Ah! Bir gecekondum olsaydı

Atalarım, annemin ailesi Balkan Savaşıyla birlikte İştip’ten göçüp gelmişler. Baba tarafından olanlar ise Türkmenistan göçmeni, dedelerimiz önce Konya’ya oradan Akhisar Beyoba’ya yerleşmişler. Annem 76 yaşında ve İzmir doğumlu. Halen kendisine ait bir evi yok. Ev sahibi olmak için yıllarca didinmiş durmuş. Ama ne çare!
Babam İzmir Belediyesi’nde şöförlük yaparak geçirmiş yıllarını. Osman Kibar’ın belediye başkanı olduğu yıllarda babama 500 metrekare arsa vermişler ev yapabilsin diye. Babam kendi olanakları ile bu arsanın üzerine su basmanı çıkmıştı, ancak gerisini getirebilmek için ömrü yetmemişti. Kalbi bu yoğun iş temposuna dayanamamıştı. O yıllarda üç erkek çocuğunu okutabilmek için üç-dört işte birden çalışarak ekmek parası kazanma mücadelesi veriyordu.
Babam ölünce bize miras kalan belediyenin verdiği arsa problem olmaya başladı. Belediyeden bir yazı, “Yapın yoksa geri alacağız.” Yapamadık ama üç kuruşa satabildik. Neyse anacığımın ömrü kendisine ait bir evin olması özlemiyle yanıp tutuşarak geçti. Halen de öyle geçiyor.
Annem sürekli olarak dert yanıyor. “Ben doğma büyüme İzmirliyim. Kendime ait ne bir arsam ne bir evim var. Bu ekonomik koşullar altında ev sahibi olma şansımı artık tamamen yitirdim. Bir de eşimin ölümüyle bu şansım zaten yıllar önce ortadan kalkmıştı. Benim çocuklarım ev sahibi olabilmek amacıyla yıllarca kooperatif taksitleri ödediler. Bizim böyle koşullarımız da oluşmadı.”
Ben de doğma büyüme İzmirliyim. Benim de ömrümün büyük bir kısmı kooperatif taksitleri ödeyerek geçti. Sağ olsun Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan sayesinde ev sahibi oldum. Ama onlarda farklı koşullarda elimden uçup gitti. Şimdi kirada oturuyorum. Her ay düzenli olarak kiramı ödüyorum.
Sözü nereye getireceğim, farklı sosyal ve ekonomik koşullar altında İzmir’e göç eden hazine veya şahıs arazileri üzerine birkaç gün içinde gecekondular yapan vatandaşlar ne kadar şanslı. Direnip kazanıyorlar. Bir koyup beş, hatta on alıyorlar. İzmir’in en güzel arazileri üzerine yaptıkları derme çatma evler apartmanlara dönüşüyor artık, kat karşılığında.
Ama bir de yanlışlıkla heyelan bölgelerine konut yapan vatandaşlarımız var. Onlar cezalandırılmıyorlar. Heyelan bölgesine ev yapmış olmanın bedelini körfez manzaralı evlere kavuşarak ödüyorlar! Ne hikmetse…
Geçtiğimiz cumartesi günü havanın günlük güneşlik olmasından yararlanarak Tırazlı yolu ile Kavacık Köyü’ne ulaşalım dedik. Üçkuyular’daki evimizden çıkıp Balçova’dan Aydın Otoyolu, Limontepe kavşağından Tırazlı Köyü… Oradan doğru Kavacık Köyü… Bir cennet herkesin gitmesini öneririm. Oksijen deposu adeta.
Tırazlı yoluna girdik. Gözlerime inanamadım. Tırazlı yolunun hemen sol tarafında temeller kazılıyor. Kamyonların biri gelip biri gidiyor. Betonlar dökülüyor, yeni yollar açılıyor. Gözüm levhalara gitti. Toplu Konut İdaresi yapıyor. Yaklaşık üç bin konut. Evlerin hemen tümü körfez manzaralı.
Ama öyle sıradan manzara falan değil. Körfez ayaklar altında. Böyle bir manzara her insanın başını döndürür. Herkes orada ev sahibi olmak ister. Güle güle otursunlar. Evlerin hemen arka cephesi Tırazlı ormanları.. Ön cephe bildik körfez manzarası. Sağ taraf yapılaşmaya kapalı. Yeryüzünde bir cennet…
İçimi geçirdim. Ben bunca yıldır İzmir’de yaşıyorum. Ev sahibi olabilmek için kooperatiflere girdim. Yıllarca taksit ödedim. Sonuç hüsran… Sen hazine arazisine hangi koşullarda olursa olsun gecekondunu yap. Sonra heyelan bölgesi kapsamına gir. Sonra körfez manzaralı ve sırtı ormana dayalı evlerde otur. Kadifekale eteklerinden, körfez manzaralı evlere…
Güle güle otursunlar…
Ah! Bir gecekondum olsaydı…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın