Nerede o eski bayramlar? 2025-04-01 19:48:39
Yazar: Raşel Rakella Asal
"Nerede o eski bayramlar?" sözünü çok sık duymaya başladık. Genellikle nostaljik bir yaklaşımla dile gelen, şimdiki bayramlara benzemeyen bayramları anlatmak için kullanılan bir yakarış. Aile büyüklerinin bir araya geldiği, geleneklerin daha güçlü yaşatıldığı, insanların birbirine daha fazla zaman ayırdığı dönemlere duyulan özlemi yansıtan bir deyiş.
Çocukluğumun bayramlarını anımsıyorum. Radyonun revaçta olduğu günlerdi. TRT, Türkiye’nin Sesi Radyosu güne özel yayınlarla başlardı. Radyodan Barış Manço’nun meşhur şarkısı "Bugün bayram, erken kalkın çocuklar / Giyelim en güzel giysileri..." ile küçük büyük hepimiz çocuksu bir sevinç ile bayramı karşılardık.
Bayram gelir de akrabalara gidilmez mi? Bayram ziyaretleri, insanların bir araya gelip sevinçlerini ve dertlerini paylaştığı, dayanışma ve birlik duygusunun toplum içinde yayılmasına katkı sağlayan özel zamanlardı. Dargınlıkların sona ermesine vesile olur, aile içindeki huzuru arttırırdı.
Gelen misafirlere özel bayram tatlılarının yapıldığı, likör, çikolata ikram edildiği günlerdi. İnsanların tatile çıkmayıp evlerinde misafir ağırladıkları, akraba ve dost ziyaretlerinin yapıldığı günlerdi. Uzakta olan akrabaları unutmak olmazdı. Onlara ziyarete gidemiyor oluşunuz engel değildi. Bir telefon onlara duyduğunuz sevgi ve saygıyı göstermek için yeterliydi.
Uzak akrabalara ve dostlara ulaşmanın bir yolu da kartpostal göndermekti. Üç beş satıra ne çok şey sığardı: hasret, selam, sağlık, temenniler… Alıcıya kendini özel hissettiren küçük ama değerli bir armağandı, "seni düşünüyorum" hissini aşılardı, senin için çaba sarf edilmiş hissi verirdi. Bu yönüyle gönderilen her kartpostal kalıcı ve duygusal hale gelirdi. Böyle olunca atılmaz, saklanır, hatıra olarak yıllarca muhafaza edilirdi.
Çocuklar için büyük bir sevinçti. Çocukların komşu komşu gezip, büyüklerinin ellerini öptükleri, onlardan mendil, şeker, çorap aldıkları, bayram gazetesinin çıktığı, o gün ekmeğin çıkmadığı, başka bir deyişle gazetecilerin ve fırıncıların da bayram tatili yaptığı, herkesin bayramı coşku içinde kutladığı günlerdi.
Tarih sayfalarına, daha gerilere, Osmanlı İmparatorluğu dönemine gidersek… O dönemde bayram kutlamalarına çok önem verilirdi. Özellikle çocuklar için oldukça renkli ve eğlenceli geçerdi. Padişahın ve sarayın düzenlediği büyük şenliklerin yanı sıra, halkın yoğun olarak katıldığı panayır ve eğlenceler düzenlenirdi. Hazırlanan oyun alanlarında Karagöz, Hacivat ve meddah gösterileri olurdu. Hokkabaz ve jonglörler saray bahçelerinde ve meydanlarda sihirbazlık ve denge gösterileri yaparlardı.
Dahası da var. İp üstünde yürüyen cambazlar, eğlenceli kostümleri içinde palyaçolar çocukları güldüren oyunlar tertiplerlerdi. Doğaçlama olarak yapılan tuluat tiyatro gösterileri çocukları kahkahaya boğan sahnelerdi. Basit mekanik sistemlerle döndürülen atlı karıncalar... Okçuluk ve yüzük atma oyunları çocuklar için atış yarışmaları, hepsi de çocuklar için düşünülmüş oyunlardı… Kısaca bayram bir şenlik olarak kutlanırdı.
Bir bayram günüydü, henüz ilkokula gidiyordum. Sınıfımda okuyan birkaç arkadaş toplanıp çok sevdiğimiz sınıf öğretmenimizin elini öpmeye gitmiştik. Öğretmenimizin her birine uzattığı kutudan çekine çekine bir lokum almış ama lokumları öğretmenin önünde yemeye utanmıştık. Odaya sessizlik hakimdi. Öğretmenimiz her birimizin yüzüne bir öpücük kondurmuş, ellerini saçlarımızda gezdirmiş bizi uğurlamıştı.
Her şey değişiyor, insanlar dönüşüyor, yaşanan olaylar toplumun yaşam şeklini etkiliyor. Bayramlar aynı bayram, ancak yaşadığımız çağ bayramın anlamını değiştirdi.
Geçmiş bir gölge gibi insanı takip ediyor. Ve bir gün geliyor ki, eski günler anımsanan zamana dönüşüyor.
"Nerede o eski bayramlar?" sözünün sıkça kullanılmasının altında, zamanın değişmesiyle birlikte toplumsal ilişkilerin, yaşam tarzlarının ve hatta bireysel algıların da dönüşmesini ifade ettiğini düşünüyorum.
Sizce de gerçekten eskisi gibi değil mi bayramlar, yoksa zamanın ruhuna göre değişen ama özünde aynı kalan bir anlam mı taşıyor?