Biz ailecek hep değişik, güzel ve sakin yerlerde denize girmeyi seviyoruz. Bu tatilde de öyle yaptık. Tatilde Datça’ya gittim. Geçen yıl Marmaris’in hemen ilerisindeki Bozburun’a gitmiştik ve orada gün batımını izlerken güneşin battığı yarımadanın Datça olduğunu öğrenmiştim. Güneşin çok güzel battığı bu yeri görmeyi çok istiyordum ve çok heyecanlıydım. Bir gün önceden yer ayırttık. Datça’nın merkezinde bir yer. Adı Laçin Otel. Çok güzel ve çok temizdi. Balkonundaki begonviller de çok güzeldi.
Yol boyunca uyumadım. Etrafa baktım. Şarkı dinledim. Marmaris’in hemen girişinde sağa saptık ve daracık, yemyeşil ama bozuk bir yoldan İncekum’a doğru gittik. Girişte arabayı park ettik. Park edilen yer denize uzak. Oraya traktörle götürüyorlar. Traktörle gitmek çok eğlenceli… Plaja geldiğimizde hemen denize girdim. Gerçekten çok güzeldi. Deniz de kumlar da pırıl pırıldı. Hiç çıkmak istemedim.
Sonra Datça’ya doğru yola devam ettik. Kalacağımız yeri biraz zor bulduk. Yerleştikten sonra da çok yakınımızdaki denize gittik. Suyu çok soğuktu, zor girdik. Akşam saatlerinde de Eski Datça denilen köye gittik. Eski taş evler vardı ama çok güzeldi. Şair Can Yücel’in evinin bulunduğu sokakta bizi çok güzel bir kedi karşıladı. Sanki o sokak onunmuş gibi oturuyordu köşede. Boynunda kırmızı bir kurdela vardı. Dikkatimi çekti: daha sonra gördüğümüz bütün kedi ve köpekler çok güzeldi. Datçalı bir köpeğim olsun istedim.
Ertesi gün çevredeki koylara gittik, Hayıtbükü, Ovabükü ve Palamutbükü’nde denize girdik. Güneş batarken Knidos’a gittik. Orası antik bir yer. Dolaşırken benim terliğim koptu. Annemle terlikleri değiştik. Sonra babamla da annem değişti. İkisinin ayaklarında farklı terlikler vardı ve çok komik görünüyorlardı. Yine de bol bol fotoğraf çektik.
Datça’daki tatilimizin son gününde otelin hemen yanında pazar kuruldu. Her şey çok taze ve güzeldi. Pek çok şey aldık; badem hariç… Datça’nın her yeri badem ağaçlarıyla dolu ve her yerde satılıyor ama babamın alerjisi olduğu için biz almadık. Datça’dan çıkmadan uğramadığımız tek koya da gittik: Kargı Koyu. Orada da denize girdik ve yola çıktık. Marmaris’in çıkışta da yine İncekum’a uğradık. Ama bu kez çok kalabalıktı. Biz uzakta yüzdüğümüz için fazla etkilenmedik yine de…
Datça’yı çok sevmiştim. Hep gitmek istiyorum. Gerçekten çok güzel. Çok sıcak değil. Esiyor. Nem oranı çok az. Suyu biraz soğuk. Bütçenize de uygun. Hepinize tavsiye ederim.
Datça dönüşünde bu kez Çeşme’ye gittik. Hem denize girdik, hem de fotoğraf çektik. Önce Şifne’de sonra Ilıca Plajı’nda denize girdik. Kumu çok güzeldi. Daha sonra Pırlanta Plajı’na gittik ama çok kalabalıktı ve çok esiyordu. Biz de Altınkum’a gittik. Orası da çok güzel. Ilıca’nın tersine suyu çok soğuktu. Dönüşte de Alaçatı’ya gittik.
Ertesi gün de Karaburun tarafına gitmeyi düşündük. Yolda birkaç yerde denize girdik. Yemekten sonra Balıklıova’da çok güzel bir koyda denize girdik. Rengarenk balıklar vardı. O kadar çok daldım ki sonunda burnum kanadı. İlk kez denizde burnum kanadı. Babam, “Şimdi köpekbalıkları gelecek” diye espri yaptı. Kısa süre sonra geçti ama annem deniz gözlüğü takmamak ve dalmamak gibi bazı yasaklar getirdi.
Ama deniz o kadar güzeldi ki ben hiç üzülmedim.
Balıklar hep denizde olduğu için bence çok şanslılar…

Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.