Simav – Gölcük

Bir doğa harikası Simav – Gölcük; oksijen deposu, Salihli yolu ile Sındırgı üzerinden 320 kilometre.. Uzak gibi görünse de yolculuk çok keyifli geçiyor. Çünkü, güzergah sık çam ormanları ile kaplı. Bir de yanınızda tatlı dilli sohbeti seven birkaç arkadaşınız var ise tadına doyamazsınız.

Benim Gölcük’e üçüncü gidişim. İlk gittiğimizde 610 yaşındaki anıt çam ağacının altına çadırlarımızı kurmuş ve sabah çok keyifli uyanmış ardından da bisikletlerimiz ile gölün çevresini bir güzel turlamıştık. İkinci gidişimizde Simav Eynal Kaplıcalarında kalıp sıcacık sularından yararlanmıştık. Ancak karlı ve buzlu havalarda Eynal Kaplıcalarından Gölcük’e gitmek bir işkenceydi o günlerde, halen de öyle.

Tüm bunlara karşın Simav – Gölcük ve Eynal Kaplıcaları ülkemize doğa tarafından sunulmuş bulunmaz bir güzellik. Bunları tabii ki değerlendiremiyoruz. Geçtiğimiz aylarda Eynal Kaplıcalarında kadın erkek ayrımı yapan bir düşünce o güzelliğin üstüne bir gölge bir kara leke düşürdü. Sanırım; dediklerini de yaptılar. Kadın – erkek günleri uygulaması başlattılar.

Neyse bunların ve bu yapılanların hiç biri bizleri ilgilendirmiyor. Ben bu güzelliklerin daha da değerlendirilmesinden yanayım. İzmir’den çok uzak gibi görünse de Ulaştıktan sonra geçirilen keyifli dakikalar tüm yorgunluğu unutturuyor. İkinci gezimizde asfaltın üzerinde dolaşan karaca bizi şaşkına çevirmişti. Aç kalan hayvan yola kadar çıkıp yiyecek aramak zorunda kalmıştı.

Sındırgı yolunda ise geçtiğimiz yıllarda hizmet veren onlarca lokanta, restoran ve benzeri işyerleri yıkılmış. Nedeni de yeni açılan otoyolların tercih edilmesi ve bu güzergahın kullanılmaması. Müşteri olmayınca tesisler birer birer yıkılmış. Ancak geriye kalan molozlar kötü görüntü oluşturuyor. Sanırım orman bölge müdürlüğü bu sorunu kısa sürede çözer.

Neden değerlendirilmiyor? Simav – Gölcük yağmur ve kar sularıyla oluşmuş doğal bir göl, İçinde anıt çam ağaçlarının da bulunduğu doğal güzellikler ile çevrilmiş. Bu bölgeye sadece Simav ve çevresinde yaşamını sürdüren vatandaşlar geliyor. Araçları olanlar tabii. Günü birlik piknik yapıp dönüyorlar. Gölcük’te bir adet tesis var. Özel şahıslara kiralanan bu tesis kışın açılmıyor.

Açılmamasının nedeni de kışın bölgeye az sayıda ziyaretçinin gelmesi. Yazın kavurucu sıcağından kaçanların sığındığı Gölcük’te ki tesisler hatırı sayılır bir para kazandırıyor. Kışın kapısı kilitli. Gelen ziyaretçiler, yemek içmek gibi talepleri olduğunda çözümleri kendileri üretmek durumundalar. Yanlarında atıştıracak bir şeyler getirenler için ise sıkıntı yok.

Simav – Gölcük’e yine geçtiğimiz hafta bayramın sona ermesinden hemen sonra ki cumartesi günü bir günlüğüne gezi yaptık. Engin Yavuz ve İsmet Orhan ile cumartesi sabahı saat altıda buluştuk. Uygun bir yerde kahvaltımızı ettik. Doğru yola koyulduk. Çok sıkı giyindik. Çünkü Gölcük bin 500 metre yükseklikte ve sürekli kar yağışı alan bir bölge.

Sındırgı’da sıcak çaylarımızı yudumladıktan ve alışverişimizi yaptıktan sonra yola koyulduk. Gün erken karardığından elimizi çabuk tutmamız gerektiğinin farkındaydık. Uzun yaz günlerinde yolculuk yaparken dakika başında molalar veriyorduk. Kış gezilerinde böyle bir şansı olmuyor insanın.

Önce Simav’da kısa bir gezinti yaptık. Ardından gün kararmadan Gölcük’e öğlen saatini biraz geçe ulaştık. Bizim ayak basmamız ile birlikte yoğun bir kar yağışı başladı. Ağacın altında üç beş kuru odun bulup ateşimizi yaktık. Sındırgı’dan aldığımız sucukları afiyetle mideye indirdik. Kar yağışıçok yoğunlaşmaya başladı.

İşte o anda tesislerin kapalı olduğuna canınız çok sıkılıyor. Otomobile sığınmak zorunda kalıyorsunuz. Bu tesisi kiraya verenler hiç olmazsa hafta sonları ve bayram günlerinde açık tutulacak diye sözleşmeye bir madde koysalar olmaz mı? diye düşünmeden de edemedik.Yine de biz İzmir’de yaşayanlar olarak kar özlemi ve aşkı ile araçlarımıza binmeden gölün çevresini turladık yağan karın altında.

Tesisler açık olsaydı. Akşam geç saatlere kadar şöminenin başında çaylarımızı yudumlar, sohbetimizi eder, uygun zamanlarda fotoğraf çekimleri yapar ve Gölcük’ün tadını doyasıya çıkarırdık. Bu zevkten bizleri uzak tutuyorlar. Yine de dayanabildiğimiz saatlere kadar karın altında gezdik dolaştık. Akşam güneş terk etmeden de yola koyulduk.

Simav’da Eynal Kaplıcaları’nın dışında ancak üçüncü sınıf otellerde kalabilirsiniz. Ama Eynal Kaplıcaları gerçekten kalınmaya ve görülmeye değer. Her yerden sıcak sular fışkırıyor. Geçtiğimiz yıllara göre seracılıkta epey bir yol alınmış. Arazinin önemli bir bölümü naylon seralar ile kaplanmış. Bu da güzel bir gelişme tarım adına.

Turizm adına ise başka bir gelişme yok. Sadece Eynal Kaplıcaları yerli turistleri çekiyor. Ama bence Gölcük mutlaka ama mutlaka kış sezonu için de değerlendirilmeli. Hiç olmazsa tesisler hafta sonları açık tutulmalı. Daha uçuk fikirlerim var Gölcük için ama kimse ciddiye almaz.

Örneğin Manisa Spil gibi ahşap ve taş evler Gölcük’te de yapılsa. İnsanlar hafta sonları gelse. Kar yağışı ile gelinlik giymiş çam ormanları içinde güzel bir hafta sonu geçirse, oksijen depolayıp işinin başına dönse fena mı olur? Fena olmaz, çok iyi olur. Bir tesisin açık tutulmasını sağlayamayan düşünce bu düşüncelere burun kıvırır…

Biz yine de karların erimeye başladığı, güneşin yüzünü gösterdiği, havanın soğuk – sıcak arasında gidip geldiği Simav – Gölcük’te 610 yaşındaki anıt çam ağacının altında bahar aylarında çadır kurmayı düşledik. Programa aldık. Bir aksilik olmaz ise içimizi titreten bir Pazar sabahı Gölcük’te uyanmak istiyoruz.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın