Yine yazacağım, döne döne de söylemeye devam edeceğim.
Bir kere daha en başında bir iş becerecek muhteremler kurtarıcı rolüne soyundu mu, aman dikkat! Zira memleketimizde Atatürkten sonra kurtarma adına gelenlerin önce neleri ve kimleri kurtardıkları biliniyor. Yazılmasa da biliniyor, söylenmese de biliniyor.
Düşünün şimdi
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde değil mi İzmir?
Hopppaaa! Kuşkun mu var? Asla!
Peki Kemeraltı?
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki İzmir vilayetinde bir yer değil mi?
Peki, Kemeraltını kimden, neden kurtaracaksınız efendiler?
İsmi bende saklı ve vazgeçemeyeceğim bir Kemeraltılı dostum aradı Cuma günü Selamlaşma muhabbetinden sonra kurban olayım dedi Allah aşkına, çoluğunun çocuğunun aşkına uğraşma bu Kemeraltı ile?
Şaşırdım
Ne demek şimdi bu? dedim. Bildiğin gibi değil dedi
O kadar
Bildiğim ve bilmediğim nedir acaba? diye düşündüm bir gün boyunca
Sonra da Cumartesi oturdum yazmaya, okuyan da okumayan da sağ olsun.
Kemeraltını kurtarma adına yola çıktı Sıtkı Şükürer ve bilmem kaç tane iş adamı.
Daha önce yine Kent-Yaşamda yazmıştım, hatta Kemal Çolakoğlu ve Uğur Yüce ile hem e-posta hem de telefon görüşmesi yapmış, ayrıntıları görüşmek için sözleşmiştim. Lakin nasip olmadı
Defalarca yazdım
Sıtkı Şükürerden zerre kadar hoşlanmıyorum. Ama onun özgürlüğünü kendi özgürlüğüm gibi savunurum. Ne düşmanlığım var ne de kinim. Kin tutmam, zira yaradıldığının farkında bir insanım! Her insan gibi de hatalarım var! Ama o kibir denen şeytan oyununa girmem, girenleri de Allahın ıslahına havale ederim. Sıtkı Beyi de Allah ıslah etsin, ne diyeyim!
Daha Sıtkı Bey ortalarda yokken ben Kemeraltı için yazıp söylüyordum!
Kesintisiz 10 yıldır ki tarih 8 Nisan 2002yi gösterdiğinde Sabah Resimleri başlamıştı İzmirde ve ana gündem döne dolaşa hap Kemeraltı olmuştu. Erdal İzgi, Mehmet Ali Susam, Halil Tataş, Ekrem Demirtaş ve daha kimler, iyi hatırlar. Rahmeti bol olsun, Ahmet Piriştina ile de Kemeraltı konusunda birkaç kez muhatap olmuştum.
Cuma günü Milliyet Egede Erol Yaraş abimizin yazısını da okuyunca ama yeter diyesim geldi!
2002de Kemeraltının has evlatları Necati Ortabaş, Mehmet Gülaylar, Semih Girgin, Uğur Yelekli, Rıza Evcim ve Kemeraltının başka evlatları, gidişteki yanlışları fiilen yaşadıklarından bir dernek kurmuşlardı. Şimdi Hasan Ceylanın başkanı olduğu derneğin kurucu başkanı Necati Ortabaştı.
O zamanlar Aydın Bilginin Haber Ekspres Gazetesinde yazıyor, İzmir TVde de sabah programı yapıyordum. O derneğin kuruluş amacını, Sıtkı Bey ve arkadaşları kusura bakmasın benim kadar bilemez. Hatta şu anda muhatap oldukları bazı saygın meslektaşlarım da bilemez! Çünkü Kemeraltının yolunu bilmiyorlar, büyük alışveriş merkezlerinin ekonomiye katkılarını analiz ediyorlardı!
Şimdi olan bitene bakınca düşünmüyor değilim.
Acaba gizli organizasyonlar Kemeraltı kurtarıcı beklesin diye mi 10 yıldır bu tarihe gözünü kulağını kapadı?
Babam bir deri işçisiydi. Kemeraltı bizim için sadece alışveriş ettiğimiz yerdi. Büyüdükçe Kemeraltı ruhunu da öğrendim.
Kemeraltı demek İzmirdi çünkü! Kemeraltı demek İzmiri yaşamaktı çünkü!
Fakat çocuklukları Kemeraltıında işyeri sahibinin oğlu, kızı olarak geçen bugünün kocaman adamlarının 10 yıl boyunca babalarının soluk alıp verdiği Kemeraltının çığlıklarını nasıl duymadıklarını anlamış değildim!
Kemeraltını bugün kurtaracaklarını söyleyenlerin, son 10 yılın da analizini yapmaları, İzmirde mevki makam sahibi oldukları halde neden kurtarmak için 10 yıl beklediklerini açıklamaları gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde medyacılarla yemek yemiş kurtarıcılar
Lakin neden bu yemeği kurtaracakları yerde yememişler acaba?
O yemekte neler konuşuldu, kim kime ne dedi, nasıl bitti, bilmiyorum.
Fakat medyaya yansıyan haber ve yorumlar, kaygımı ziyadesiyle arttırdı!
Yoksa istemez miyim Kemeraltının Forum gibi olmasını?
Fakat ortaya konan hedef bana bize göre değili söyletiyor, alınan alkışları da anlamış değilim.
İzmirde son yıllarda kötü bir alışkanlık doğdu.
