Bu can bu tende oldukça!

Derdim mi değil mi bilmiyorum, ama size hep söylüyorum ben “süzme salağım”.

Salak olmasam şimdi size mesela İZSİAD namıyla maruf derneğin “İzmir’e katkı ödüllerini” kimlere verdiğini yazar ve ödül verilenlere “saray yalakası” tadında methiyeler dizerdim. Hatta daha da ileri gider “termik santrallerin” ve “altın madenlerinin” ne kadar gerekli olduğuna vurgu yapar, bizim mahalledeki parklara da çimento fabrikası kurulmasını isterdim.

Yok dediğim gibi “süzme salağım” ya?

Ben tutuyorum Vakıflar Bölge Müdürü’nü ya da Kültür Müdürü’nü falan eleştiriyorum. Artık hükmü olmayan medeniyetlerimizin miraslarının neden korunmadığını, ona buna peşkeş çekildiğini yazıyorum. Orhan Beşikçi abim de az değil, hatta kapısının önünde darp ediliyor ama ben yine de “abim” hatta “canım abim” diyorum.

Diyeceğim tabii… Allah şeytana uyanları ıslah etsin, makamı, şanı, serveti ne olursa olsun yahu!

Bakın ne mesaj geldi bana geçen gün:

“Sevgili Hasan Bey iyi akşamlar. Sabah Yeni Asır TV’da bilmem izlediniz mi canlı yayını? 4. İzmir Mutfak Günleri açılışında Vali Bey’in konuşmasını izledim, söyleme göre İzmir il sınırları içerisinde tarihi dokularımızı ortaya çıkarmak ve koruma adına 25 trilyon masraf edilmiş (yeni para ile 25 milyon) ve dolayısıyla o paraların nerelere gittiğini merak eder oldum. Daha elimizdeki tarihi doku korunamazken, saygılar sunarım.”

İzlemedim.

Yeni Asır’ın yemek günleri de, o günlere katılıp şen şakrak poz verenler de ilgi alanıma girmiyor çünkü. Ama Ercan Tatı’nın pişirdiği omleti merak etmedim dersem yalan olur hani.

Lakin izleyenim okurumun yazdığı mesajda Vali Kıraç’ın söylediği sözler önemli.

İzmir’de göstermelik bir iki onarım restore falan var da, onların da tutarı 25 milyon olur mu bilemem. Öncelikle Vali Kıraç’ın bir yandan EXPO ile uğraşıp bir yandan da eski eserleri kolladığına nasıl inanırım bilemem. Zira hem Vakıflar Bölge Müdürü hem de Kültür Müdürü, ki bunları Ankara’da kimler “kolluyorsa”, işin kitabını iyi biliyorlar maşallah.

Vakıflar Müdürü Kenan Efendi’yi Cumhurbaşkanı Gül’e şikâyet ettim.

Kumrulu Mescit konusunda net ve somut ihmali açıkken bile makamında kalabilmesi ilginçti doğrusu. Kültür Müdürü Abdülaziz Efendi’ye ise “takıntımın” nedeni şu rezil ötesi İzmir Kültür Envanteri. Yanlışlar, eksikler konusunda rekor kıran bu envanteri içine sindiren başta Vali Kıraç olmak üzere ne işe yaradığını hala anlayamadığım Kalkınma Ajansı yönetimi ve İzmir’in önderlerini kutluyorum. Eminim tarih de bunlara gereken değeri verecektir. Bir yandan EXPO tantanası yapıp, diğer yandan o Noel Baba kılıklı herife 1500 yıllık halı hediye edip diğer yandan da İzmir’in 100 yüz yıl öncesini bile koruyamamak büyük başarı, kutluyorum alayını!

Ama bir ayrıntı daha var.

Bu iki “atanmış” müdür, nedense benimle doğrudan iletişime geçmek yerine, tanıdıkları CHP’li, AKP’li ne kadar etkin isim varsa üzerime salıyorlar. Oysa benim başka bir işi olmayan gazeteci olduğumu hatırlasalar, araya adam koymak yerine ararlar dertlerini anlatırlar.

Haydi diyelim ki TV’den “kovuldum”…

Ben başka yol bulamayacak mıyım?

Vakıflar Müdürü Kenan Efendi ile Kültür Müdürü Abdülaziz Efendi yerlerinde oturdukları sürece ben de uğraşılarıma devam edeceğim. Cumhurbaşkanını bile etkileyebilirler ne de olsa Sayın Gül İzmir’e sık gelip de sokakları dolaşmıyor.

Vazgeçmeliler…

Sağda solda “vıdı vıdı” edeceklerine benimle doğrudan irtibata geçip “diyaloğu” seçmeliler. Çünkü bu can bu tende oldukça ben “salaklığa” devam edeceğim.

Bunu da kafalarına soksunlar!

NOT: Fotoğraftakilerden biri Kültür diğeri Vakıflar Müdürü. Hani sokakta görsem tanımam, anladınız mı?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın