Ebru sanatı dünya kültürel mirası

Yaygın olarak Türk kağıt süsleme sanatı olarak tanınan, geleneksel el sanatlarımızın en güzellerinden biri olan ebru sanatı, Birleşmiş Milletler Egitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından oluşturulan İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne kabul edildi. Sanatın UNESCO tarafından temsili listeye kaydedilmesi, bu sanatın UNESCO tarafından koruma altına alınması ve korumaya yönelik adımların atılması anlamına geliyor.

Ebrunun ustalarından listeye girmek için büyük destek

Ebru sanatının dünya kültürel miras listesine girmesi aşamasında Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve UNESCO’ya teslim edilen dosyaya ebru sanatına gönül vermiş bir çok kişinin görüş ve önerisi eklenmiş.

Bu kişilerin başında gelen ebru sanatçısı Atilla Can, ebru sanatının yok olmaması için Birleşmiş Milletlere, UNESCO’ya başvurulması fikrini ortaya atmış, girişimlerde bulunarak bu sanata gönül verenleri harekete geçirmiş.

Her yıl Eylül ayının ikinci cumartesi gününün Dünya Ebru Günü olarak kutlanmasının da mimarı olan ebru sanatçısı Atilla Can’ın bu girişimi sonrası bu sanatı uygulayan, taşıyan ve eğitim vererek geleceğe aktaran Türkiye’nin önde gelen ebru ustaları da projeye destek vermiş. Ahmet Mahmut Peşteli, Alparslan Babaoğlu, Fuat Başar, Hikmet Barutçugil, Muhammed Sadreddin Özçimi, Timuçin Tanarslan, Yılmaz Eneş dosyada imzası olan sanatçılar arasında yer almış.

Sanatçılar dosyada ebru sanatının yüzyıllardır Anadolu’da yapıla gelen “öz be öz Türk sanatı” olduğunu, ustalarından icazet alan öğrencilerin sanatı geleneksel olarak gelecek nesillere aktarmak için yoğun bir şekilde çalıştığını, sanatı günlük yaşam içinde kullanmak amacıyla yeni uygulamalar geliştirildiğine değinmiş.

Somut olmayan kültürel miras nedir?

Somut olmayan kültürel miras kavramıyla; toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler, kültürel mekanlar kastediliyor. Gelenekler, anlatımlar, gösteri sanatları, toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler, doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar, el santaları geleneği somut olmayan kültürel miras tanımlaması içine giriyor. Kültürel mirasın korunması ise, bu mirasın yaşayabilirliğini güvence altına almak anlamına geliyor. Yani kimlik saptaması, belgeleme, koruma, geliştirme, güçlendirme ve özellikle okul içi ya da okul dışı eğitim aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarmak ve bu kültürel mirasın değişik yanlarının canlandırılması hep koruma kavramının içinde yer alıyor.

Türkiye 2006’dan bu yana taraf

Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi, 17 Ekim 2003’te Paris’te toplanan UNESCO 32. Genel Konferansı’nda kabul ediliyor. 155 devletin taraf olduğu bu sözleşme somut olmayan kültürel mirasın korunması için yasal, idari, finansal dayanak ve çerçeve sağlayan ilk uluslararası sözleşme olarak kabul ediliyor. Bu sözleşmeyle, “Somut olmayan kültürel mirası korumak, ilgili toplulukların, grupların ve bireylerin somut olmayan kültürel mirasına saygı göstermek, bu mirasın önemi konusunda yerel, ulusal veluluslararası düzeyde duyarlılğı arttırmak ve karşılıklı değerbilirliliği sağlamak ve uluslararası işbirliği ve yardımlaşmayı sağlamak” amaçlanıyor.

Kültürel mirasın temsili listesi, bu mirasın çeşitliliğini göstermeye yardım edecekve mirasın önemini tanımlayan unsurlardan oluşuyor. Kültürel mirasın korunması ve yaratıcılık aracılığıyla dünya üzerinde barış ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amaçlanıyor. Her taraf devlet, kendi toprağı üzerinde bulunan somut olmayan kültürel mirasın korunmasını güvence altına almak için gerekli önlemleri almak, envanter çıkarmak, envanterleri güncellemek, bu mirasın tanınmasını, saygı duyulmasını ve geliştirilmesini sağlamak, toplumun genelini ve özellikle gençleri hedefleyen eğitici bilgilendirici programlar düzenlemek ile yükümlü bulunuyor.

2006 yılından bu yana UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne taraf devletler arasında yer alan Türkiye, 2014-2018 yılları arasında dört yıl süreyle Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetlerarası Komite üyeliğine seçilmiş durumda.

Dünya miras listesinde 265 varlık var

Kasım 2012 itibareyle sözleşmeye taraf olan devlet sayısı 146. Bu yıl UNESCO’nun Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras listesindeki varlık sayısı 265’e çıkmış durumda. Ebru sanatıyla birlikte listeye eklenen varlıklar UNESCO Komitesi’nin Dünya Somut Olmayan Varlıklar arasında Azerbaycan’ın ’kelağayı’ adı verilen geleneksel örtü, Bulgaristan’a özgü geleneksel Chiprovski kilimi, Bosna Hersek’ten ev tekstili olarak da kullanılan Zmijanje nakışı, Brezilya’dan, kölelerin 16. Yüzyıl’da ortaya çıkardıkları savaş sanatı, spor ve müziği içeren Capoeira, Bolivya geleneksel müzikleri Pujillay ve Ayarichi ile Brundi ritüeli ‘Kraliyet tamburu dansı’ ve Ermenistan’ın lavaş ekmeği de yer aldı.

Türkiye’den dünyaya 12 miras

Ebru sanatı ile birlikte UNESCO’nun Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras listesine Türkiye’den bugüne kadar 12 varlık girmiş durumda. Bunlar “Meddahlık” (2008), “Mevlevi Sema Törenleri” (2008), “Aşıklık Geleneği” (2009), “Karagöz” (2009), “Nevruz” (2009), “Geleneksel Sohbet Toplantıları” (2010), “Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali” (2010), “Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah” (2010), “Tören Keşkeği Geleneği” (2011), “Mesir Macunu Festivali” (2012), “Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği (2013), Ebru Sanatı (2014).

Klasik ebru sanatına övgü

Klasik ebru sanatını, günümüze ulaştıran en önemli ustalardan birisi olan Mustafa Düzgünman, yazdığı “Ebruname” adlı şiiriyle bu sanata olan hayranlığını dile getirmiş. Düzgünman’ın bu uzun şiirinin en çok bilinen dörtlüğünü paylaşalım biz de…

“Ebru yapan, seyredende gam kasavet bulunmaz
Gönüllere tenşit eder zevkle doyum olunmaz
Yapan hayran, bakan hayran, alan satan hep hayran
Bu Ebrudan zevk almayan Ebrucuya yar olmaz”

Ebru sanatını yaşatan ve gelecek nesillere aktaran en önemli ebru sanatçılarından birisi olan Hikmet Barutçugil “Türklerin Ebru Sanatı” kitabında ebru sanatının tarihinden söz ederken ebrunun en eski kağıt süsleme sanatlarından biri olduğunu, bilinen tarihinin beşyüz seneye yaklaşmasına karşın, yapım tekniğine ilişkin bilginin fazla aktarılmadığına değiniyor. Sanatçı, ebru sanatının nerede ve ne zaman kesin olarak başladığının henüz bilinmediğini, ancak ebru tarihçilerinin bu sanatın kökenlerinin Orta Asya olduğunu dile getirdiklerini belirtiyor.

Günümüzde bir terapi sanatı olarak da değerlendirilen ebru, yapana büyük zevk vermekle birlikte oldukça sabır isteyen bir sanat olarak kabul ediliyor. Ebru sanatı, özel bir teknikle hazırlanan suyun üzerinde boyalarla desenlerin oluşturulduğu ve bunların kağıda aktarıldığı geleneksel bir “süsleme sanatı” olarak tanımlanıyor. Ebru yapımında kullanılan boyalar doğal yöntemlerle elde ediliyor. Suyun yoğunlaşmasını sağlayan kitre de doğal bir malzemelerden biri.

Ebru yapımında tekne, fırça, boya, kağıd, öd, su, kuvamlaştırıcı (kitre), tarak, biz gibi yardımçı malzemeler kullanılıyor. Gelenekçi ebru ustalarının kendi fırçalarının kıllarını at kuyruğundan saplarını ise gül dalından yaptıkları biliniyor. Ebru sanatında kullanılan boyalar ise genellikle doğada kendiliğinden bulunan ve bazı metal oksitlerden oluşan renkli tozlar. Ebruculukta ayrıca yüzlerce yıllık geçmişi bulunan pigment boyalar da kullanılıyor. Özellikle sanatta gelenek hale gelen çiçek kırmızısı bu pigment boyalardan biri olarak biliniyor.

Ebru sanatının “battal ebru”, “taraklı ebru”, “çiçekli ebru” gibi klasik çeşitleri bulunuyor. Kağıda, kumaşa, keçeye ve Türk doğaltaşına uygulanan ebru sanatından oluşturulan ürünler, sanatın özelliği gereği tek ve eşsiz oluyor.

Fotoğraflar: Hüseyin Erciyas

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın