Yerelleşmek, yerelliğin farkında olmak, yerele dönmek gerekli ve yararlı bir durum olsa da, büyük çarkın içinde dişli olmaktan öte gidememeyi de beraberinde getiriyor. Bu durum ister istemez güç birliği ve işbirliği gibi yeni yöntemlerin önünü açıyor. Açmak zorunda kalıyor.
Ancak bu tür yapılanmaların içinde olacak birimlerin (Örneğin, Yarımada söz konusu olduğunda ilçelerin) her birinin kendi ölçeğinde güçlü yapılar kurma koşulu olmazsa olmazdır.
Ancak güçlü yapıların birlikteliğinden güçlü yönetimler ve yapılanmalar çıkabilir.
Güçlü yapı kurmanın/olmanın koşulları ise açıktır.

Yarımadanın sahip olduğu, yüzlerce yıla dayanan tarihsel ve kültürel miras ortaya konmalıdır. Yörede geleneksel yöntemlerle ev içi üretim yapma yöntemleri önemsenmeli ve bunun bir kültürel miras olduğu kabul edilmelidir. Bunun kültürel miras/varlık olduğu öncelikle yörede yaşayanlara anlatılmalı ve bu üretim tarzı pazarlama yöntemiyle teşvik edilmelidir.
İlçelerin sahip olduğu üretim çeşitliliği üzerinde çalışmalı ve disipline bağlanmalıdır. Üretimi yapan çiftçinin ve üreticinin sahip olduğu iktisadi örgütlenmeler güçlendirilmelidir. Köylünün bu örgütlü yapıya güven duyması ve geleceğini bu yapılanmalarda görmesi sağlanmalıdır.
Yarımadanın sahip olduğu yer üstü ve yer altı kültürel varlık bir tarihsel bellek ve insanlık mirası olarak kabul edilmeli ve bunun yöre yaşayanları tarafından böyle kabul edilmesi için çalışmalar yapılmalı. Çünkü yöre yaşayanları buna sahip çıkmadıkça bu kültür metalaşmaktan öteye gitmez!
Urlada bulunan Söğüt Kutsal Alanı (Urla) gibi ilk mağara kiliselerin olduğu bir yer tarihsel birikim olarak önemlidir. Üzerinde çalışmalıdır. Büyük İskenderin hatırasının üzerine asfalt dökmek (Urla) gibi cehaletlerin önüne geçilmelidir. Aksine bu yapının tanıtımı ve önemi üzerinde durulmalıdır. Çalıca Tepesindeki (Güzelbahçe) kalıntıların sadece SİT alanı ilan edilmesinin ötesine geçilmelidir. İnkaya Mağarasının (Güzelbahçe) ciddi bir şekilde kazılması gerekmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür
Yarımadayı oluşturan ilçelerin içinde bulunduğu huzursuz ortamı ortadan kaldıracak adımlar atılarak her bir ilçenin öncelikle kendi içinde güçlenmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Siyasi yönü de olan bu handikap kaldırılmadan ilçelerde güçlü yapılar oluşturmanın mümkün olmadığı ortadadır. Bu cehalet ortamının doğurduğu sonuç ilçelerin kendi enerji, kaynak ve zaman kullanımını israfa dönüştürmektedir.
Her bir ilçe sahip olduğu yerel dinamikleri motive edecek diyalog, yakın temas ve işbirliği geliştirerek bu dinamizmi ilçesinin kazanımı olarak düşünmeli ve bu dinamizmi Yarımadanın zenginliği ve gücü olarak ortaya koymalıdır.
Her ilçe yaşayanı önce ilçesinin kültürel kimliği üzerinde uzlaşmalı ve bunun üzerinden bir aidiyet geliştirilmelidir. Yarımada ilçelerinde son yıllarda gözlenen emeklilik sonrası yerleşim tercihi, bu ilçelerde ikili yapıların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Öncelikle bu ikili yapıların (artı site yaşamı) ortak bir kültürel kimlik ve aidiyet içinde eritilmesi için çalışılmalıdır. Çünkü bu iki yapının beklentileri, gelirleri ve kültürel birikimleri farklıdır. Bu durum uzlaşma gerektiren bir konudur. İlçelerde sağlanacak aidiyet üzerine Yarımada kimliğine dayalı bir aidiyet oluşturmak çok daha kolay olacaktır.
2008 yılında Büyükşehir Belediyesinin önderliğinde yapılan Yarımada Kalkınma Stratejisi bağlamındaki proje yarışmasının sonuçları ve İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) / İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) öncülüğünde yapılan çalıştayların çıktıları yöre halkıyla paylaşılmalı, yöre halkı bilgilendirilmeli ve uygulanacak olan projelerin paydaşı haline getirilmelidir.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.