Dört yıl önceki gazete başlıklarına bakarsanız “İzmir Müzik Müzesi açıldı” haberleriyle karşılaşırsınız. Aradan bunca yıl geçti İzmir Müzik Müzesi henüz açılamadı. Tarihi binayla uyumsuz tabelada “MÜZİKSEV” yazıyor. Müzik müzesi kurmak için yola çıkanlar Kültür Bakanlığından müze belgesi alamadıkları için mi binanın kapısına MÜZİKSEV tabelasını astılar?..
Müzik müzesi kurmanın kolay olmadığını, bir kaç eski çalgı aleti, bitpazarından veya özel koleksiyondan alınan gramofon ve taş plaklarla müze kurulamayacağı üzerine daha önce yazılar yazdım. Tanıdığım bir koleksiyoner de eski dönemlerde kullanılmış piyano dahil 300 üzerinde çeşitli enstrüman, binlerce taş plak, gramofon ve tarihleri bir hayli eski olan notalar var. Bunlarla müzik müzesi kurulabilir mi? Kapısına Müzik Müzesi tabelası asabilir mi?
İnternette sitelerinde okudum. “İKSEV, MÜZİKSEV projesiyle kentin tarihi dokusunun korunmasına da yardımcı olmayı amaçlamaktadır. İzmirin görkemli kent kültürü geçmişinin simgelerinden biri olan, Atatürk Caddesi No: 458 Alsancak adresindeki bir Alsancak Evi restore edilerek MÜZİKSEV olarak hazırlanmaktadır” diye yazmışlar, ancak bu tarihi binayı kimin restore ettiğini yazmamışlar. Bilmeyenlere bir zamanlar İngiliz tüccarlarının kullandığı daha sonra İşçi Bulma Kurumu olarak kullanılan kamuya ait binanın Vilayet ve Konak Belediyesi bütçesiyle 1.2 trilyon harcanarak onarıldığını, İzmir Kalkınma Ajansı’ndan, diğer fonlardan hibe alındığını anımsatalım.
1850 yılına tarihlenen binada daha önce bir doktorun yaşadığı, bahçesinde klasik müzik seslerinin duyulduğu, binanın tekrar o ruha döndüğü üzerine hikâyeler anlatılmaya başlandı. Binada doktor yaşamış mı? Yaşamış olabilir çünkü o bölge tütün, liman ve demiryolu, havagazı fabrikası emekçilerinin yoğun olduğu, doktorların iş yapabileceği bir yerdeydi. Ancak binanın tarihçesinin 1850’li yıllara nasıl tarihlendiğini anlamış değilim.
Tarihe yeni öyküler uydurmak doğru değil. Binanın hayata döndürülmesinde birinci adam, eski Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ ve mimarlarıdır.
Vakıf denince aklıma, belirli bir hizmetin yerine getirilmesi ya da başkalarının yararlanması için malını ya da parasını bağışlayarak oluşturduğu kurumlar gelir. Burjuvaların kamu kaynaklarıyla caka satmalarını içime sindiremiyorum. Kamuya el açan vakıfları duydukça tüylerim diken diken oluyor…
Not: Vakıf, konserlerini Aya Vuklada yapacakmış. Ne güzel, acaba Aya Vukla kilisesinin hangi şartlarda onarıldığını, bu onarım için verilen mücadele biliniyor mu? Dilerim burası içinde hayali öyküler uydurulmaz…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.