Bir parti alenen bitirilmek isteniyor. Bunu artık ilkokul çocukları bile anladı.
Bu alçakça tertiplerin malum karanlık güçler eliyle tezgahlandığına dair geniş kesimde ciddi şüpheler vardır. Tüm bu kaset rezaletlerinden hükümet birinci derecede sorumludur. Sebebi de gayet basittir.
Deniz Baykalın kaset tertibiyle devrilmesinin ardından Başbakan bunu siyasi malzeme olarak kullanmama sözü vermişti. Sözünün arkasında durmadı. Tam aksine kaset olayının üstüne atladı. Meydan meydan kaset olayını gündeme getirerek MHPyi manevi değerler üzerinden vurmaya başladı.
Başbakan gerçekten manevi değerlere önem verseydi, kaset olayına dahil olan siyasetçilerin masum eşleri ve aileleri ile birlikte her gün porno kaset laflarını medya kanalı ile dinlemeye maruz bırakılan çocukların psikolojik, manevi, görsel, zihinsel etkilenmelerini göz önüne alırdı.
Kendisi de bir baba ve eş. Bırakın devlet adamlığını ve siyasi edebi, azıcık insan olmak bile bu erdemliliği gerektirir. Ancak öyle anlaşılıyor ki, kaset olayını diline dolayanlarda siyasi hırs ve karşısındaki tarafı ne pahasına olursa olsun yok etme azmi vicdanın bile ötesine geçmiş. Hükümettekilerin tek başına yeniden iktidar olmaktan başka gözleri bir şey görmez olmuş.
Eğer öyle olmasaydı hükümet daha Deniz Baykala düzenlenen ilk kaset komplosundan itibaren gizli röntgencilik yapanları hemen bulur, yakalar ve adalete teslim ederdi. Çünkü insanların yatak odalarına girmek, röntgenlemek, kasete almak ve kamuya yaymak hem Anayasa hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre suçtur, insan hakları ihlalidir ve bu suçların iki ile üç yıla varan bir cezası vardır.
Başbakan ve hükümet bunu bilmez mi?
Bal gibi bilirler elbette. Peki bildikleri halde niye hem hükümet olarak üstlerine düşen görevi yapmazlar, hem de Başbakan söz verdiği halde bu olayı siyasi istismar haline getirir?
***
Kaset olayı ile ilgili dikkat çekilmesi gereken bir diğer konu da olaya dahil olan kadınların kimliğidir.
Cevap verilmesi gereken bazı sorular vardır. Bu kadınlar gizli çekim yapıldığını biliyorlar mıydı, yani bilerek mi birilerinin maşası oldular?
Öyle ise Onları kullanan kim ya da kimlerdi?
Yoksa olan bitenlerden habersiz miydiler?
Kaset olayı yüzünden bu ülkenin önemli bir kesiminin inandığı, güvendiği bir kurum yani MHP büyük bir darbe yemiş ve yıpranmıştır. MHP ile birlikte MHP ideolojisine ömrünü adamış ya da taraftar olan ve gönül bağı bulunan bir çok insan büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı içerisindedir.
Kaset olayına dahil olan siyasetçilerin siyasi kariyerleri zedelenmiş, aileleri ile ilişkileri belki bir daha onarılamayacak şekilde yara almış, toplum nezdinde büyük bir itibar kaybına uğramışlardır. Bu siyasetçilerin eşleri ve çocukları da kuşkusuz büyük bir mahcubiyet, üzüntü ve şaşkınlık duyguları altında eziliyor olmalı.
Kısacası, başta köklü bir geçmişe sahip olan ve meclise mutlaka girmesi gerekirken birden baraj altında kalma riski ile karşılaşan MHP ile ülkücüleri geçmişteki sokak kavgalarından çekip alarak Türkiyeye önemli bir siyasi hizmette bulunmuş Devlet Bahçeli olmak üzere birçok günahsız insan haketmedikleri oranda ağır bir bedel ödeme durumuyla karşılaşmışlardır.
Peki bilerek ya da bilmeyerek bu kaset olayına karışan kadınlara ne olmuştur? Bu kadınlar ilişkiye girdikleri adamların siyaset içindeki pozisyonlarını, hadi onu bir kenara bırakın, evli olduklarını da mı bilmiyorlardi?
Bu kadınların da bir bedel ödemesi gerekmiyor mu?
İstifa eden MHPli siyasetçi eşlerinin kadınlık gurunu hiç düşünüp, hesaba katan var mı? Bu sorular bir daha bu tür olaylara meydan vermemek için bir an önce yanıtlanmalıdır.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.