9 Eylül coşkusu yeniden…

İzmir’de 9 Eylül’ler çoşku içerisinde kutlanır, eski yıllarda bu coşkuya civar köy ve kasaba ve yakın ilçelerden gelen insanlar da katılırdı… Otellerde yer bulamayanların sokaklarda yattığına, cami avluları, park ve bahçeler şahittir…

9 Eylül’lerde ev ve iş yerlerine bayrak asma ihmal edilmez, kent bir anda gelincik tarlasına dönüşürdü… Eski İzmir evlerinin cumbalarına asılan al bayrakların dışında yurtsever İzmirli kadınlar kurtuluşun önemini anımsatacak anlamlı sözleri duvar levhalarına nakış nakış işlediler… İşte o yıllardan kalma bir duvar levhası:

“Vatanın sinesini sarmıştı kahrı zeval,
şarktan zuhur edip kurtardı vatanı muazzez Kemal…”

Anadolu’dan göçlerle gelip İzmir’e yerleşen hemşehriler ve hemşehri dernekleri için, 9 Eylül nedense çok şey ifade etmiyor… Geldikleri şehirlerin düşman işgalini İzmir’de beş yıldızlı otellerde kutlayanlar, nedense 9 Eylül’lerde kapılarına bayrak dahi asmıyorlar…

Ruhsuz ve belleksiz bir toplum olduk, APİKAM olmasa bu önemli kurtuluş günü unutulup gidecek… 9 Eylül ve Kurtuluş Savaşı’nın şanlı destanı ne yazık ki genç kuşaklar tarafından bilinmiyor…

Bu yıl İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 90 yılını tıpkı eski yıllarda olduğu gibi Basmane’de Anafartalar Caddesi üzerinde yeniden yaşatacağız. Bayraklarımız elimizde Basmane’de buluşalım. 9 Eylül hepimize kutlu olsun…

***

15 Mayıs 1919 yılında düşman işgaline uğrayan İzmir, farkındaysanız bu günlerde cehaletin işgali altında… Küstah, uyanık, kural bilmezlerin kaba kuvvetle sindirmeye çalıştıkları bir ortamda yaşıyoruz…

Yangın enkazını dahi anında yağmalayıp, kent mobilyalarına zarar verenler, Alipaşa Şadırvanı’nın kurşununu, Saat Kulesi’nin bakır ay yıldızları, Dönertaş Sebili’nin pirinç korkuluğunu, sokağımdaki kanalizasyon kapaklarını çalanlar, şimdide rahmetli ünlü bir modacımızın müzelik giysilerini çaldılar…

Bunca mesleksiz, terbiye kurallarından nasibini almamış insanlar kentliye kâbus yaşatıyor… Sokak ve caddeler seyyar satıcılardan geçilmez oldu. Ramazan ayında Basmane’de 100 yıldır dede mesleğini icra eden esnafa, iftar vakti dükkânımın önünü kapatmayın dediği için, seyyarların kabadayılık taslayıp “senin işini bitireceğiz” tehdidini unutamıyorum…

Türkler, “maganda”ya “yabaneri” demeye on birinci yüzyılda başlamışlar . Yabaneri, şehir terbiyesi almamış adam anlamını geliyor…

Satırları yazarken kulağıma yakınlardan silah sesleri geliyor… Şehir terbiyesi almamış yabanerleri gecenin geç saatinde yüksek volumlü arabesk müzik çaldıklarıyla arabalarıyla mahalleyi ayağa kaldırmaları yetmiyormuş gibi içki şişesini sokağa atıp gittiler… Onların mutluluğu bizim gibileri mutsuz etmeye yetiyor…

Her türlü kutlama ve eğlencelerde silahların ortaya çıkması, yaralanma ve can kayıpları ortadayken, ruhsatsız silah için Avrupa Birliği’nden ikaz mı bekliyoruz. Neden caydırıcı cezalar getirilmiyor? Kendi ülkemizde kime karşı silahlanıyoruz?

Silahla caka satanlar, en küçük olaylarda bile silahlarını çekinmeden kullanabiliyorlar. Foça gibi turistlik güzide bir kasabamızda yabanerlerinin kavgasında Küçük Ali Staro hayatını kayıp etmemiş miydi? Yabanerleri bundan ders almış olsaydı, Karabağlar’da küçük çocuk serseri kurşunlara kurban olmazdı… İnsan hayatına kast eden ve henüz yakalanamayan yabaninin vicdanı nasıl rahat edecek?

Huzurlu yaşamı örnek gösterilen ve her gün kalabalıklaşan İzmir’de okuma çağı geldiği halde okula gitmeyen binlerce çocuk var. 7 çocuklu, işsiz ve hiç güvencesi olmayan aile doğacak yeni aile ferdini bekliyorsa bu çocuklar eğitilip topluma düzgün bir yurttaş olarak nasıl kazandırılır? Suça yatkın insanlar gökten zembille gelmedi…

Günümüzde insana ve zarar veren yabanerleri azalacağına çoğalıyor, çaresiz onlarla birlikte yaşıyoruz. Kentler, yabanerlerinin eline geçmemeli. Silaha hayır. Silahsızlanmaya evet…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın