Ne hikmetse kendi ülkemizdeki tüm sorunları, sorumlulukları halletmişiz gibi Suriye ve Mısırda olanlar hükümetimizin ve de Amerikan hükümetinin çözmesi gereken ana görevleri haline geldi.
Muktedirler, iktidarlar, temsilciler arası bu olan biteni halkımız da elbet seyrediyor bilgilenme olanakları çerçevesinde. En çok da aman savaş çıkmasın da, derdinde. Her daim, her kimse, her ne ise BARIŞ içinde çözsünler dertlerini istiyor. Çünkü savaşta ölen hep halkın evlatları oluyor!
Muktedirlerin, iktidarların, temsilcilerin halk adına savaş yapmalarının da, sözüm ona barış adına bir takım çirkin hareketler yapmalarının da hiç lüzumu yok. Kalsın!
Bakın, şimdi bize kimler Barışı savunmaya kalkıyor?
Durun bakın kimler savaşı kışkırtıyor?
12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, halkın evlatlarına en kara, en acı günlerin yaşatıldığı, asla unutmaması gereken bir dönem.
Ülkemizde demokrasi yerleşmediği için, hala güncelliğinden hiçbir şey kaybetmiyor ne yazık ki. O günlerde 8 yıl süren davada 44 aydın kişinin en kötü koşullarda tutuklu olarak yargılandığı TÜRKİYE BARIŞ DERNEĞİ DAVASI savunmalarını hatırlayalım.
Barış Derneği Genel Başkanı Mahmut Dikerdem sıkıyönetim askeri mahkemelerinde yaptığı savunmalarla kimin BARIŞ savunucusu, kimin ise karşısında olduğunu pek açık dile getirmiş.
18 Temmuz 1983 Metris As. Cezaevi Duruşma Salonu
Barış Derneği Başkanı sıfatıyla yaptığım konuşmalarda Emperyalizme, Faşizme, Militarizme, Irk ayrımı ve Şovenizme karşı çıkmış olmamın iddia makamınca komünizm propagandası olarak nitelenmesi dolayısıyla, bu kavramların bilimsel tanımlarına dayanarak neden bunlara karşı çıktığımızı açıklamak istiyorum:
EMPERYALİZM, bir devletin kuvvet etkisine dayanarak, egemenlik ve denetim alanını kendi ulusal sınırları ötesine yayma politikasına verilen addır
..Barışın adil olabilmesi uluslar arasında emperyalist ilişkilerin kaldırılmasını ve büyüklü küçüklü tüm devletlerin eşit haklara sahip olmalarını gerektirir. Bu bakımdan, büyük devlet hegemonyasını temsil eden emperyalizm dünya barışının önündeki en büyük engeldir.
FAŞİZMe gelince, siyasi yönetim biçimi olarak faşizm totaliter bir dikta rejimidir ve bu niteliğiyle Çoğulcu demokratik rejimin karşıtıdır tıpkı emperyalizm gibi, barışın önünde engeldir.
.MİLİTARİZM ise en genel anlamda toplumun, toplumsal yaşamın askerileştirilmesi demektir. Bizim karşı çıktığımız militarizm, savaşların kaçınılmaz olduğu, uluslar arasında eşitlik olmadığı, birinin diğerine sürekli üstünlük sağlama mücadelesinin haklılığı, bu mücadelenin eninde sonunda savaşla çözüleceği şeklinde çözüleceği şeklindeki anlayış, başka bir deyişle, saldırganlığın doğal ve meşru bir olguya dönüştürülmesidir. Bu açıdan militarizm yurtta barış, dünyada barış anlayışının tam karşıtıdır.
Biz ŞOVENİZMe de karşıyız. Çünkü şovenizm ulusal toplulukların birbirlerine göre genel konumlarını eşitlik gözeterek ele almaz ve uluslar arasında bir hiyererşi kurarak kendi ulusunu sıralamanın doruğuna koyar Bu anlayış doğal olarak eşitlik ve HÜMANİZMA gibi insani değerleri dışlar, ırkçılık ve ırk ayrımı felsefesinin üzerine oturur. Şövenizm de faşizm gibi evrensel barışa giden yolun üstündeki başlıca engellerden biridir.
Mahmut Dikerdem: Barışın onurlu savunucusu, gökteki yıldızların arasından kaygıyla bakıyor bize.
O, Barışın yeryüzüne halkların bilinçlenmesiyle geleceğini biliyor.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.