Görünmedikleri aylar boyunca geçirdikleri değişimi farkettirmeyi severdi çoğu
Almancılık hüzündü, umutdu ama sanki biraz da sergilenecek bi şeydi. Sergi alanları ise sokaklar, mahallelerdi. Memlekette geçirilen ortalama bir ay sanki zor geçen 11 ayın acısını çıkarır cinsten yoğun ve renkli idi. İzinlerin ilk günlerinin ardından sahile kaçma telaşları başlardı. Küçük bakışlar ile evimizin balkonundan seyrederdim bu harketliliği. Onların telaşlı araba yüklemeleri beni de neşelendirirdi. Balkon korkuluklarının arasından süzülen öykünme dolu bakışlar ile sıkılmadan izlerdim saatlerce bu seromoniyi. Ailemde Almancı olmadığı için hayıflanır, ailemi ve hayatımızı renksiz bulurdum. Almancı ailelerin yaşatım çocuklarının konuştukları Almanca bezeli komik aksanlı Türkçeyi taklit ederek konuşmayı eğlenceli bir oyun haline dönüştürmüştüm.
Almancılara gelin, damat olmak
Almancı olamayan gençlerin en büyük hedefleri ise Almancı ailelere damat veya gelin gitmekti. Bu nedenle evlilik çağındaki gençler, Almancıların yaz ayları ile mahalleye dökülmelerini sabırsızlıkla bekler, aracı konulacak isimler tespit edilir, stratejiler belirlenirdi. Almancılara gelin ve damat olanlar hedeflerine ulaşırken başaramayanlar göçmek için farklı arayışlara girerlerdi. Avrupa göçmen ihtiyacını karşıladıkça ve kapıları kapadıkça umutlar kaçak geçişlere yüklenirdi. Ülkede umudunu tüketenler, damat, gelin olamadıkları Almancı ailelerden kaçış ve yol tüyoları alırlardı.
Tüketim ile örtülü tutunamayanların öyküsü
Özellikle 1970li 1980’li yıllarda, Almancı diye adlandırılan Avrupadaki göçmen işçilerimiz mahalle kültürümüzün etkin tonlarını oluşturdu. Gelecek kaygısı ile Avrupaya savrulan Türkler sadece edindikleri paraları değil, geçiş kültülerini de ülkelerine taşıdılar. Çalıştıkları ülke farketmeksizin Almancı olarak adlandırılırlardı. Her mahallede, köyde mutlaka bir iki Almancı aile vardı. Belki 11 ay sırtlandıkları ağır işler unutulur Türkiyede yaşadıkları tüketim dolu bir ayları nedeni ile gıpta ile bakılır, izlenirlerdi. Giden her aile aslında bir tutunamama öyküsü barındırırdı içinde. Model araba, orijinal kotlar ve güzel ambalajlı sigara, çukulatalar ile örtülü hüzün sanki hiç yokmuş gibi davranılırdı
Şimdi artık yok gibiler. Var olsalarda fark edilemiyorlar. İç göç yollu yeni kitleler ile tanışan kentler zaten fazlası ile renkli ve kozmopolit hale geldi. Almancıları, buradakilerden ayıran önemli fark, tüketim çeşitliliği ve kültürü ise artık Avrupadan daha güçlü. Model arabaların arasında Almancıların arabaları farkedilmiyor bile. Almacılar, yaşadıkları ülkelere entegre oldukça şölene dönüştürdükleri yıllık izin ile sınırlı Türkiye günleri artık sadece kendilerini ilgilendiriyor. 1970li, 1980’li yılların mahalle kültürünün sıradışı rengi Almancı kültürü, maziden yapılan hoş alıntıların konusu artık.

Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.