Birileri çıkıp, İzmirin bir yerlerini sürekli olarak başka memleketlerin başka yerlerine benzetmeyi istiyor. Bilmem ne bulvarı, bilmem ne caddesi, bilmem ne meydanı, bilmem ne müzesi gibi
Bu nedir Allah aşkına?
Söyleyeyim, Osmanlı batarken bazıları çıkış yolu için Batıcılık icat etmiş, sürekli her alanda Batıda ne varsa bizde de olsun anlayışını pompalarlarmış bu Batının oynattığı aydınlar
Hiç farkı yok hiç
Kemeraltının nasıl bir sosyal yaşam ortaklığına sahip olduğunu anlayamayanların, dolaştıkları ecnebi memleketlerinde gördüklerine karşı duydukları tipik bir kompleks bu sadece!
Oysa Kemeraltının o adeta katledilmiş otantikliğini, aile büyüklerine sorsalar daha farklı bir cazibe merkezi oluşturacaklar ama bence hedef başka
Bu proje 20 yılda olacakmış!
Şaka gibi Ne olacak 20 yılda ne?
Bu soruya yanıt vermeyeceğim, adeta oyuncak gibi görüyorlar Kemeraltını, canımı sıkan da o zaten
Size gelecek yazıda Bosnadaki Başçarşıyı yazacağım, bazı fotoğraflar göstereceğim. Neden Kemeraltı için Başçarşı örneği araştırılmadı acaba?
Kurtarıcılar samimi gelmiyor bana!
Özellikle de ön plandaki Sıtkı Efendi ve birkaç kişi! Kemeraltı sadece maddi bir yer değil ama bu muhteremler buraya böyle bakıyor. Bir araya gelen sermaye sahipleri içinde ölünceye dek saygı duyacağım, asla zarar gelsin istemediğim canlar var, onlar ne düşünüyor merak ediyorum.
Şimdi birkaç saptama ve soru!
Kemeraltındaki yozlaşma Salepçioğlu İş Merkezinin yapımıyla başladı, Kemeraltının içine eden o yapının akıbeti ne olacak acaba?
Konak Meydan düzenlenmesi Kemeraltı için ikinci büyük darbeydi, meydanla ilgili kurtarıcıların bir düşüncesi oluştu mu, yoksa o da 20 yıl içinde mi oluşacak acaba?
Vali Yusuf Ziya Göksu ile başlayan asayiş sorunu hala ve artarak devam ediyor, Kemeraltında kurtarılmış bölgeler olduğu doğru. Bunu Emniyet de biliyor. Lakin bir şey yapılmamasının altında acaba ulusal güvenlikle alakalı bir şeyler mi var?
Kemeraltı içinde harap olmuş Musevi ibadethaneleri için son 10 yıldır kılını kıpırdatmayan Yahudiler neden şimdi harekete geçti? Kurtarıcıların arasında Kemeraltı ile alakalı İsrail ziyareti yapan oldu mu? Yoksa İzmirdeki Yahudi cemaati, yükselen Sabetaycı faaliyetlere sabrı taştığı için mi ortaya çıktı?
İzmirdeki Vakıflar İdaresi, özellikle Türk İslam eserlerin çar çur edilmesini sadece seyrettiği halde neden birden bire Kemeraltı için ayılıp bayılmaya başladı? Yoksa güzelim sebili, abuk sabuk bir şerbetçi haline getirilmesine mi vicdan yaptı? İyi de tarihi yok eden Vakıflar değil mi?
Kemeraltı İzmir Valiliği ve İzmir Emniyet Müdürlüğü binalarının arka sokakları, üstelik Kemeraltında bir de tarihi Kemeraltı Karakolu var! Hep düşünürüm, acaba o karakol kendini müze olarak mı görüyor diye? Son 10 yıldır Kemeraltındaki el değiştirmeler, kavgalar, işporta organizasyonları nasıl oluyor da vali ve emniyet müdürlerini ilgilendirmiyor? Yoksa onlar da kurtarıcı mı bekliyordu?
Ya belediyeler?
Büyükşehir ve Konak belediyeleri?
Yahu insaf! O dernek kurulduğundan beri hangi isteklerini uyguladınız doğru düzgün de şimdi siz de kurtarıcıların yanında saf tuttunuz? Ya Esnaf Birliği, Ticaret Odası?
Kemeraltı Esnaf Derneği üzerinden hâkimiyet savaşı yapan Esnaf Birliği, Ticaret Odası, belediyeler şimdi kuzu gibi kurtarıcı olmuşlar. Hayırlısı bakalım!
Ve özel kurtarıcı Sıtkı Şükürer!
Sıtkı Beyin şu son 10 yılda nereden nereye geldiği elbet bir gün dikkat çeker! Ancak Hürriyet Egede son yazılarındaki bazı ırkçı, ayrımcı, bölücü vurgularının Kemeraltı ile bir ilgisi var mı yok mu? Acaba muhterem kurtarıcı Sıtkı Efendi, Kemeraltındaki kurtarılmış bölgelerle bir ilişki içinde mi?
Ben sadece gazeteciyim.
Açıkça yazarım, açıkça konuşurum. Umarım ki Sıtkı Bey ve arkadaşları da başka yollara tevessül etmezler, iletişimin insani yoluna girerler. Tabii gerçekten hedefleri insaniyse! Yerim belli, yurdum belli, kimliğim belli! Ve rızkın sadece Allahtan geldiğine, kendini bu dünyada büyük gören kullarının dahi küçük vesileler olduklarına iman ettim!
Ve ne olur ne olmaz, siz sevgili okurlarımı Allaha emanet ediyorum!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.