gözleri kanlı
yürekleri yaralı
yedi yavruya
yetim dediler
gerisinin hiç
yoktur sahabı
dilleri dilimden değil
sözleri sözümden gayrı
bir tuhaftı
konuştukları
bölük börçük
lisanları
sıvasız damın altında
ahşaptan derme çatma
üç göz odaya
beş aile sığdılar
kenef dışarıda idi
ona da aldırmadılar
iş dönüşü akşamları
köşebaşı, yol ağzı
rastgelirdi bazı
gözleri kömür karası
üstü başı yamalı
çıplak ayaklı çocukları
o minicik başlarını
okşamak isterdim
ürkek ceylanlar misali
seke seke kaçarlardı
mevsimler geçti, gitti
üç göz odanın
yetimleri ile
sahapsızları
kimi genç kız
kimi delikanlı
aynı çekingen bakışlı
dilleri dilimden değil
hala yabancı lisanları
selam vermekten sakınır
tıpkı küçükken
okşatmadıkları gibi
çevirir kafalarını
şimdilerde şaşkınım
bu bir oyun mu
ben miyim bunca zaman
bencil ve umarsız
uzaktan seyreden
bunca yakın hayatları
kaderin kötü bir şakası
yoksa
alın yazısı mı
ülkemin hem yan yana
hem ayrı
birbirini
anlamayan insanları.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.