Biraz havadan, biraz sudan

Son dönemde yaşadığımız soğuklarla ilgili basında çıkan haberler, kimi zaman gözlerimi kimi zaman sözlerimi sulandıra dursun; ben bu haberlere olur veren ileri zekalılara gülmekten kendimi alamıyorum. Hatta, milli eğitim coğrafyasındaki; bahar çiçekleri arasında mavi gökyüzü ve dört mevsimle anlatılan Anadolu’da, hangi tarihten bu yana kış aylarında yaz sıcaklarının yaşandığını merak etmişimdir hep.

Belki öğretmenler bize anlatmıştır bu durumu da ben anlamamışımdır. Demek ki benim dışımda da bunu anlamayanlar olacak ki, sürekli felaket kış senaryoları ile süslenmiş haberleri önümüze koyup duruyorlar. İnsanda psikolojik sorunlar yaratacak derece de sık tekrarlanan bu tür haberler, ne yazık ki her mevsimin kendine göre bir iklimi olduğunu bilenleri ise güldürüyor.

Bırakın kardeşim kar yağacaksa yağsın. O da mı, birilerine sormak zorunda? Ya da hava soğuyacaksa soğusun. Zaten kin tutmuyor ki mübarek, iki ay sonra bırakıyor kendini. Bu mevsimde yapılacak en güzel şey; sıkı sıkı giyinmek, yola birkaç saat önce düşmek, mikrodalgada pişirmeye çalıştığınız kestaneleri yemek. Bozayı da unutmamak lazım. Ne güzel; kar yağdığı zaman herkesin bir olup sokaklara düştüğü bir şehirde yaşıyorum.

Dünyanın en büyük internet arama motorlarından birisi olan Google (Guugıl diyerek okunur), yeni gizlilik politikasını duyurdu. 1 Mart 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek yeni uygulama ile şirket, kullanıcıların kişisel bilgilerinden alışkanlıklarına; cep telefonu görüşmelerinden mesaj kayıtlarına kadar kişisel birçok bilgiyi edinebilecek. Hatta bunları, size daha iyi hizmet vermek amacıyla depolayıp daha sonrasında kullanabilecek. Bunu yaparken de sizden aldığı bilgileri, bir başka kişi ya da kurumla paylaşabilecek.

Bu durum kısa vadede çok büyük sorun yaratmasa da uzun vadede ciddi davalara konu olacak gibi gözüküyor. Çünkü bu tutum karşısında bir kullanıcı olarak yapabileceğiniz çok fazla bir şey yok. Günümüzde birçoğumuz özellikle elektronik posta ve interaktif görüntüleme gibi uygulamaları, aktif olarak kullanıyoruz. Bu durumu çok iyi bilen Google’da, zaten size bir seçim şansı bırakmıyor. Yani size “Ya bu servisleri kullanmak için bazı bilgilerini benimle paylaşmak zorunda kalacaksın ya da toz olup benim hizmetlerimden yararlanmayacaksın” diyor. İşin özeti bu. Yani bir tür “dayatma” yapıyor. Bunu kabul edip etmemek yine de elinizde. Fakat nereye kadar. Bekleyip göreceğiz.

Aradan geçen yıllardan sonra tekrar akademi yuvasına dönmek, yıllar önce giydiğiniz slip mayo ile denize girmeye benziyor. Bazen çok komik durumlara düşüyorsunuz. Gün geliyor, bir şey söylemeye kalkıyorsunuz, yaptığınız açıklamayı ne siz anlıyorsunuz ne de bir başkası anlıyor. İşin özü “sıkı çalışmak” ama arada sırada akademiyi de günlük hayatın gerçeklerine çekmek gerekiyor. Sanıyorum bilim yolunda ilerlemeye çalışan her insan, bir dönem de olsa yaptıkları ve yapmadıkları arasında bocalayıp duruyor. Benim için şimdi sıkı çalışma zamanı; fırsatları değerlendirmek ise başka bahara….

Related Images:

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın