Şimdi, yağmurlu bir İzmir sabahında sorulardan ibaretsin. İncinmiş bir kalemden, Polyanna masalları beklenir mi? İnanmadığın tek sözcük yazmadığın Kent-Yaşam okurlarına şimdi dönme dolaplı, kahkaha aynalı bir yazı sunabilir misin? Hayır. Sorular çemberinde bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mısın? Evet.
Sonsuz bir iyi niyet, korunmaya çalışılan duruş, olanca kaygı ve saygı, bıkmadan üretme çabası Yükü yalnızca bunlar olan ve yorgunluktan ibaret bir gemi, alışık olmadığı sulara çekilmeye çalışılıyorsa, ne yapmak gerekir, bilmiyorsun. Şımarmaya hakkın yoktur elbette. Maden ocağı çökmemiştir kafana, deprem çadırın yanmamıştır ve gözünün önünde kavrulmamıştır çocukların. Alt tarafı haysiyet densizleri, arkandan birkaç satır sallamıştır.
Anımsa, işte bugünlerde Abidin Dino 18 yıl önce mutluluğun resmine boya aramaya gitmişti. Cavit Orhan Tütengil 32 yıl önce ardında dev bir aydınlanma ateşi bırakıp, ecelsiz göçmüştü. Onca ölen, öldürülen gözlerine bakarken, sen sızlanma ve içe kapanış nöbetlerine kapılamazsın. Dili, niyeti, hesabı kitabı karmakarışık birkaç satır; cahil, kötü ve şımarık hafiyecilik soytarılığı yetmemelidir bunlara. Yetmeyeceğini göstermelisin. Benim davam divana kalsın Şiirde, türküde güzel duruyor da, karşındakilerin şiir, türkü nasipsizliğini ne yapacaksın?
Haydi söyle, sen tarihinden eminsin, salya sümük peşinde koşanlar, dönüp kendi tarihlerine baksın! Ne diyordu bilge kişi: Sen kendini akıllı kurnaz, herkesi sersem alık mı sanırsın? 51 yıllık yaşamı, yazdığın her şeyde çırılçıplak ortaya dökmek ile ahalinin unutkanlığından cesaret alıp, bir tırnaklık arşiv kazımayla ortaya dökülecek garabet arasında, çok ama çok fark vardır. Anlatacak zamanlar gelecektir. İncelik ve duyarlık zaaf değildir, öğrenilecektir.
Turnusol demiştin ya, ne güzel yakışıyor takvime. Yoldaşı da tanıyorsun böyle süreçlerde, bunca zamandır senden yana görünürken, iki büklüm oluvereni de. Büyüklüğü ruhunda taşıyanı da görüyorsun, makamında kartvizitinde çürüyüp gideni de. Bir durun yahu, kadıdan daha cevval, cellattan daha telaşlı, mezarcıdan daha hevesli olmak, size ne kazandırır? Geçelim. Tarih, bu kent ve ülke açısından kendini yazarken, teferruatlar şimdiden yitirmiştir mühim olma ve sayılma kalibresini. Yazık. Ne çok yineledin son zamanlarda şu sözü; yazık! Harbiden geçelim.
Zor bir yazı oldu, bağışlansın. Haftaya kente, dünyaya geri geliriz. Zımpara suratlı, teneke yürekli, sünger beyinli olmaya itirazlarımızı, itirazlarımıza yoldaş aramayı sürdürürüz. Adı Sevgilim İzmir olan evimizde, biz bir oda hazırlayıp döşedik. İşimizdir, tiyatrodur, adı Yeryüzüdür.
Üzmeyi, incitmeyi başarabilirler, ama Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek umudumuzu, işgal ve meşgul edemezler. Ahvalimizi paylaşanlara selam olsun!
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.