Sadece ülkemizde değil tüm dünyada bir din, tarikat haline gelen “sağlıklı yaşam” fetişizmi her an verdiği diyet listeleri ve önerileri ile tüm hayatımızı kuşatır hale geldi. Üstelik kendi ticari sektörünü oluşturan sağlıklı yaşam tarikatları; kendi kamuoyu önderleri, guruları, tam zamanlı mesajları ile yaşamımıza yön verir oldular.
Sağlıklı yaşam gurularının tavsiyelerinin niteliği ve niceliği ise sınırsız.
Tavsiye edilen diyet listelerinin, kürlerin, sporun haddi hesabı yok. Bu tavsiye bombardımanın gerçekçi olup olmaması ise önemli değil. Madem ki herkes daha sağlıklı yaşam peşinde, salla savur gitsin, okuyanı, takip edeni illa ki olur.
Ata binin tavsiyesini de bu bağlamda ele almak gerekiyor. Öyle ya, at ile tüm ilgisi Malkoçoğlu/Karaoğlan ve altılı ganyan ile sınırlı bir topluma “Haydi ata binelim” demek ne kadar gerçekçi? Dünyada devasa haraları ile bilinen Birleşik Krallık kırsalında yaşamadığımıza göre? Kaldı ki bizim insanımızın at ile teması maalesef genellikle fiyatı daha ucuz olsun diye kaçak kesim yapan bazı korsan kasaplardan aldığı et ile sınırlı!
Gelir seviyesi ve yaşam standartları yerlerde sürünen bir topluma “at binin” tavsiyesinin ciddiye alınır bir yanı yok. Sağlıklı yaşam tavsiye edenlere tarikat şeyhi muamelesi yaparsan bu sektörün fırsatçıları da hemen beliriverir. TV, gazetelerde boy boy ekranları ve sayfaları kaplayan insanlar Hintli gurulara benzer fırça atar gibi tavsiyelerini sıralıyor.
Emek harcanmadan elde edilen popülaritenin, paraya, kazanca dönüşmesi de zor olmuyor. Hatta bunlardan profesör unvanlı birinin TRT’den trilyon üzeri para kazanması sağlıklı yaşam tarikatının şişkin şeyh kadrosunun önümüzdeki dönemlerde artacağının işareti.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.