Ben neden karşıyım, dinlesenize!

İletişim “yerlerde” sürünüyor…

Fuzuli’nin o mısraları sanki “resmen” yaşama geçmiş gibi. “Selam verdüm, rüşvet değuldur deyu almadılar!”

Selam de öyle…

Sormak, konuşmak, tartışmak da öyle…

Hayatı anlamından koparıp maddeleştirmek, sonra da sanki “anlamını” yaşıyormuş gibi pozlar vermek kimi kandırmak oluyor Allah aşkına…

Evet, karşıyım AVM’lere, gökdelenlere, rezidanslara ve olması gereken iletişimden kaçıp, kendi iletişimini sadece “ilan ve reklamlara” bağlayan müteahhitlere de karşıyım…

Bu müteahhitlerle açık ya da gizli “iletişim” kurup sürekli millete yalan söyleyen, olduğu gibi görünmeyen sağcı solcu siyasetçilerin alayına da karşıyım…

Ama gariptir, kimse çıkıp da “neden” diye sormuyor…

O kara rant hırsıyla kendi çocuk ve torunlarının da geleceğini kararttığının farkında değil…

Kibir, ihtiras ve her türlü şeytanlık…

Bir yanda sadece parasal üstünlüğüne güvenip, cahilliğini örtmeye uğraşan üzerinde elbise olup içinde “adam” olmayanlar, bir yanda ise geleceğimizin zifiri karanlığa bürünme kaygısı…

Haydi gelin düşünün şimdi…

İzmir’de “gökdelenler planı” yapıldı geçmişte…

Balçova’da AVM’ler yapıldı…

Sonra rezindans, lüks apartman inşaatları…

Ardından da şu anda tamamen yalan dolan olduğuna inanmaya başladığım “kentsel dönüşüm”!

Ağır mı kaçtı? Kaçsın… Çünkü inanın “başka İzmir, İstanbul, Ankara, Türkiye yok” ve müteahhit – siyasetçi – bürokrasi hırsına teslim edilemez!

Seçim sürecinde tüm adaylar, parti ayrımı gözetmeksiniz tümü “AVM’lere” hele de kent içinde AVM’lere “karşı olduklarını” haykırdılar durdular. Hatta AKP adayı Binali Yıldırım, 10 yıldır AVM yasasını çıkartamayışlarına “lobi gücü” bahanesini gösterdiyse de kent içinde AVM’lere karşı olduğunu söyledi.

İnandık mecburen adaylara…

Peki öyle mi?

Bayraklı ve civarında gökdelen altında, rezindans altında kaç AVM projesi var?

Soyer ailesine ait arazide ne yapılacak şimdi?

Her şey bir yana…

Nasılsa bu inşaatları yapan, yapacak olanların ciddi medya ittifakları var. Hatta bu ittifaklar zaman içinde inanılmaz küstahlıkları da yaşatıyor bize. 8.500 yıllık İzmir’e, onca simgesi olan İzmir’e yapa yapa iki tane “beton kazuleti simge” diye ilan edenlerde, bu ilanları sadece “cüzdanla” değerlendirenlerde hiç mi vicdan kırıntısı kalmadı, hiç mi sorgulama yeteneği yok?

Müteahhitlerin biri bile tartışmaya, cevap vermeye, iletişime açık değil. Onlar sadece “ittifak içinde oldukları” kapitalizm koruyucusu medya sembolleriyle “oynasın” dursun. Nasılsa yarınlar da onlar dahi doğanın bedelini paşa paşa ödeyecekler ama üzülüyorum yine de…

Bir yandan “kentsel dönüşüm” palavralarıyla İzmir’in yeniden ve insanca yaşam kuralları içinde inşa edileceğini dinliyoruz bir yandansa alt yapı eksikliklerinin yarınlarda başımıza açacağı işlerin korkularıyla olmayacak yerlerde inşa edilen güya “akıllı” binaları seyrediyoruz.

Bir yandan Balçova Ata Caddesi üzerinde eskimiş bir binanın yıkılıp yeniden aynı şekilde yapılmasını “kentsel dönüşüm” diye yutturmaya çalışanlar, bir yandansa Bayraklı’da sorularına yanıt bulamayan yurttaşlar.

Nedir bu söyleyin bana?

Gözümüzün önünde hepsi…

Bir yıl önce sadece 30 yurttaşın yaşadığı yerde bir yıl sonra 150 yurttaş yaşayacağı inşaat başlıyor. Bakıyoruz kanalizasyon, elektrik, su, yol, cadde buna göre mi düzenleniyor diye? Hayır… Sanki lego oyuncaklarıyla şehir yapılıyor…

Balçova kaosu ortadayken Ağaçlı yol talan ediliyor…

Bayraklı’da “gökdelen alanı” çaktırmadan genişlerken bir de altlarına AVM ihaneti yapılıyor.

Peki belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz ne yapıyor?

Bilmiyor ve korkuyorum…

Dünyanın yakın gelecek riskleri umurlarında değil…

Lakin bir türlü kavrayamadıkları, gözlerini rant hırsı bürüdüğü için, yürekleri de “betonlaştığı” için anlayamadıkları iki gerçek var…

Bir: Müteahhit ya da siyasetçi bile olsa “öte tarafa” çorabını bile götüremeyecek.

İki: En kötü iletişim, iletişimsizlikten ya da dalkavukların yalanlarından daha doğrudur!

Bu konuya ısrarla devam edeceğim. Yakın geçmişte olduğu gibi yine beni “işsiz” ya da “ekmeksiz” bırakabilirler. Umurumda değil… Lakin bu dünyada da öte dünyada da iki elim yakalarında… Konuşmak isteyenlere, hala vicdan kıpırtısı duyanlara ise eyvallah!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın