Plakaya adım attıktan sonra ise şaşırmamak elde değil, hemen her dükkanda Türkçe konuşan esnaf var ve birçoğu da İzmirden göç etmiş ailelerin çocukları, torunları. Çat pat dilimizi konuşmaya çalışıyorlar. Anlaşmak kolay oluyor, alışveriş sırasında indirim yapmaya yanaşmayan esnaf Türkçe konuşulunca pek ilgili oluyor.
Grek kahve içelim dedik, bildik Türk kahvesini yudumladık
Çarşı tepeden tırnağa restore edilmiş, el atılmamış, yenilenmemiş yapı yok gibi. Çarşıda işporta ve seyyar satıcı görmek mümkün değil. Her dükkan kaldırımda sattığı ürünleri sergiliyor, ama işgal etmeden. Gördüğüm kadarıyla, ağırlıklı olarak duvarları kullanıyorlar. Bu da da doğal olarak kaldırım işgalinin önüne geçiyor. Hem de görsel anlamda bir güzellik katıyor mekanlara
İndirim yapmıyorlar
Esnaf indirim yapmaya sevmiyor, ama kendilerince kampanyalar uyguluyorlar. Bizde de aynıları oluyor, bir tane alırsan şu fiyat, üç tane alırsan bu fiyat gibi. Plaka çarşısı yeniden yapılandırılırken orijinal halini bozmamaya dikkat etmişler ve aslına sadık kalmışlar. Bu da eski havayı korumuş ve geçmişten günümüze kadar sanki mekanlar hep bu şekilde kalmış gibi bir hava yaşatıyor insana.
Adım başı kahvehaneler, kafeteryalara dönüşmüş. Bir Grek kahve içelim dedik, bildik Türk kahvesini yudumladık. Çarşının ortasında dönüp duran akülü bir araç insanları hem gezdiriyor hem de alışveriş mekanlarının tanıtımını yapıyor, çarşının ortasında araç park etmek, araç ile girmek kesinlikle yasak.
Hanutçu falan yok
Bizim tarihi çarşımız gibi her sokak kendine özgü ürünlerin satışını yapıyor. Bir sokağa giriyorsunuz masklar, bir başka sokakta dericiler, bir diğerinde ise takılar, rengarenk şapkalar, fularlar, hediyelik eşyalar Sessizlik Çığırtkan yok, kapıdan sizi çeviren yok, Gel abilerim, ablalarım diyen yok… Canınız nereye gitmek, hangi mekana girmek istiyorsa özgürce dolaşıyor insan. Hanutçu yok, sahtekar yok, ama sıkı durun köpek var. Aynen bizim gibi sokaklarda köpekler dolaşıyor metro girişlerinde
O kadar beziyor ki
Yunanistan Avrupa Birliği ülkesi ama köpek konusunda bizim insanlarımız gibi çok hassaslar ve ilgililer… Bir sokaktan çıkıyorum karşımda İkiçeşmelik Caddesi, diğer sokağa giriyorum karşımda Kuyumcular Çarşısı,. Yunanca konuşmaları duymayın, kulağınızı kapatın, sanki tarihi Kemeraltı Çarşısının herhangi bir sokağından farkı yok Bizim Kemeraltı Çarşısının neredeyse yarısı kadar bir büyüklükte Plaka, ama gelin görün ki, öyle bir düzen kurmuşlar ki, saat gibi çalışıyor. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler o kadar keyifle dolaşıyorlar ki, özendim, gıptayla izledim ortamı.
Taciz devam ediyor
Tarihi Kemeraltı Çarşısı da artık işporta ve seyyardan arındı. Ancak gelip geçenleri hala sesle taciz edenler var. Kolundan tutup çekiştirenlere de çözüm bulmak gerekiyor acil olarak. Eğer Kemeraltı Çarşısı 24 saat yaşayan mekanların bulunduğu bir bölge haline gelirse Plakanın vay haline o zaman. Plakaya gelen turistleri dörde beşe katlar bizim çarşımız. Düşünsenize, tarihi çarşıya gelen bir turist sadece alışveriş yapmakla kalmayacak, Agora, Altınpark, Dönertaş Sbbili, sinagoglar, eski yapılar, tarihi camiler aynı güzergahın üzerinde sıralanıp gidiyor, onları da gezecek döviz bırakacak.
22 Euro ödedim
Atinada Akrapolisi ziyaret ettim, 22 Euro ödedim. Adamlar para basıyor, Plakayı ziyaret eden ardından Akropolise gidiyor. Her renkten insan, her dilden ülke vatandaşı. Akropolise çıkıldığında tüm Atina kenti ayaklar altında. Bizim Kadifekaleyi hayal edin, hiç bir farkı yok. Plaka çevresinde dönerciler, biri oturuyor, biri kalkıyor, yer bulmak mümkün değil. Kemeraltı Çarşısında benzer mekanlar çoğunlukta. Plaka ve Kemeraltı, sanki ikiz gibi, biri para basıyor, diğeri kimliğine kavuşmak için mücadele veriyor. Tarihi Kemeraltı Çarşısı da bir gün gelecek, Plaka kadar bilinen ziyaret edilmesi gereken listeye girecek.
























Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.