Bugünlerde sık sık İzmir gündeminde konuşulan Konak-Yeşildere arasında 2.700 metre uzunluğunda kazılmaya başlanan tünelin Konakdan tarafa girişi Varyant yolu başlangıcındaki Bahri Baba Parkından başlatıldığında bir çok mezar kalıntısıyla karşılaşılmıştır. İşte eski İzmir Kartpostallarında bu bölüm Maşatlık denen Musevi İzmirlilerin, 1922 yılı Haziran ayına kadar kabristanlarıydı.
1922 yılında İzmir Yunan İşgali altında olup,işgalciler bu kabristanı günümüz Tepecik-Gürçeşme musevi kabristanına zorunlu taşıttırarak Bu mezarlığın orta kesimlerinden bir kısmına Helen Üniversitesi ana binasını yaptırdılar.(Günümüz Kız Lisesi binası) Yaptırdılar yapmasınada aynı yılın 9 Eylül gününde İzmirde denize dökülerek körfezdeki yabancı gemilere kendilerin zar-zor atarak İzmiri bırakıp gitmek zorunda da kaldılar.

1982 yılından 1984 yılına kadar işlettiğim Karataş 332 sokaktaki Foto Alaattin isimli fotoğrafhaneme her sabah ve akşam Konak meydanından yayan olarak gidip gelir iken Karataş Kız Lisesi istinat duvarına yamanmış bu ak mermer taşlara baka baka yürü giderdim.Tabi bir de yolumun üstünden bir elektirik trafo binası yer alırdı.Trafo binasının kaldırıma bakan yüzünde koskocaman BAHRİ BABA Trafo Merkezi tabelası şimdilerde bile hala orada asılıdır.
İşte bu anlattığım kabristanın deniz kıyısından tarafta Osmanlı dönemi gemi yapım ve bakım işini yapan Kalafathaneler bulunur imiş. Yüzlerce yıl boyunca bu Kalafathanelerde gemiler ve mavnalar yapılır ve tamir edilirmiş.İşte bu Osmanlı denizci esnafının çalışma alanları kıyısına denizden bir siyahi erkek cesedi sürüklenip karaya vurmuş. Bu cesedi oradaki mavna yapım ustaları hemen denizden çıkarıp yolun karşı tarafındaki yahudi mezarlık duvarının dışına sevaba girmek için gömerler.
O yıllarda denizden çıkan her cesede İlyas Peygamberin soyundan gelmiş bir kimsedir diye hürmet ve saygı edilirmiş. Yine o sıralarda bu cesedin sarhoşlukla denize düşüp boğulan bir kimsesiz olduğunu söyleyenler olmuşsada,dinleyen olmamış. 15 gün kadar sonra bu Kalafathanelerde mavna yapımında çalışan sözü dinlenen bir aksakallı bir usta, bir sabah işe geldiğinde diğer mesai arkadaşlarınıda başına toplayıp gece gördüğü bir rüyasını anlatır. Denizden çıkan bu cesetin nurlu bir çehre ile ve üzerinde yeşil bir cüppe ile kendisine Bana bir türbe yaptır ve mum yak dediğini söyler. Birkaç gün sonra aynı rüyayı başka bir ustabaşıda gördüğünü diğer arkadaşlarına anlatmıştır. Bunun üzerine gemici ustaları aralarında para toplayıp türbeyi yaparlar. Baş ve ayak ucu tarafına birer servi ağacı dikerler.Baş ucu tarafınada bir fener asarlar.
Denizden çıktığı içinde adına BAHRİ BABA türbesi derler.Sonra türbenin çevresine bir duvar yapıp çevirirler.Buradan gelip geçenler görsünler ve dua etsinler diye bir demir parmaklılıklı pencere yaptırırlar…Ünü tüm İzmire duyulan bu Bahri Babanın ziyaretçisi zamanla çoğalır. Muradına ermek isteyenler,muradına erenler,mumlarla,bayraklarla, türbe örtüleriyle,koyun,kuzu,horoz gibi adaklarla akın akın ziyarete gelirler. Anlatılan bu Bahri Baba türbesinin şimdiki ismi verilen bölgede ne kadar süre kaldığına ait bir belge-bilgi malesef elimizde yok.Ayrıca bugün türbeden de bir iz yok. fakat bu semt hala BAHRİ BABA olarak bilinip söylenmeye devam etmektedir.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.