Rahmetli teyzemin 1950’li yıllarda Yapıcıoğlu semtinde bahçeli bir evi vardı. Yan evin bahçe kapısı boyunca yükselen, eflatun-beyaz renkli salyangoz çiçeklerinin yaz sonundan sonbahar başları boyunca sümbülü andıran kokusu tüm mahalleyi sarardı. Komşu siyahi ten renkli, Girit mübadili Kemale Hanım’dı. Beyaz tenli eşi geldikleri topraklardan komşusuydu. Aileleri mübadelede döneminde birlikte hareket etmişler, İzmir’e yerleştikten sonra gençleri evlendirmişlerdi. Kemale Hanım’ın ataları Sudan’dan Girit’e köle olarak getirilmişti. Müslüman oldukları için satılmayıp, bir Türk ailenin yanına yerleştirilmişlerdi. Bunlar kendi parasal birikimleri olan, ailenin önemli kararlarında sözü dinlenen bireyleriydiler. Mübadele sırasında da aynı ailenin fertleri olarak kabul edilmişlerdi.
Kemale Hanım’ın kayınvalidesi salyangoz çiçeklerinin fasulyeye benzer tohumlarını yanında getirmiş, evinin güneye bakan kapısının kenarına ekmişti. Sarmaşık gibi büyüyen bitki, kapı boyunca yükselmiş, çerçeveyi taç gibi sarmıştı. Karşıyaka’daki akrabalardan bazıları da bu bitkiyi yetiştirmişti. Prof. Ayşe Lahur Kırtunç, “Çağırdın geldim Girit” şiirinde, “Kadınlar birkaç saksı ful, birkaç saksı selluka koymak istedi sandığa. İzin vermedi kocaları. Soktu koynuna bir avuç yasemin, Sakize Hanumi, Saadet Hanumi” der.
“Selluka” adının kökeni
Bizim çocukluğumuzda “Salyangoz çiçeği veya goglongoz” dediğimiz Selluka “Zülfi arus” (sevgilinin perçemi), “Gelin perçemi” olarak da bilinir. O yıllarda Karataş ve Göztepe’deki bazı bahçeli evlerden de Selluka kokuları yayılırdı. Akdeniz ve Ege bölgeleri bu çiçeğin yetişmesine uygundur. Baklagiller ailesine ait sarıcı, tırmanıcı bir bitkidir. Anavatanı Portekiz ve İspanya’nın eski sömürgeleri olan Güney ve Orta Amerika topraklarıdır.
İzmir’de son dönemde popüler olan “Selluka”, dünyada genel olarak Portekizce’den türetilmiş Vigna Caracalla (bağ salyangozu) veya Cochliasanthus caracalla olarak bilinir. İspanyollar “Salyangoz”, “Salyangoz asması”, “Kraliyet salyangozu”, “Salyangoz çiçeği”, “Yahudi salyangozu”, “Keşiş bağırsağı”, “Tirbuşon çiçeği”, Fransızlar “Vigne Escargot” (Bağ salyangozu), Yunanlılar “Bağ salyangozu” (σταφύλι σαλιγκαριού), “Tirbuşon çiçeği” (λουλούδι τιρμπουσόν) adlarıyla bilirler.
Giritliler salyangoza Yunanca “Salikariu” değil de, bugün unutulmakta olan Giritlice dilinde “Hohlus” derler. Giritlice içersinde Türkçe ve Yunanca kelimeler olan, farklı bir dildir. Bugün Girit’te mübadeleyle yerleşenlerin etkisiyle Yunanca konuşulmaktadır. Eski Giritlice’nin Girit’te halen birkaç köyde konuşulduğu söylenmektedir. “Selluka” adı da Yunanca’dan değil de İzmir’e gelen Giritli mübadillerin konuştuğu Giritlice kökenli olabilir.
Selluka’nın “İzmir’e ilk ne zaman geldiği, ne kadar yaygın olduğu” konusunda kesin bir bilgi yoktur. İzmir’in endemik bitkileriyle ilgili üniversitelerin ve bazı akademisyenlerin yayınladığı kitaplarda “Selluka” adı geçmemektedir.
İzmir ile özdeşleşmiş bitkiler
İzmir’de ilk bilimsel botanik çalışmalar yaptığı bilinen kişi 1851-1917 yılları arasında yaşamış olan Edward Whittall’dır. Whittall, birçok bitki türünün ortaya çıkmasını sağlamış, sistematik olarak toplamıştı. Bornova’da yüksek duvarlarla korunan bahçesi yasemin, rosa banksiae (Lady Banks – Çardak gülü), wisteria (mor salkım) ve egzotik ağaçlarla kaplıydı. Wisteria da selluka gibi baklagiller familyasından güzel kokulu çiçekleri olan bir bitkidir. Whittall’un oluşturduğu botanik bahçesinde Selluka yetiştirdiğine dair bir kayıt yoktur.
Whittall, 1893’de Londra yakınlarındaki Kew’de bulunan Kraliyet Botanik Bahçesi’ne bazı örnekler göndermiş, ödeme yapılmak istendiğinde kabul etmemişti. Bunun yerine bitkilerin görülmesini, beğenilmesini ve Türk çiçeklerinin muazzam çeşitliliğinin takdir edilmesini tercih etmişti. 1899 Kew bültenindeki notta, “Küçük Asya’dan gönderdiği beyaz Galanthus Elwesii ve mavi Chionoadox’u, Smyrna’dan Mr Edward Whittall’a borçluyuz” denmişti [1]. Ünlü botanikçi Whittal’ un İzmir civarından topladığı bitkilere sahip çıkılmaması üzücüdür.
Selluka İzmir çiçeği mi?
Selluka, İzmir’e muhtemelen Girit üzerinden gelmiş, çok nazlı ve kısa süreli çiçek açan, güzel kokulu bir bitkidir. Anavatanı Güney ve Orta Amerika olan Selluka’ya “İzmir çiçeği” denebilmesi için onun da “Hollanda Lalesi” gibi İzmir’de yüzyıllardır yaygın biçimde yetiştirilmesi gerekirdi. Lale, Avrupa’ya 16. Yüzyıl ortalarında Osmanlı İmparatorluğu’ndan getirilmiş, Hollanda’da islahı ve büyük ölçekte ekimi yapılarak tescillenmiş, tüm dünyaya ihraç edilmiştir. Tüm bu nedenlerle Hollanda “Laleler ülkesi” olarak bilinir.
İzmir’e has “Bornova lalesi“ ise doğada tükenmiş, sadece birkaç meraklının bahçesinde bulunmaktadır. Morumsu-pembe veya beyaz çiçekli İzmir adaçayı (Salvia Smyrnaea Boiss) Türkiye’de ve dünyada nesli tehlike altında olan endemik bir bitkidir [2]. İzmir ile özdeşleşmiş bitkiler sahip çıkılmayı beklemektedir. Kentte bir botanik bahçesinin kurulması, bu bitkilerin öne çıkarılması, çevrenin ve konutların bu bitkilerle donatılması, ekonomiye ve kentin tanıtımına büyük yararlar sağlayacaktır.
Kaynaklar:
1- Alison and Martyn Rix, Edward Whittall (1851–1917) and his contribution to the Royal Botanic Gardens, Kew, Curtis’s Botanical Magazine vol. 28 (3): s. 213–230, 2011.
2- Mahmure Nakiboğlu Tezer, İzmir’in endemik türü Salvia Smyrnaea, değişmeye devam ediyor, Doğanın Sesi, Sayı 1, s 36-42, Haziran 2018.