Sahildeki bez bebek 2025-11-15 20:22:18
Yazar: Uzm. Dr. Metin Özer

1960'lı yıllarda oyuncak satın almamız pek olası değildi. Bizim için her şey oyuncak olabilirdi. Bir kız çocuğu hayal eden annem benim ilk çocukluk yıllarımda bir bez bebek dikerek özlemini gidermeye çalışmıştı. Bebeğin gözlerini, ağzını, burnunu iğne oyası tekniğiyle işlemişti. Yüzünün kumaşı kirlendikçe bir yastık kılıfı gibi diğeriyle değiştirirdi. Bebeğin adı "Fati" idi. Fati ile sürekli beraberdik. Birkaç yıl sonra annem bebekle yeterince oynadığımı düşünerek onu sobaya atmaz mı? Kardeşimi yitirmiş gibi dünyam yıkılmıştı.
2025 yılı Eylül ayının ortalarında Çeşme'nin Sakız Adası'na bakan saklı sahillerinden birinde yürüyüşe çıktığımda, kumların üzerinde bir tarafı yarılmış şekilde yatan simsiyah, büyükçe bir lastik bot ve çevresinde boş sırt çantaları, giysiler, can yeleği gibi kullanılan oto iç lastikleri, çocuk deniz kollukları, biberonlar, paket paket yiyecekler, oyuncaklar olduğunu görünce, buraya kısa süre önce kaçak göçmenlerin çıktığını düşündüm. Yandaki kayalıkların üzerine Etiyopya'da basılmış üç tane ıslak kitap, onların üzerine de modern giysiler içersindeki siyahi bir çiftin fotoğrafı bırakılmıştı.
Bir başka kayanın üzerine özenle yerleştirilmiş el örgüsüyle yapılmış bir oyuncak bebek (amigurumi) dikkatimi çekmişti. Islak bez bebek beni çocukluk yıllarıma götürmüştü. Belki de fotoğraftaki çiftin çocuklarına aitti. Canlarını kurtarmaya çalışırken tüm bunları burada bırakmak zorunda kalmışlardı.
Tüm bunların hızlıca fotoğraflarını çekip, resmi mercilere haber vermeyi düşünürken, belediye temizlik görevlileri gelerek çevredeki kalıntıları toplamaya başladılar. Sonradan öğrendiğime göre Sahil Güvenlik görevlileri sabaha karşı kaçakları buradan karaya çıkarmış. Neyse ki ölen yokmuş. Bu tür olaylar ne yazık ki sıradan haberler haline geldiği için basında yer bile almamıştı.
İzmir'in Çeşme ilçesi yaz aylarındaki tatlı rüzgar esintisiyle tatilcilerin gözde yerlerinin başında gelir. Deniz, güneş ve sabahlara kadar süren eğlencelerin de mekanıdır Çeşme. Fakat bu geceler bir insanlık dramına da şahitlik ederler. Ülkemizin en uç noktalarından birinde yer alan Çeşme'nin ıssız koyları gecenin karanlığında insan kaçakçıları için de uygun bir ortam sağlar. Çeşitli yollardan İzmir'in Basmane semtine turist veya kaçak olarak gelen Afrika ve Suriye kökenli insanlar çeşitli Yunan Adaları'na geçmek için fırsat kollarlar. Ellerindeki son paralarını da insan kaçakçılarına vererek umut yolculuğuna çıkarlar.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında İzmir'in köklü ve zengin ailelerinin yaşadıkları evleri otele çevirip, başka semtlere taşınmasından sonra Basmane bölgesi İzmir'e gelen göçmenlerin ve sığınmacıların ilk uğrak yeri olmuş. Günümüzde bu ucuz konaklama alanı Kadifekale'nin alt kısımları ve Ballıkuyu'ya kadar uzanıyor.
İzmir ve çevresi, tarih boyunca göç alan ve veren bir coğrafya olmuştur. Osmanlı hakimiyetinde olduğu yıllarda Mora ve Oniki Ada'dan İzmir ve çevresine kontrollü veya kaçak olarak çok fazla göçmen geldiği biliniyor. Kurtuluş Savaşı sonrası kaçan Yunan askerleri ve işbirlikçileri ana karadan adalara doğru yönelmişler. İkinci Dünya Savaşı sırasında ise Yunan halkı Türkiye topraklarına geçerek hayatlarını güvenceye almışlar.
Bugün de tüm dünyadan gelen göçmenlerin Avrupa'ya geçiş noktalarından biri de İzmir ve ilçeleridir. Nazım Hikmet, "Dörtnala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan" diye tanımlıyor buraları.
Çeşme'nin Yunanistan'ın Sakız adasına uzaklığı bazı yerlerde 8 kilometre kadardır. Bu deniz yolu yasa dışı göçmenlerin yakalanmadıkları takdirde tek yönlü geçişlerine sahne oluyor. Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın bültenleri incelendiğinde insan kaçakçılığı faaliyetlerinin devam ettiği görülüyor. Yöre sakinleri kayıtlara geçmeyen kaçışların çok daha fazla olduğunu söylüyor.
2023 yılına kadar İzmir-Basmane Oteller Sokağı'ndaki bugün kapanmış olan Cafe Africa'da Etiyopyalı, Somalili, Sudanlı siyahi göçmenler bir araya geliyorlardı. Sudan ve Somali ile komşu olan Etiyopya, Afrika'nın doğusunda geniş bir coğrafyaya yayılan köklü bir devlet. Eski adı Habeşistan "Köleler ülkesi" olan Etiyopya'nın başkenti "Yeni çiçek" anlamına gelen Addis Ababa'dır. Türkiye ile Etiyopya arasındaki kuş uçuşu mesafesi İstanbul-Addis Ababa hattı üzerinden yaklaşık 4 bin 200 kilometre. İzmir'e de Türk Hava Yolları ve Etiyopya Hava Yolları'yla uçuşlar var. Kara yoluyla da Eritre, Sudan, Mısır, Ürdün ve Suriye üzerinden de Türkiye'ye ulaşılabilir.
1890'da Etiyopya'nın Kızıldeniz sahili boyunca uzanan "Eritre" İtalyan kolonisine dahil olmuştu. Bu durum Etiyopya'nın deniz ile temasını keserek bölgedeki huzursuzluklardan biri haline gelmişti. Etiyopyalılar 1895-1896 ve 1935-1936 yılları arasında İtalyan işgaline karşı direnmişlerdi. Savaşlarda düşmanlarını aslanları ve eşek arılarını kullanarak şaşırtmakla ünlüydüler. Günümüzde Etiyopyalılar, iç savaşlar, Eritre ile sınır anlaşmazlıkları ve yaşam kaygıları dolayısıyla ülkelerini terk etmek zorunda kalıyor.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi' nin (OCHA) hazırladığı bir rapora göre, Etiyopya'da 2020'nin Aralık ayında başlayan ve giderek yayılan iç çatışmalardan yaklaşık 9,4 milyon kişi olumsuz etkilenmiş durumdadır. Ayrıca çatışmalardan kaçan 63 binden fazla Etiyopyalının mülteci olarak komşu Sudan'a sığındığı, ülke içerisinde de Afar ve Amhara bölgelerinde binlerce kişinin iç göçe zorlandığı, 2024 yılı Haziran ayından itibaren Etiyopya'da 4,5 milyon kişinin ülke içinde göç etmek zorunda kaldığı kaydediliyor.
132 milyon nüfuslu Etiyopya'da yaşayanların yüzde 43'ü Ortodoks ve yüzde 19'u Protestan Hıristiyan'dır. Sonraki en büyük din ise İslam'dır. İnternette yaptığım araştırma, gördüğüm kitapların Etiyopya'da kullanılan Amharca dilinde yazılmış İnciller olduklarını anlatıyordu. Kitapların iç kapaklarına İngilizce olarak el yazısıyla yazılmış "God is plan" ve "Only god can judge me" (Beni sadece tanrı yargılayabilir) cümleleri görülüyordu. "God is plan", söyleminin doğru yazılışı "God's plan" (kader) olmalıydı. Kaderleri onları tekrar Türkiye sahillerine savurmuştu. Bu insanlar canlarını kurtarmaya çabalarken, ıslanmış kutsal kitaplarını kayaların üst kısımlarındaki kuru yerlere koyarak saygılarını göstermeye çalışan dindar kişiler olmalıydılar. Fotoğraftaki kadın ve erkeğin düzgün kılık ve kıyafetleri bunların Avrupa'ya daha iyi yaşam koşulları için gitmeye çalışan kimseler olduklarını düşündürüyor.
Sakız Adası'na gitmeye çalışırken başaramayıp, Çeşme'de karaya çıkan bu insanlar küçük çocuklarını da yanlarına aldıklarına göre, hava yoluyla İzmir'e gelmiş ve geri dönmeyi düşünmüyor olmalıydılar. Doğdukları ata topraklarını terk edip, sonucu belli olmayan bir yolculuğa çıkmayı göze almışlardı.
Bindikleri bot yırtılmış ve motoru da olmadığına göre, bu insanlar bir süre suda kalmış, taşıyamayacakları ıslak eşyalarını sahilde bırakmış olmalıydılar. Savaşlar ve göçler en fazla çocukları etkiliyor. Anadolu Ajansı haberine göre, 2024 yılında 47,2 milyon çocuk, çatışmalar ve şiddet nedeniyle yerlerinden edildi. 2024 UNICEF raporuna göre, Etiyopyalı göçmenlerin yüzde 40'ı çocuk.
Etiyopyalı küçük bir kız çocuğuna ait olduğunu düşündüğüm oyuncak bebek aklımdan çıkmıyordu. 2015 yılında çıktığı göç yolunda trajik biçimde hayatını kaybeden Aylan Bebek'in fotoğrafı gözlerimizin önündeyken, 2025 yılında binlerce kilometre uzaktan gelen Etiyopyalı bir kız çocuğunun bebeğini sahilde görmek iç parçalayıcıydı. Bu küçük kız bunca kötü olayı yaşayacağına, Çeşme'ye tatile gelmiş turistlerin çocuğu olsa, mutlu bir hayat sürse ne güzel olurdu.