Bir cambaz oyunu şu İnciraltı!

EXPO dalgasına yapılan İnciraltı planına belediyeler itiraz edince hem kırıldım hem de eski yılları düşündüm.

2002’de başlamışım Sabah Resimleri’ne. O vakit ekranımız İzmir TV. İkametgâhımız da Balçova. Belediye Başkanı Ali İhsan Ülker. Komşu ilçe Narlıdere ve Belediye Başkanı Abdül Batur. Haftada en az üç kez görüşüyorum her ikisiyle de. İkisi de sevdiğim saydığım başkanlar.

Zaman zaman da İnciraltı’na gidiyorum. Orada çay içmek, sohbet etmek, eskilerden eski dönemleri dinlemek müthiş keyif. Özellikle de 12 Eylül darbesinin devirdiği Balçova Belediye Başkanı Saim Katırcıoğlu’nun, Bahçelerarası’ndaki evinin bahçesi sohbet keyfinin adeta üssü. Hele bahar yaz gelince bu sohbetler geceler boyu sürüyordu.

Dikkat edin, 2002 ile 2006 arasından bahsediyorum.

İnciraltı kaygıları başladığında ne AKP vardı ne de hükümeti. Varsa bile daha çok yeni…

Hemen söylemeliyim ki, bugün itirazlara neden olan rant kaygıları, o zamanlar daha EXPO tantanası başlamadan vardı.

Hem İnciraltı’nın fakir sahiplerine üzülürdüm, hala da yanarım, onlara yanarım.

Daha 2002’lerde öğrendim hangi rantiyeci şeytanların oralara göz koyduğunu…

Öğrendiğimizden beri de yazdığım her gazetede, çıktığım her TV ve radyoda, internet sitelerinde dilim döndüğünce anlatmaya çabaladım.

Hatta Yenigün Gazetesi’nde Hamdi Türkmen’in isteğiyle “Halk Meclisi” sayfası yazarken bir kez İnciraltı sakinleriyle “Ne olacak halimiz?” kaygılarını kamuoyu gündemine taşımıştık.

Bir daha yineliyorum…

Bu köşenin yazarı 2002’den bu yana, bazılarının ancak şu son itirazlardan çakozladığı meseleyi söyleyip, yazıyordu!

Üzülürek ifade etmem gerekiyor ki, ne Büyükşehir Belediyesi’nden ne Balçova ya da Narlıdere belediyeleri “Yahu ne oluyor? Kim ne demiş, kimde ne bilgi belge varmış?” demedi.

Ne bileyim 2009 sonrası onların da “baronlar rüzgârına” kapıldığını…

Bir kere EXPO bahane, rant şahane o civarda…

Hem de en az 10 yıldır.

Oraların toprak sahibi pek çok yurttaşının, kendi toprağını değerlendiremediği için civar ilçelerde yevmiye usulü çapacılık yaptığını, bazılarının ekonomik sefaletten kurtulmak umuduyla ata mirası topraklarını helvacı kâğıdıyla esrarengiz tiplere sattığını, satılan topraklardaki narenciye ağaçlarının nasıl kurutulduğunu aslında bilmeyen yoktu ama kimse seyircilikten öte gitmedi.

Narlıdere’de, birinci derece SİT olmaktan üçüncü dereceye düşürülmesinin ardından nasıl lüks ve trilyonluk evler yapıldığını, kimlerin yaptırdığını, şimdilerde kimlerin oturduğunu iyi araştırmak lazım. Narlıdere’de sit kararları değişirken Balçova İnciraltı’ndaki neden değişmediğine de iyi bakmak lazım!

İzmir’in çok değerli meslek örgütlerini “istemezükçüler” iftirasıyla lekelemeye çabalayanların bu talandan nasiplenip nasiplenmediklerine de bakmak lazım!

Evet, özellikle son on yıldır İnciraltı, Bahçelerarası, Sahilevleri, Narlıdere ve hatta Güzelbahçe aksı göz göre göre ya talan edildi ya da talan hazırlığına girişildi.

Size bir örnek anlatacağım.

Balçova’da sahile yakın bir yerde geniş bir arazi vardı. Bu arazinin de sahibi olan mirasçı akrabalar. Hatta yanlış hatırlamıyorsam bir mirasçı da rahatsızdı ve kardeşi onun haklarına da sahip çıkıyordu. 2004 sonrası bir tarihte gelen telefonla Balçova’da bir pideciye gittim. Ardından pideciye beni arayan abla geldi. İnciraltı yerlisi, sanırım Girit kökenli bir abla. Gözyaşlarıyla başına gelenleri anlattı. Bu geniş araziye İzmir’de çok iyi tanınan bir herif talip olmuş. Fiyatta anlaşamamışlar önce. Bu herif kardeşler, akrabalar arasına resmen nifak sokmuş ve küçük hisseleri bir bir almaya başlamış. Bizim abla ile kardeşinin payına gelmiş sıra… Fakat herif ağız değiştirmiş ve şeytanlaşmış. Önceleri türlü vaatlerde bulunan şeytan şimdi “Dava açarım, hakkınızı da alırım, şimdi verdiğimi de göremezsiniz” diyormuş.

Uzatmayayım…

Abla ve kardeşinin bu şeytanla mücadele edecek gücü olmadığından, satmak zorunda kalmışlar. O gözyaşlarını unutamam inanın. Ailesinden miras, çocukluğunun geçtiği topraklar bir anda hem de kitaba uydurularak yabancılara geçivermiş.

“Ah” ile başlanan işten hayır gelmez. Hele işin içine şeytani menfaat da karıştıysa, olacak iş olmaz olur.

Baştan beri söylüyorum, hiçbir şey olmasa da o ablanın ettiği beddualar mutlaka tutacak. Dünyaya babasının çiftliği gibi muamele edenler illaki hak ettiğini bulacak. İnciraltı’ndaki EXPO planı falan inanın bahane… EXPO olsun olmasın, hedeflenen tüm İnciraltı’nın kara talana uğranılması. Bugün Büyükşehir Belediye Başkanı ile Balçova Belediye Başkanı “haklı” olarak “itiraz” ettiler plana.

Ama çok geç kaldılar.

Planı değiştirenler, rant şeytanlığına kapı açanlar aslında yeni bir iş yapmadı.

Belki de Çeşme Otoyolu yapılırken hesaplanan planlar devreye girdi sadece. Daha ortada EXPO ya da plan yokken, arazi tarım alanıyken geceler boyu kesilen, kurutulan ağaçlara sahip çıkmayanlar, helvacı kâğıtlarıyla el değiştiren kentin akciğerlerini fark etmeyenler, oranın yerli insanlarının feryatlarına kulak vermeyenler şimdi EXPO dalgasına mı sahip çıkacak? Mümkün değil!

Bugün medyada akıllarınca başkanların itirazlarına hak verenlerin bazıları ise, bu satırları yazana kan kusturmuştu. Lüks inşaat müteahhitlerinin viski sofralarından, teknelerinden, VIP araçlarından ancak o müteahhidin çıkarı korunur, halkın değil!



Velhasıl millet!

Şu itirazlardan bir süre önce Kanal 35 TV’na şahsıma bir zarf geldi postayla. İçinden de iki kağıt çıktı. Kimliğini yazmayan bir vatandaş 13 Aralık 2012 tarihinde saat 17.37’de Balçova’dan postalamış. Yani bizim belediye başkanlarının plana itirazından önce. Zarftan çıkanların fotoğraflarını aynen paylaşıyorum sizinle. Planlara başkanlardan önce 80’ne yakın vatandaşın itiraz ettiğini, zaten daha sonra Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya da bir TV programında açıkladı.

Geçtiğimiz Cuma günü de Habertürk Egeli Gazetesi’nde genç muhabir kardeşim Can Özlü belediyelerin, dolayısıyla yurttaşların itiraz nedenlerini haberleştirdi.

Son itirazlarda temel konu, EXPO alanı ve çevresinde ranta açık düzenlemeler. Aslında son on yıldır İnciraltı ve çevresinde olan da buydu. Meslek örgütlerinin itirazları da buydu.

Lakin açık olmak zorundayız ki ne belediyelerin itirazları bana samimi geliyor ne de bu itirazların meseleyi çözebileceği. EXPO alanı özellikle İnciraltı seçildi. EXPO hakkını almaya değil almamaya yönelik planlama yapıldı. AKP’den önce bölgeye bakıp ağzı sulananlar belki bugün hem AKP hem de CHP saflarında. Yani ister EXPO deyin, ister siyaset temelden bahane, maksat rant ve şahane olan da bu zaten.

1 Ocak 2013 tarihinde sevgili kardeşim Mustafa Yılmaz’ın Milliyet Ege’deki köşesi ise bölgenin gerçekliğine ışık tutuyor.

Ne Büyükşehir ne de Balçova Belediyeleri, on yıldır tezgâhlanan İnciraltı talanına samimi karşı duramazlar. Son 10 yıldır sadece seyredilen ve geliyorum diyen bir tehlike ne yazık ki sahneye kondu. Keşke Sayın Başkanlar bu kenti vicdanıyla sevenlerle cüzdanıyla sevenleri ayırabilselerdi, keşke medya ile basını farklı görebilselerdi, keşke…

Artık umurumda değil…

Birkaç yıl önce Kent Müzesi’nde Aziz Kocaoğlu ve Mehmet Ali Çalkaya’nın da katıldığı “İnciraltı toplantısını” hatırladım ve arşivimden bir fotoğraf buldum. Tarih 2007 mi, daha önce mi, daha sonra mı, hatırlamıyorum. O fotoğrafta başkanların daha genç ve gözlerinde daha idealist yanan ateşi görmüş ve umutlanmıştım. Ancak geçen zaman bana İnciraltı’nda yeni bir cambaz oyunu oynandığını düşündürüyor. Ve ne yazık ki başkanlarımız da bize “Cambaza bak, cambaza bak” diyor…

Yoksa…

Atı alan Üsküdar’ı geçeli belki on yıl oldu…

Yani?

Yani EXPO bahane, İnciraltı’nda rant şahane…

Yaşarsak göreceğiz ve belki de gelecek kuşakların kabirlerimize tüküreceği zaman da fazla uzak değil!

Önemli notlar!

Yazı fazla uzun oldu farkındayım ve özür diliyorum. Umarım buraya kadar okumuşunuzdur. Aslında size İzmir’de komediye çevrilen katı atık toplama hikâyesini ve şu kendilerine “Girişimci kadınlar” diyen hanımların tantanasını da yazacaktım. Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Hanım’a da bir çift lafım vardı da, haftaya artık!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın