Kara bulutlar ile örtündü kesme taşlar

Edirne’de yaşanan su baskını haberlerini okuyunca çocukluğumda yaşadığım benzer dramatik sahneler aklıma geldi. Şu bizim meşhur Osman Kibar, nam-ı diğer “ Asfalt Osman”, ölünün arkasından konuşulmaz ama İzmir’e ondan daha büyük haksızlık yapan başka bir belediye başkanı yoktur.

Şimdi adı Yenişehir olan Tepecik; ağırlıklı olarak muhacirlerin, Arnavutların, Boşnakların ve az da olsa roman vatandaşların bir arada geçinip gittiği tek katlı evlerden oluşan sıcacık, capcanlı,24 saat hareketli bir semtti..

Aklıma geldikçe burnumun kemiğinin sızladığı bu canım semtte tüm sokaklar kesme taşlar ile kaplıydı. Kaldırımlar karşılıklı olarak dut ve yalancı akasya ağaçları ile doluydu. Sokağa girdiğinizde yemyeşil bir görüntü sizi karşılardı.

İnsanlar sokaklarda yaşarlardı.

Tek katlı evlerin hemen tümünün arka cephelerinde bahçeleri vardı. Bu bahçelerde erik, kayısı, yeni dünya, nar ve limon ağaçları dikiliydi. Bahçelerden uzayan hatmi çicekleri boyunlarını o kadar çok uzatırlardı ki, bahçe duvarını aşar sokaktan bakıldığında görünürlerdi.

Sanki o dönemlerde daha çok mu yağmur yağıyordu? belki de bize öyle geliyordu.

Günlerce yağardı durmadan. Bizim bahçede tenekelerden yapılmış, uyduruk bir pergole vardı; üzerine düşen yağmur damlalarının tıkırtısı günlerce kulaklarımdan gitmezdi.

Yağmur doğa için bir bereketti. Canlılıktı. Verimdi. Üretimdi… Yağmur günlerce yağar ama kimseye zarar vermezdi. Yağmur yağdığında insanların aklına sadece şemsiyelerini yanlarına almak gelirdi.

Günlerce yağan yağmurların ardından ağaçlar ve bitkiler bir anda yeşerir ortalığı bahar kokusu kaplardı. Sokaklarda zemine döşenmiş kesme taşların aralarından ince, narin boyunlarını uzatırdı çeşitli yaban otları. Güneş kızgın yüzünü gösterene dek kesme taşların birleştiği yerlerdeki otlar rüzgarda salınıp dururlardı.

Ne zaman ki dönemin belediye başkanı meşhur Asfalt Osman nereden görüp örnek aldıysa, o güzelim taşların üzerine kapkara asfaltı dökmeye başladı; işte o zaman bu semtlerin sonunu getirdi. Bu semtlere büyük zarar verdi Asfalt Osman.

O günlerden bir gün; okuldan çıktım öğlen vakti eve dönüyorum. Sokağa girdiğimde damperli kamyonların kapkara asfaltı döktüğünü, canım kesme taşların üzerine kara bulutların kaplandığını gördüm. Hüzünlendim. Belki de ağladım.

Birkaç gün içinde semtimizin tüm sokakları asfalt ile kaplandı. Hatta, bu asfalt işini İzmirliler çok sevmiş olacak ki, şehrin içinde zemin hızlı bir şekilde karardı kesme taşlar yok olup gitti.

Belediye başkanı İzmir’e yaptığı bu kötülüğün ardından ünlendi. Kendisine bir de lakap takıldı. “Asfalt Osman” Kenti karartan doğal dokuyu bozan, yeşilin sonunu getiren adam.

Asfaltın dökülmesinin ardından sokakları gerçekten bir hüzün kapladı. Asfaltın kötü kokusu yayıldı, toprak küstü, kokusunu geri aldı. Toprak zeminde gönüllerince köklerini uzatan kaldırımlardaki ağaçlar tomurcuklarını sunmaz oldu.

Kaldırımlar asfalt ile eşitlendi. Yeni kaldırımlar yapıldı. Tek katlı, ilköğretim çağındaki çocukların resim defterlerinden çıkmış sulu boya ile boyanmış görünümündeki canım evler bir anda küçüldü.

Üç basamakla çıkılan evlere bu kez tek basamakla inilir oldu.

Bu asfalt ve kaldırım eşitlenmesi yıllarca sürdü. Sonunda korkulan oldu. Her yağmur yağmaya başladığında semtte yaşayanların yüreklerine bir korku inmeye başladı.

Yağan yağmur kesme taşların arasından gidemiyor asfaltın üzerinde birikip kalıyordu. Yüksek semtlerden gelen yağmur sularıyla birlikte baskınlar olmaya başlıyordu. Bu su baskınlarından bizim ev de nasibini alıyordu.

Asfaltı aşan ve kaldırımdan yol bulup evimize yönelen yağmur sularıyla annem, ben ve kardeşlerim mücadele vermeye başlıyorduk . Hem de yıllarca bu mücadele sürüp gitti; ta ki semti terk edene dek..

Kanal sistemi olmadığı için her yağmur yağdığında sular birikiyor ve ardından evimize yöneliyordu. Alt katımıza dolan suları kovalarla atıyor. Ardından suyun gelmesini önlemek için ise saman kıtık yastıkları annem kapının önüne yığıyordu.

Yağmur sonrası evin ahşap tabanı kuruyana dek çok kötü kokuyordu. Yıllarca yağmur sularıyla didinen annem o dönemden kalan romatizma illetiyle halen boğuşup duruyor. Kesme taşların üzerlerini kara bulutlar ile kaplayan Asfalt Osman’a ise yine de dualar okuyor.

Edirne’den Tepecik’e, kesme taşlardan kara kaplı asfalta, gidenler gelmiyor, kalanlar gidenleri arıyor; geri dönmeyeceğini bile bile…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın