Bu “günah” çarpar mı? Çarpar!

Hepinizden özür diliyorum…

Pazar günü bugün… Lakin ben yine canınızı sıkacağım.

Yok, yok, iyice inandım ben…

Hiçbir kuralın, değerin, inancın önemi yok…

Her şey lafta…

İşimiz gücümüz, iktidarıyla muhalefetiyle, yereliyle geneliyle “çene suyu çorba”!

Bir hafta sonunu “katledilen” bir tarih önünde kahrolarak geçirdiniz mi hiç?

Hele şu “gaydırı gubbak” seçim dönemi, adayların alayının birbirlerine “çemkirmekten” başka bir şey yapmadığı bu süreçte, İzmir’de bizi biz yapan geçmişin üzerine “badana sıva” yapıldığını görmek, mahvetti beni…

Güya iktidar ve yandaşları hem “muhafazakâr” hem de “demokrat”…

Güya iktidarın atadığı amirler, müdürlerin yürekleri “tarih” için atıyor…

Bırakın “ayakkabı kutularını”, Cumartesi günü bizzat gördüğüm, dehşete düşüp öfkelendiğim olaya neden olan “günah” hepimizi çarpar…

Aylarca anlatmaya çalıştım…

Aylarca yazmaya, uyarmaya uğraştım…

Gördüğüm, rastladığım, ulaştığım her “mevki makam” sahibine adeta yalvardım…

Sonuç?

Sonuç cahil, görgüsüz, edepsiz bir sistemin katlettiği tarih…

İzmir’in Basmane’sinde, İzmir’in ayakta kalmış en eski mescidi Kumrulu Mescit…

İzmir’in Basmane’sinde 17. yüzyıldan kalma Fettah Camisi…

Güya restorasyon yapmışlar…

Güya ayakta tutuyorlar…

Kimdir bu tahribatı yapanlar? Uzmanlıkları nedir? İşçileri ne kadar eğitimli? Restorasyon ilmi hakkında ne biliyorlar?

Kumrulu Mescit’in sıva ve badanayla iğrenç bir hale getirip, özünden koparıp, haziresini de yok edip mahvetmişler!

Fettah Camisi banisi Fettah Çavuş’un kabrini “şarlatan oyuncağına” çevirmişler, hazireyi yok etmişler!

Ey İzmir Vakıflar Müdürlüğü…

Bu işlediğin günahın altından kalkamazsın, AKP Hükümeti’nin güya “muhafazakâr” görüşlü muhteremleri bu günahın altından kalmazlar!

Ben Basmane’de sevgili Orhan Beşikçi abimle kahırla dolaşırken “34 plakalı” bir araç gördük…

Basmane’nin “tarihi fırınında” Binali Yıldırım reklamı çekmeye gelen muhtemelen İstanbullu bir ajansın ekibi…

Binali Bey böyle zorlama popülizmle uğraşacağına, gelsin de Basmane’ye, bizzat hükümetlerinin atadığı Vakıflar’ın günahlarını tespit etsin, Orhan Beşikçi de ben de sevgiyle karşılayacağız Binali Bey’i… Zira biz hala “salakça da” olsa ama samimiyetle bağlıyız “manaya”…

Orhan Beşikçi’nin Ege Telgraf Gazetesi’nde Pazartesi günü yayımlanacak yazısını mutlaka okuyun, okutun sevgili İzmirli okurlarım…

Eğer hala yüreğiniz “güzel İzmir” için atıyorsa lütfen sahip çıkıp “güzel İzmir’e”…

Yoksa korkarım İzmir, böyle giderse yakında vicdan ve insaftan yoksun, cahil bazı müteahhitlerin “maddi hırslarına” kurban gidecek!

Aylar önce kendim çekmiştim Kumrulu Mescit’te o fotoğrafı…

Mahvolmuş bir mescit içi…

Bir zamanlar güzel sesli hafızların, üzerinde kutsal kitabımızı okuduğu bir rahle…

Ve o rahlenin üzerinde, mescide ismini vermiş bir kumru…

Ama “ölü” kumru!

Anlatabildim mi?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın