Yıllar önce gazetenin hastane muhabiri olarak görev yapıyordum. İzmir’in Yeşilyurt semtindeki -o zamanki adıyla-Devlet Hastanesi Acil Servisi görev yerimdi. Geceler boyu uyumadan, haber olabilecek bir vakanın gelmesini bekler dururdum.
O sıralar Devlet Hastanesi’ne yakın Fidan Durağı’nda memleketimden tanıdığım fotoğrafçı bir arkadaşım vardı. Sık sık dükkanına uğrardım, memleket sohbetleri yapardık.
O dükkana yakınlardan bir yerden Celal isimli bir fotoğrafçı gelir giderdi. Bozyaka semtinin tek fotoğrafçısıydı. Dost canlısı ve iyi bir insandı…
***
Bugünlerdeki gibi soğuk ve ayazlı bir gecede İzmir Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde bekliyordum… Sanıyorum gece saat 01:30 civarıydı… Acil Servis kapısının karşısındaki banklada oturmuş hastane polisi ile sohbet ediyordum. O sırada hızla bir polis minübüsü geldi, Acil Servis’in önünde durdu…
Üç – dört polis memuru indikleri minibüsten sivil giyimli bir kişiyi sedyeye taşımaya koyuldu. Kişinin koyu sedyeye sertçe düşünce onu taşıyan polis memurlarından birinin, Bu ölmüş yahu diye seslendiğini duydum. Yerimizden fırlayıp, sedyeye doğru yöneldik. Ufak tefek, minyon yapılı, top sakallı, kara yağız bir erkek sedyeyle önümden geçirilip Acil Servis’e alındı…
Acil Servis kapısından içeri alınırken yüzünü aydınlıkta fark edince, Ah be Celal, sana ne oldu diyebildim. Sedyede yatan kişi Bozyaka’da fotoğrafçılık yapan Celal’den başkası değildi.
Devriye gezen polisler, onu Konak Meydanı’nın yeni dolgu yapılan deniz kıyısında hareketsiz halde görmüş, alkollü ve donmak üzere olduğunu fark edip hastaneye getirmişti… Doldurulan deniz kıyısındaki bir çalılık altında tek başına bira içiyormuş meğer…
Doktorlar Acil Servis’e getirilen kişinin hayatını kaybettiğini belirtince sedye duvar kenarına iliştirildi, morga götürecek görevlilerin gelmesi için beklemeye bırakıldı. Hastane polisi Sinoplu Ahmet Ağabey cesedin üstünü arayıp çıkan kimlik ve kol saati gibi eşyaları bir bir tutanağa geçirirken yanındaydım.
Celal’in cüzdanından aynı bayana ait, dört değişik zamanda onun stüdyosunda çekilmiş vesikalık fotoğraflar çıktığını gözlemledik.
Sonradan öğrendiğimize göre, Celal’in cüzdandan fotoğrafları çıkan o bayanın o gece düğünü varmış, bir başkası ile evlenmiş… Ona sırılsıklam aşık olan fotoğrafçı Celal, ümitsiz aşktan daha çok kahrolmuş. O soğuk ve ayazlı gecede Konak Meydanı’nın doldurulan deniz kıyısında bira içerken alkol komasına girmiş. Sonra donarak hayatını kaybetmiş…
Arkadaşımın vefatına üzülürken cüzdanından fotoğrafı çıkan, hiç tanımadığım bayana çok öfkelenmiştim. Zaman geçtikçe öfkem yatıştı, olup bitenden belki de hiç haberi olmayan bayana kızmak yersizdi… Olan olmuş, ümitsiz aşka düşen arkadaşım alkolün ve soğuğun etkisiyle hayatını kaybetmişti…
Dondurucu soğuklar bana bundan tam 25 yıl önce, 1990 yılında yaşanan bu olayı hatırlatır, yüreğim sızlar…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.