Doğrusu İklim Bayraktar rezaleti bu kadar acemice ve kör gözüm parmağına, parmağına patlamasaydı, bu olayların perde arkasındaki sır kişi ya da kişiler epey merak edilip, gündemi oyalayacaktı. Ancak, (tabii bu benim sadece naçizane kişisel görüşüm) artık bu İklim Bayraktarın ortalığı tozu, dumana katan iddialarından sonra öyle uzun, uzun düşünmeye gerek kalmadı. Acaba diyorum, İklim Bayraktar başından beri iktidar yanlısı birileri tarafından önceden planlanmış bir şekilde Oda TVye yerleştirilmiş olmasın? Soner Yalçına ait belge ve çalışmaları da ele geçirip hem savcılığa ihbarda bulunan, hem de bizzat yandaş basına sızdıran kişi yine bu aynı bayan mıdır?
En son, Oda TV adına yapılan yarı resmi açıklamada, kendilerinin de olan biteni şaşkınlıkla izlediklerini, durumu anlamaya çalıştıklarını, İklim Bayraktarın psikolojisinin bozuk olabileceğini söyleyip Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlundan özür dilemişler. Ayrıca Oda TVnin hiç bir zaman İklim Bayraktara git, bir siyasi liderle görüşme yap demediğini, kendisinin böyle bir görevi kimseye sormadan üstlendiğini ve uçtuğunu da ilave etmişler.
Şimdi lütfen, Allah aşkına aklı başında olan herkes şöyle bir arkasına yaslanıp, olan bitene etraflıca bir göz atsın. Oda TV; daha önce hiç ismi, cismi duyulmamış, kıymeti kendinden menkul bir kadını muhabir olarak işe alıyor. Bu muhabir, kendilerinin ifade ettiği biçimde, hiç bir Oda TV yöneticisinin talebi olmadığı halde ve yine hiç bir Oda TV yetkilisinin başaramadığı çoklukta, kendisine büyük gazeteci süsü vererek birkaç ayda, yukarıda adı geçen siyasi liderlerle görüşmeyi başarıyor!
Ben öncelikle şunu anlamadım. Oda TV yöneticileri hakikaten bu kadar aymaz olabilir mi? Bunu iki anlamda da soruyorum. Birincisi; ya İklim Bayraktar, başından beri, gizli bir tezgah neticesi Oda TV içine yerleştirilmiş birisiydi ve kendisine biçilen senaryayoyu son oyunu hariç başarıyla oynadı ve Oda TV bunun farkına son ana kadar hakikaten varamadı. Ya da ikincisi; Oda TV, kurum adına çalışan bir muhabirinin son birkaç ayda ne haltlar ettiğinden habersiz olabilecek kertede gözünün önünde yaşananlardan bi-haberdi. Böyle bir şey mümkün mü? Bir haber kuruluşu olacaksın ve senin bilgin dışında muhabirlerin birkaç aydır, hem de yöneticilerinden bile fazla sayıda önemli siyasi liderlerle görüşme yapacak ama haber merkezinden kimsenin ruhu duymayacak. Ne kadar ironik değil mi? Ergenekon örgütü gibi Türkiyenin gündemine oturan sözde bir terör örgütü ile ilişkili olmaktan ciddi bir şekilde şüphe duyulan bir haber kurumu kendi muhabirinin kim olduğundan ve neler çevirdiğinden yani içinde olup bitenlerden dahi habersiz. İnsan, tum bu tuhaflıklar karşısında gülsün mü, ağlasın mı bilemiyor.
İleri demokrasi “İklim”i yaşadığımız şu günlerde bütün bunlara bakarak yapılabilecek tek bir yorumdan başka seçenek kalmıyor. İngilizcede çok sevdiğim kısa ama özlü bir bir deyim vardır, birileri bir şeyi eline, yüzüne bulaştırdığında they secrewed up derler. Bizim dilimize tabiri caizse içine ettiler diye çevirmek de mümkün.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.