ÖNERİ 1: Birinci basamak sağlık hizmetlerinde kalitenin artırılması çok önemlidir. Bunun en temel yolu da bu basamakta sunulan hizmetin tam donanımlı hekimler tarafından verilmesidir. Aile Hekimlerinin birkaç günlük kurs ile değil, planlı ve programlı bir uzmanlık eğitimi ile yetiştirilmesi gerekir. Bu amaçla, mevcut aile hekimliği uzmanlarından ve birikimlerinden mutlaka yararlanılmalıdır. Belli bir mesleki deneyime sahip olan pratisyen hekimlerin (10 yıl) standart bir mesleki bilgi ve deneyim ölçen sınav sonrasında aile hekimliği uzmanı olabilmesi sağlanabilir. Diğer pratisyen hekimlerin de belli bir süre içerisinde hizmet içi eğitimlerini tamamlayarak uzman olması sağlanmalıdır.
SORUN 2: Yukarıda sözünü ettiğim “ekip” çalışmasının bir önemli avantajı da ortak malzeme kullanımıydı. On hekimin çalıştığı bir Sağlık Ocağında tek bir elektrokardiyografi ile hizmet sunulurken, şimdi burada hizmet sunan hekimlerin ayrılması ve birçoğunun da kendilerine daha az maliyetli binalar seçmeleriyle birlikte gereksinim duyulan elektrokardiyografi sayısı birden ona çıkmıştır. Burada en büyük karı, bu cihazı üreten ve satan firmalar elde etmektedir.
ÖNERİ 2: Türkiyede yıllar önce kurulan sağlık ocağı modelinden ve son beş senedir denenen aile hekimliği uygulamalarından dersler çıkarılarak birinci basamak sağlık hizmetlerinde “ekip” modeline geçilmelidir. Bu ekipten kast edilen, hastanın sürekli tek bir hekim kontrolü yerine içinde gerektiğinde uzman hekimin, diş hekiminin, eczacının, hemşirenin, ebenin, sağlık memurunun, psikoloğun, sosyal hizmetler uzmanının, tıbbi teknisyen ve teknikerlerin yeraldığı bir gruptur.
SORUN 3: Böylesine büyük değişiklikler yapılırken, bu değişimin gerçek liderleri olan hekimler yeterince bilgilendirilmemiştir. Görüşleri alınmamıştır. Aksine, hekimlere yönelik olarak sürdürülen olumsuz eleştirilerle topluma şikayet edilmiş ve olası aksaklıkların hedefi olarak gösterilmiştir. Bunlar yetmiyormuş gibi, bir de “ithal hekim” söylemi ile adeta tehdit edilmiştir.
SORUN 4: Toplumun tümünü ilgilendiren böylesi bir değişimin öncesinde, ilgili kesimlerin, bilim çevrelerinin görüşlerinden yararlanılmamıştır. Yapılan tüm düzenlemeler “Ben yaptım. Oldu” zihniyetindedir. “Hele bir başlayalım. Aksaklıkları sonradan düzeltiriz” yaklaşımı ile ciddiyetsiz ve güvensiz bir yönetim sergilenmiştir.
ÖNERİ 3 – 4: Ulusal Birinci Basamak Sağlık Hizmeti Kurultayı toplanmalıdır. Bu kurultaya ilgili tüm bilim adamları davet edilmeli ve ortak bir sonuç hazırlanmalıdır. Tıp dünyasının yanı sıra, maliye, ekonomi, iletişim, yönetim çevrelerinden de bilim adamları bu politikaların belirlenmesinde görev almalıdır.
SORUN 5: Aile hekimleri, poliklinik ve kayıt iş yüklerinin eskiye oranla artığını ve zamanlarının önemli bir kısmını aldığını, risk gruplarının periyodik izlemleri, aile planlaması ve bağışıklama gibi koruyucu hizmetleri ise ancak kendilerine başvuranlara sunabildiklerini belirtmektedir. Koruyucu hizmetlere yönelik planlı bir uygulamadan yoksun bu tablo kaygı vericidir.
ÖNERİ 5: Aile Hekimliği hizmetleri kesilmeden, çalışan aile hekimleri daha önceki sağlık ocağı yapılanması içine alınarak görev yapabilir. Sağlık Ocağı tarafından sunulan koruyucu hizmetler, aşı uygulamaları, aile planlaması çalışmaları yine sağlık ocağında sürdürülmelidir. Her hastanın yine belli bir aile hekimi olacaktır. Bu aile hekimi Sağlık Ocağında diğer aile hekimleri ile birlikte hizmet sunacaktır. Bu sağlık ocağı çalışması beraberinde ekip çalışmasını da getirecektir. Bina masrafları devlet tarafından karşılanmalı ve hizmetin aksamaması için özellikle Bayram tatillerinde nöbetleşe hizmet sunulmalıdır.
SORUN 6: Aile Hekimliği uygulamaların başlatıldığı illerde hastaların, kendilerine gerekli olduğunu düşündüğü ilaçları istedikleri anda karnelerine yazan hekimlerin kendilerine yeterli hizmet sunduğunu düşündüğünü görmekteyiz. Öte yandan, “acil hastalığınız olduğunda bana gelmeyin, hastaneye gidin” diye hastalarına yol gösteren aile hekimlerinin sayısının hiç te az olmadığını bilmekteyiz.
ÖNERİ 6: Son yıllarda yapılan değişikliklerle birçok Sağlık Ocağı, Sağlık Evi kullanılamaz hale gelmiştir. Yeni birçok masraf yapılmış, model değişikliği ile kullanılabilir durumda olan bina, kuruluş, mobilya artık kullanılamaz olmuştur. Birçok tıbbi araç ve gereç te atıl hale gelmiştir. Model değişikliğine giderken benzer hataların yapılmaması çok önemlidir. Atıl durumda olan malzemeler dışında, kullanılabilir olanların “milli servet” olduğu akılda tutularak adım atılmalıdır.
SON SÖZ: Sağlık, bir ülkenin en önemli gelişmişlik göstergelerinden biridir. Belki de en önemlisidir. “Önce sağlık”; “Her şeyin başı sağlık” ilkesi ile yola çıkılmalıdır.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.