcıları, zaten çizgi romanlardan yeterince tanınmış ve ne yapabileceği az çok tahmin edilen bir kişiliğe, biraz etkileşim vererek , bizim hayal gücümüze destek olmuş oluyorlar. Bunu da öyle başarıyla yapıyorlar ki en sonunda ben “O kadar kargaşa, üzerime saldıran tanklar, askerler ve yaratıkların arasından sıyrıldım. Burnum bile kanamadan bölümü bitirdim. Üstelik de çok güçlüyüm! Bir zıplayışta her yeri tahrip edebiliyorum.” diyorum. Diyorum da, kendimi kandırdığımı ben de biliyorum. Su damacanasını kapıdan mutafağa nasıl taşıdığımı, bilgisayarın karşısında 1 saat oturup da omuzlarımın nasıl ağrıdığını bir ben biliyorum. Bırak duvarları yumruklamayı, yerinden kıpırdayacak hali kalmıyor bazen insanın. Yine de o güçlüymüşüm hissi hoş geliyor insana.
Anne babalar türlü sıkıntılarla evlat yetiştiriyor, en iyi en güzel imkanlara kavuşmaları için ellerinden geleni yapıyorlar. Bekledikleri ise evlatlarının başarısı ve biraz da saygı sadece. Henüz yolun başındaki genç ya da minik kardeşimiz de kendisine saygı duyulmasını, isteklerinin yerine getirilmesini beklerken, karşılık bulamadığı durumlarda kaçacak yer ilk önce yasak yerler ve oradaki arkadaş ortamları oluyor.
Eskiden atari salonu denilen yerler şimdilerde İnternet Cafe diye anılıyor. Atari salonlarında her makinede genellikle bir oyun yüklü olur ve herkes sırayla jetonunu atar, oyununu oynardı. İnternet Cafe’de ise binbir türlü oyunun yüklü olduğu, İnternet bağlantısı olan bir canavar ile karşılaşanlar, nereye saldıracağını şaşırıyor. Web sayfalarına mı baksın, oyun mu oynasın, chat mi yapsın? Yoksa hepsini mi yapmalı? Neticede vakit geçiyor ve gerçek dünyadaki sorumluluklardan, zayıflıklardan, eleştirilerden çok uzakta, keyif dolu saatler geçip gidiyor.
Bazı aileler evlerine bilgisayar ve İnternet bağlantısı getirmekle durumu kontrol altına alabileceklerini düşünseler de yanılıyorlar. İnternet’te oluşan gruplar, bence atari salonlarını aratacak nitelikte tehlikeli ve denetimsiz.
Peki çözüm ne olabilir sizce? Ben kendime bu soruyu sorduğumda pek net bir yanıt alamıyorum ama aklıma bir iki fikir geliyor. Çocuk büyürken, yani ağacın henüz yaş olduğu dönemde oluşturulması gereken bir kontrol mekanizması olması gerekli diye düşünüyorum. En önemli olanları televizyonun kapatılması, (ciddi nitelikli yayınların olduğu) radyonun açılması, çocuğun evde enstürman çalmaya özendirilmesi hatta çocuğa ait minik bir atölye ortamının oluşturulması gerekli … Çocuğun istediğiniz kadar büyük odası ve çok oyuncağı olsun, bir süre sonra aynı senaryoları tekrarlamaktan kesinlikle sıkılacak, en pahalı oyuncakların bile parçaları evin ücra köşelerine dağılmış olacaktır. Halbuki kendisini önemli hissettirecek, ellerini ve beynini organize bir şekilde kullanabileceği, serbestçe yaratıcılığını gösterebileceği ortamı olan bir çocuk ne sıkılır, ne de kendine zarar verecek arayışlara girer.
Bunun güzel bir örneği Edremit’te Emrecan Kırtasiye‘de yaşanıyor. İsteyen her birey, serbestçe evlerinde uygulayabileceği işler hakkında fikir almak ve çalışamaların hangi yöntemle yapılacağını öğrenmek için yardım almaya geliyor. Güleryüzlü ve tatlı dilli Ranagül Hanım (annem) özenle oluşturduğu ortamda, keyifli sohbeti eşliğinde bilgilerini ve mutluluğunu paylaşıyor. Günün sonunda hem minik kardeşlerin hem de annelerinin mutlu ifadelerle ayrıldığı görebilmek insana ayrı bir sevinç veriyor.
Aradan zaman geçip de çalışmalar ilerlediğinde, evlerinde yaptıkları ürünleri Rana Teyzelerine göstermeye gelen minikler nasıl neşeli, kendinden emin ve gururlu oluyorlar biliyor musunuz? “Bu benim eserim, her yerinde benim izlerim var, bana özgü bir eşya ve bir eşi daha yok!”
Bunları düşününce “Keşke daha çok Rana Teyzelerimiz olsa!” diye düşünüyorum. Bireysel çabanın destek bulduğu ortamda her şey gerçekleşebilir. Umut ve inanç ile hareket eden insanların başaramayacağı iş yoktur. Bu duyguları tatmin etmek içinse sanal zevklere, heyecanlara dalmak sadece zaman kaybıdır. Gerçeği varken sanalını kim ne yapsın?
Biraz ilgi, biraz bilgi ile yetişmekte olanlar için faydalı olabiliriz.
Mutlu ve sağlıklı kalın…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.