Yaratıcı yazarlığa pek çok kapıdan girilebilir…

Bazen, bazı yazılara başlarken, “Söze nereden girsem, okuru konuya hangi kapıdan buyur etsem?” çelişkisi yaşadığım doğrudur.

Yanlış anlaşılmaya! Sebep, sözü döndürüp dolaştırıp bir türlü söyleyememe sancısı değil. Söylenecek söz arayıp bulamama fakirliği hiç değil.

Bilakis; üzerine derya deniz konuşulası bir meseleye girerken, onun söylenmemiş yanlarına dair borçlu hissetmek, benimkisi…

Şair şiirini söylemiş, ben daha ne diyeyim:

“Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu / İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük.”*

Meseleye girerken…

Meselemiz, yazmaya yetenekli, hevesli amma neresinden başlayacağını bilemeyen, doğru yapıp yapmadığından emin olmayan iyi okurları ilgilendiriyor.

Meselenin kapıları mı? Çok.

Edebiyata aslında hepimizin ihtiyaç duyduğunu gün yüzüne çıkarması mı diyeyim;

Dergi, gazete ve kitap yayıncılığının Avrupa’da, kafeteryalardaki sohbetlerle başladığından mı bahsedeyim;

Örgütlülüğün gücünden mi söz edeyim;

Paylaştıkça çoğalmayı mı vurgulayayım;

İyi yazarlar olmasa bile iyi okurları yetiştiren, verimli bir zeminden mi dem vurayım;

Kültür-sanatı uzun vadeli hedef, bir zirve noktası olarak seçen şehirlerin zaten; altyapı, işsizlik, kentleşme, eğitim, sağlık gibi pek çok hayati sorunun üstesinden gelmiş olacağını mı söyleyeyim…

Yani, sanatın da aslında karın doyurduğuna mı vardırayım lafı…

Buyurun, istediğiniz kapıdan girin meseleye!

Kültür merkezi kalitesinde

Efendim, olaylar, benim bu şehirdeki birkaç vahamdan birinde geçiyor –ki İzmir’deki çoğu okurla hemfikir olduğumu biliyorum.

Yakın Kitabevi’nden ve onun, konuklarını duvarların fersah fersah ötesine geçiren atmosferinden söz ediyorum.

Henüz Ankara’da 18-20’li yaşlarımda okumaya aç, meraklı ve fakat bütçesi sınırlı bir üniversite öğrencisiyken imdadıma koşan İmge Kitabevi’nden bugüne uzanan bir bağ var, Yakın Kitabevi ile aramda. Çünkü Yakın’ın kurucularından Levent Salıcı, o yılların İmge’sinde öğrencilere güler yüzüyle, bilgisiyle, yapıcı yaklaşımıyla yol gösteren ve pek çoğumuzun arkadaş hanesine yazdığı satış görevlisiydi. Çok şanslıyız ki İmge’nin Ankara’da yarattığı atmosferin daha genişini İzmir’de kurdular; sevgili eşi Ayça Salıcı, arkadaşları Nusret ve Esat Özbay kardeşlerle birlikte… 12 yıl önce, kültür merkezi kalitesindeki bu vahayı bize kazandırdılar.

Yaratıcı Yazarlık Atölyesi

Okurla yazarın, okurla okurun, yazarla yazarın buluştuğu, tanışıp söyleştiği; güncel edebiyatı takip ederken bizi, insanlık tarihi boyunca süren büyük anlatının peşi sıra sürükleyen bir mekan burası.

Geçtiğimiz sonbahardan bu yana ise bir işlevi daha var: Kitapları karıştırıp sayfalar arasında kaybolan, sözcüklerin büyüsüne tutulmuş, yazmaya yetenekli ve meraklı okurların, duvarın öte yanına geçmesine aracı olmak.

Yaratıcı Yazarlık ve Sinema atölyeleri, bu amaçla geçen yıl başladı. Bunlara bu kış, Çocuk Yazarlığı Atölyesi de ekleniyor.

Elbet, “Atölyeleri İzmir’de, Yakın Kitabevi başlattı” demiyorum. Söylemek istediğim şey; daha fazla sayıda yetenekli insanı, sanatın izleyicisi olmaktan, üreticisi olmaya yönelttiği.

İzmirli yazar Handan Gökçek‘in Yaratıcı Yazarlık Atölyesi’ni yaşadım. Nasıl mıydı? Önce şu biline; edebiyat delisi bir okur olarak konuşuyorum şu anda.

Biz kavuşuyoruz, ya siz?

Cumartesi günlerini iple çektiğimiz, kendimizi doğada adeta oksijen zehirlenmesi yaşamış gibi hissettiğimiz, içimizdeki havasız kalmış odaların pencerelerini açıp püfür püfür estirdiğimiz, tartışıp düşündüğümüz, birbirimizden kitap alıp verdiğimiz, okuma listemizi genişlettiğimiz, daha çok okuduğumuz, daha çok yazdığımız, yazdıklarımızı paylaşıp çoğalttığımız, yazdıkça daha iyi olacağımıza inandığımız ve geçtiğimiz Ekim’de başlayıp bu yıl Mayıs sonunda birbirimizden zar zor ayrıldığımız bir yıl geçirdik.

İyi bir yazar mı olduk? Onu bilemem. Cevap vermek için çok erken. Edebiyat bir derya; biz ise derya içre balıklar…

Yalnız şunu biliyorum ki; artık daha iyi okuyor, okuduklarımızı daha iyi tahlil ediyor, neyi nasıl işlemek gerektiğini biliyoruz.

Öyküleriyle, “Ah Mana Mu” suyla, “Elenika” sıyla tarihimizdeki ve kalplerimizdeki yaralara cesurca dokunan Handan Gökçek‘i kazandık, atölyeye katılanlar olarak. Ve dahi birbirimizi… Bir hafta görüşmesek çok özlediğimiz, yaz boyu hasret duyduğumuz dostlarımızı…

Atölyemiz başlıyor. Biz birbirimize kavuşuyoruz. Sizi de bekleriz…

*Cemal Süreya, Sevda Sözleri, “Aşk”

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın