Uykularım kevgir oldu yine, vakitsiz uyanıp ben nerdeyim, burası neresi şaşkınlıkları; Suriye, Londra, Mardin, İstanbul, Bayrampaşa, Mordoğan, Lübnan… Açlık grevlerinde, ölüm oruçlarında, savaş meydanlarında, parmaklıklar ardında, hastanelerde, konferanslarda, yürüyüşlerde, mahkeme salonlarında, dağlarda…
Yok, şikayet değil amacım. Başımıza düşen elma değil, hayat bu, koşacağız, mücadele edeceğiz durmaksızın.
Ama ben güzel bir film izlemek istiyorum. Gökyüzüne kaçsın uçurtmam, körebe oyununda bulamasalar beni, tadı damağımda kalsın sevdiğim yemeğin lezzeti. O içli şarkıları söyleyen ses olsam ben de! diyesim var, ama bu da değil.
“İçinde bulunduğun yer ve zamandan kafanı dışarı çıkar, daha uzaklara çevir gönül gözünü” diyorum…
O memleket senin, bu memleket benim de ne oluyor?
Yollar, dağlar, gökyüzü, denizle benim işim diyorum kendime.
Susam taneleri serpiyorum geçtiğim yollara. Her dönemece minik bir çakıl taşı.
Geriye dönüp baktığımda birileri, silip süpürüyor gelip geçtiğim yerden ne kaldıysa geriye.
İnkar ediyor zamanın süpürgesi; Severek, aklımı, başımı, gönlümü koyarak ne yapıyorsam, geriye dönüp bakıyorum, yok!
Yine de serde iyimserlik var. Donkişotluk, dinazorluk, yiğitliğe leke sürdürmemek; adına ne derseniz deyin, var işte bir inat!
Bayram tatilini şiirdeki(*) ruh hali ile geçirmek iyi gelecek şimdi bana. İnkarcılarla inatlaşanlara da iyi gelsin dileklerimle:
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
(*) Ahmet Hamdi Tanpınar/Ne içindeyim zamanın
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.