29 Ekim 2005 Cumhuriyetin 82. Kuruluş Yıldönümü tüm yurtta kutlanıyor ve çeşitli etkinlikler ile insanlar bir araya geliyorlar. Konserler, yürüyüşler ve aynı gece gerçekleştirilen gösteriler.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana belirlenmiş olan bayramlar vardır. Bunlar Milli ve Dini Bayramlar olarak resmileşmiştir. Takvimlerin yapraklarını çevirdiğiniz zaman bu özel günler size hatırlatılır.
Bu özel günlerde insanlar artık kolay yolunu bulduğu için cep telefonlarından kutlamalar gönderirler. Bu kutlamalar ağırlıklı olarak dini bayramlar ile ilgili mesajlardır. Tabiî ki insanlar dinleriyle ilgili özel günlerini hatırlayacaklar.
Kurban Bayramları, Ramazan Bayramları hatırlanacak, insanlar bu bayramlarda birbirlerini hatırlayacak, küsler barışacak. Yoksullara yardımlar yapılacak.
Bu bayramların dışında da özel dini günler vardır. Mevlit ve kandiller… Her kandilde cep telefonuma abartmıyorum ama yüzlerce mesaj gelir. Ben bunların hiç birine yanıt vermem. Çünkü cep telefonları ile yapılan kutlamalar bana buz gibi geliyor, anlamı yok. Amaç baştan savmak, o günü geçiştirmek.
Ama ben 29 Ekim 2005 Cumartesi günü ne bekledim biliyor musunuz? Cep telefonumdan da olsa; cep telefonları ile yapılan kutlamalardan nefret de etsem; bu özel günde “Cumhuriyet Bayramın Kutlu Olsun” mesajları bekledim.
Diyeceksiniz ki; sen cep telefonu ile mesaj gönderilmesinden hoşlanmıyorsun, ayrıca mesaj bekliyorsun; sen neden göndermiyorsun. Ben bu tür kutlamaları kabul etmiyorum ve kullanmıyorum. Ancak bazı özel kurumlar, dernekler, cemiyetler, odalar vardır. Bunlar bu özel günlerde ortaklarına ve üyelerine cep telefonlarından mesajlar ile ulaşırlar. Böyle mesajlar bekledim ben.
Sabah saatlerinde dostum, gazeteci arkadaşım Atilla Sertel ile telefon görüşmesi yaptık, benim için en büyük bayram olan “Cumhuriyet Bayramımı” kutladı. Aradan birkaç dakika geçti. Anadolu Ajansı Bölge Müdürü Atilla Köprülüoğlu’ndan bir kutlama mesajı aldım. Cumhuriyet Bayramı’nda bana gelen mesajların hepsi bu kadardı.
30 Ekim 2005 pazar günü akşam saatlerinde cep telefonuma yağmur gibi mesajlar gelmeye başladı. Çeşitli, kişi, kurum ve kuruluşlardan gelen mesajların ardı arkası kesilmiyordu. Hepsi de benim Kadir Gecemi kutluyordu. Tabiî ki kutlayacaklar.
Ama benim Kadir Gecemi kutlayanlar şunu bilmeli; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı. O’nun kurduğu Cumhuriyet var olmasıydı. Sizler benim kadir gecelerimi, dini bayramlarımı kutlayabilecek miydiniz?.
Dini bayramları ve özel günleri özgürce yaşayabilecek miydiniz?
O özel günler ve bayramlar ile ilgili kutlamaları yapabilmemize olanak sağlayan temel taşlardan biri olan Cumhuriyet Bayramını unutmak, yok saymak, ama din ile ilgili özel günleri hiç aksatmadan hatırlamak haksızlık değil mi? Cumhuriyete, onu kuranlara bugünlere getirenlere haksızlık değil mi?
Bu özel günü unutmak haksızlık değil mi? Hem de öyle kurum ve kuruluş ve kişiler vardır ki, onlardan mutlaka, ama mutlaka bir kutlama beklersiniz. Hem de Cumhuriyet Bayramı ile ilgili. Özellikle de mesleki anlamda üyesi bulunduğunuz kuruluşlardan…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.