Herkes her konuda düşüncesini, özgürce, korkmadan söylesin yazsın…
Kimse söylediği, savunduğu, yazdığından dolayı zarar görmesin, hapse atılmasın, işsiz kalmasın…
Barika-i hakikat her daim müsademe-i efkârdan doğsun… (*)
Anadoluda Cumhuriyet kolay kurulmadı, öyle BM kararları sonucu da ilan edilmedi, ABD izniyle de yaşama geçmedi. Bizim Cumhuriyetimizin, bazı başka ülkelerden ayıran özellik temelinde kan ve can oluşudur. Türkün önüne geçilemeyecek istiklal aşkıdır! Türk için bağımsızlık yaşamsal olmazsa olmazdır!
Cumhuriyet kolay kurulmadı dedim ya?
Burada sadece İstiklal harbinin zorluklarına işaret ettiğimden değil, İstiklal harbinin planlanma sürecinde, tamamı dış kışkırtmalı kalkışmalardır.
İngilizler başta olmak üzere ABD Başkanı Wilsonun emperyalist planları doğrultusunda Rumlar ve Ermenilerin yapıp ettikleridir.
Asırlardır yan yana yaşayan komşuların katledilmesinin altında hep Emperyalist çabalar vardır çünkü. 1919larda oynanan oyunların aynı şimdi yine oynanmaya hem de demokrasi görünümünde oynanmaya başladı. Dün İngiliz Muhipler Cemiyetini kuranların amacı şimdi adeta hortlatılmaya çalışıyor.
İşte bunun son örneği Hürriyet Egenin gazeteci olmayan yazarı Sıtkı Şükürer!
Sıtkı efendinin düşüncesini özgürce yazmasını sonuna kadar destekliyorum. Yukarıda da dedim, herkes konuşsun, yazsın. Asla bundan zarar görmesin. Lakin Sıtkı Bey geçtiğimiz hafta sonu öyle bir yazdı ki, haddi aşmak mı, kastı aşmak mı çıkamadım içinden. Sıtkı Şükürerin ESİAD Başkanlığı sırasında Levanten zamanlarına düzdürdüğü övgüleri hatırlayınca, bu yazdıklarına şaşırmamak lazım ama şimdi kaleme aldıklarında meğer bu günleri görmeliymişiz…
ESİAD Başkanlığından gitmesinin asıl nedenlerini belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz, lakin yeni başkan olduğu iş dünyası derneğinin tüm üyeleri de Sıtkı Bey gibi mi düşünüyor merak ediyorum doğrusu…
Hürriyet Egede yazdıklarını kaç kez okudum bilmiyorum. Keşke kendisiyle irtibatım olsa da karşılıklı tartışsam diye de geçirdim aklımdan, lakin muhterem monodemokrat tarzında olduğundan belki de, kendi düşünceleri dışında ne varsa hepimizi, son yazısında da yazdığı gibi, çağ dışı kafa gördüğünden iletişim ne mümkün?
Sıtkı Efendi şimdi, yeni başkanı olduğu derneği de peşinden sürükleyerek Kürt Sorununa neşter vurmaya çalışıyor. Hürriyet Egedeki yazılarını da bu eksene oturtmuş.
İş dünyası gözüyle Kürt Sorunu toplantısı öncesi kamuoyu yaratmaya çalışıyor. Ki bu konuda ayrıca yazacağım.
Toplantı düzenlenmesi, konuşulması, tartışılmasından ne çıkar değil mi?
Lakin çıkar, hem de son yazdığı yazıya mercek tutulduğunda çıkıyor.
Şimdi yazıya bakalım…
İşte Sıtkı Beyden filozofça yorumların ilki:
Esasında bir üst kimlik olarak Türk kavramı, daha ziyade Türkçe ortak paydasında, direnilmeye pek ihtiyaç hissedilmeyen, öyle pek çoğumuzun hiç de orta Asyanın steplerinden kök aldığına heyecanlanmadığımız bir tariftir. Bu yüzden bu memlekette şu anda var olan Türk-Kürt ikilemi, aslında Türkçe konuşan kanı karışıklar ve Kürtler diye tanımlanmalıdır.
Sıtkı Şükürerin Türk karşıtlığını anlamak mümkün değil. Türklük basit bir kavram sanki…
Hiçbir içeriği, tarihi, kimliği olmayan bir kavram sadece?
Ne acıdır ki, kendi kimliğini söyleyemiyor Sıtkı Bey… Onun için Türkiyede iki grup varmış. Biri Türkçe konuşan kanı karışıklar diğer ise Kürtler!
Küstahlık bu yahu!
Demek Türk yok, Türkçe konuşan kanı karışık var ve karşısında da Kürtler!
Ayıp diyeceğim, densizlik diyeceğim, başıma iş alacağım.
Böylesine küstahlıkla Türklük’ü hiçe sayan bir açık zihniyete tanık olmamıştım bugüne kadar!
Kanı karışık ifadesini nasıl değerlendireceğiz acaba?
Ne demek kanı karışık?
Kanın nasıl bir farkı var ki milletler arasında, toplumlar arasında?
Türk ile Kürt’ün, Yunan ile İngilizin, zenci ile beyazın kanları farklı mı?
Bu ne faşistçe bir yaklaşım? Oysa demokrasi diyor hazret ve saygı da görüyor!
Ya şu satırlara ne demeli?
Boşnakmış, Çerkezmiş, Pomakmış, Arnavutmuş, belki için için geleneklerini yaşıyor ama kendini bu kimliğiyle aşırı ölçüde belli etmeyi tercih etmiyor.
Türkiyede hangi gelenekler için için yaşanıyor acaba?
Hangi Boşnak, Çerkez ya da Pomak geleneklerinden ötürü yadırgandı? Anadoludaki evliliklerde etnik köken mi aranıyor?
Sıtkı Bey Türkiyeyi Almanya ile ABD ile karıştırıyor herhâlde? Nazi soykırımının mimarları ile zenci ayrımcılığının kalesinin neresi olduğunu tarihte görecektir ama Sıtkı Beyin derdi Anadoluyu karıştırmak!
Nereden öğrendiği belli olmayan bir sözü de paylaşmış monodemokrat muhterem, demiş ki:
Müslüman olmayan Arap’a Türk derler anlayışının tezahürü olarak, değil mi ki Hıristiyan değilim, değil mi ki beni anavatanımda barındırmadılar, değil mi ki bana bu ülke bağrını açtı, ben Türk sayılırım ve bunu hiç problemsiz içime sindiririm kabulüyle fazla kurcalamadıkları bir dengede yaşamlarını sürdürüyorlar.
Siz böyle bir söz duydunuz mu?
Müslüman olmayan Arap’a Türk derlermiş!
Varsa söyleyen, varsa bu söze itibar eden halt etmiş!
Yok böyle bir anlayış da söz de!
Sıtkı Şükürer ne olur ne olmaz benim gibi karşı çıkacaklara karşı da peşinen sigortasını oluşturmuş:
Özgürlük, empati, hoşgörü, esneklik birbirine harmanlanmış bu ülke insanını, bazı muktedir çağdışı kafaların zannettiğinin tam aksine, çok daha fazla bütünleştirir. Hırçınlık, kin, nefret ve şiddetten medet umanları (nemalananları) ise işsiz bırakır.
Biz çağ dışıyız ona göre…
Sıtkı Beyden halka gelecek hayır Allahtan gelsin de iş nemalanma işine gelince adama sorarlar: Peki siz Türkiye küçük küçük toplumlara bölününce nasıl nemalanacaksınız? Tipik emperyalist sömürü zihniyetini allayıp pullayıp demokrasi diye yutturmak neyin nesi?
Sıtkı Bey ve onun gibi düşünen ne kadar Türklük karşıtı varsa avucunu yalasın…
En zor zamanlarımızda, en yok zamanlarımızda bile deviremediler Türkü…
Çünkü ya İstiklal ya ölüm diye bir parolamız var…
Çanakkale Zaferi’nin şerefini kurtaran İstiklal Harbimiz var…
Hayatını sadece gazetecilikten kazanan Müslüman bir Türk olarak sadece ve kibarca haddini bil Sıtkı Bey diyorum! Benim gibi düşünenler için çaktırmadan yaptıkları tehditler de vız gelir tırıs gider. Şükürler olsun ki geldiğimiz yere de gideceğimiz toprağa da şükrediyoruz!
Allah Sıtkı Şükürer ve gibilerinin rüyalarına ecdadın soluğunu duyura!
NOT: Devam edeceğim…
—
(*) Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar
(Fikirlerin açık ve net çarpışmasından hakikat güneşi doğar)
Tevfik Fikret
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.