Gül-mek…

Dün akşam kanımdan birileri ruhumu yaktı geçti. Çok üzgündüm. Balkona çıktım, martının keyifli uçuşunu seyrettim. Sonra aklıma güzel bir şeyler getirmeye çalıştım.

Meditasyonlarımızın birinde ruhumun temizlenmesinde büyük emekleri olan Çin Tıbbı Uzmanı Aytuğ İzat, beynimin gülmesini istemişti. Dün akşam yine beynimin güldüğünü hayal ettim. Biraz rahatlamıştım.

Sonra beynimin gülmesi fikri bana gül ağacını hatırlattı. Gül ağacının benim yaşamımda çok özel bir yeri vardır. Ruhumun huzur bulduğu arkadaşım Zeynep Üzün’ün ismini de çok severdim. Hamileliğim süresince bebeğimin cinsiyeti belli olmadan bile herkese “Kızım olacak, adı Zeynep olacak” derdim. Sonra Zeynep’in kelime anlamına baktım, gül ağacı demekmiş. Daha da beğendim, Zeynep ismini. Böylelikle kızımın ismi Zeynep oldu.

Gül ve gülmek aynı çağrışım içine girdi. Kendimi, acaba gülün çiçeklerini açışı gülümsemeyi çağrıştırıyor da ondan mı bu özel çiçeğe “gül” adı verildi, diye düşünmekten alamadım. Ardından kesinlikle böyle olduğuna inandım.

Şimdi beynimde kocaman bir gülümseme ve aynı keyifle açan bir gül var. Gonca gül o kadar mutlu ki, taç yapraklarını tek tek açıyor sonunda bir kahkahaya dönüşüyor.

Beynin de gülebileceğini öğreten değerli hocam; Aytuğ İzat’a,
İsminin güzelliği kadar ruhunu da değerli kılan sevgili dostum; Zeynep Üzün’e,
Ve varlığı ile hayatımı onurlandıran, kızım; İlay Zeynep Uzun’a,
Mutlu bir gül gibi açtıkları ve gülümsemeyi hatırlattıkları için sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın