Abay: Olası bir ikinci kriz dalgasına karşı tedbirli olunmalı

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ramazan Abay, önümüzdeki aylarda yaşanacak ekonomik kriz sürecinde beklenen olası bir ikinci kriz dalgasına karşı tedbirli olma uyarısında bulundu. Abay, “Önünü net olarak görmediğin işler için de olursa olsun mantığı ile hareket etmemeliyiz. Risk alma dönemi değil. Her dönem risk alırsınız. Ama bu dönem daha fazla tedbirli olmak zorundasınız” diyor. Özellikle istihdamın devamlılığını sağlayacak politikaların ön plana çıkması gerektiğinin altını çizen Abay, krizin birinci yılında sektörün durumuna ilişkin sorularımızıı bakın nasıl değerlendiriyor: – Gıda sektörü aslında dünya genelinde yaşanan krizden en az etkilenen sektör olarak karşımıza çıkıyor. Hububat ve yağlı tohumlar açısından nasıl bir yıl geçirdiniz? – 2008 yılı krizini Türkiye’de başlangıçta hiç önemsenmeyen, daha sonra seyirci kalınan duruma müdahale olarak görüyorum. Kriz sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir kriz değildi. Krizin çıkışı aslında Ağustos 2008 idi. Ne var ki ABD’de seçim dönemi olması nedeniyle ister istemez güllük gülistanlık bir tablo çizilmeye çalışıldı. Seçimden sonra asıl bomba patladı. Tıpkı 2000 yılı Kasım ayında Türkiye’de yaşanan kriz gibi. Palyatif bir tedbir olarak alınmıştı. Ne var ki Şubat ayı içerisinde olanlar oldu. Biz 2008 krizini başlangıçta AB üyesi ülkelerin çoğu gibi sadece ABD’nin yaşadığı bir kriz olarak gördük. Ve siyasi liderler, özellikle Başbakan Türkiye’yi krizin teğet geçeceğini söyledi. Ne var ki, kriz ABD seçimlerinden sonra tüm dünyayı etkilemeye başlayınca alınması gereken bir takım tedbirler olduğunu gördük. O dönemde Almanya, Fransa, İspanya, Belçika ve İngiltere, krizin inanılmaz etkilerinin olacağını görerek tedbirler almaya başladılar. Serbest piyasa ekonomisine dayalı sistemlerini oturtan bu ülkelerde sanki geriye doğru bir dönüş oldu ve sosyalist sisteme benzer karma ekonomi modeli gündeme gelmeye başladı. Devletler bankalara el koydu, yaşaması için onlara finansman desteği sağladı. Tabiî ki bu olaylar Türkiye’yi de son derece olumsuz etkiledi. Teğet geçiyor ifadesi, bir anlamda sanayiciyle alay etmek idi. Ama sanayici ile alay etme gibi bir ifade taşıyan bu açıklamalar sonunda gerçek olarak karşımıza çıktı. Hükümet zaman zaman geçici tedbirler aldı. Geçici olarak KDV’, emlak vergisi ve ÖTV’nin düşürülmesi gibi tedbirler kısa vadeli ancak etkisi o an için kısmen görülecek geleceğe yönelik olarak radikal bir tedbir içermeyen politikalardı. O dönemde fedakârlık olarak gösterilen vergiler daha sonra hatırlayacaksınız, kat ve kat devreye girdi. Burada asıl hedef çalışanın işe olan devamlılığı sağlamaktı. İstihdamın devamlılığını sağlayamadığınızda krizin kalktığını söyleyemezsiniz. İşletmeler krizin sonucu kapasitelerini düşürüp, personel sayılarını azalttılar. Kendi canlarını kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar. Türkiye’de mali sektör 2001 krizinden ders aldığı için, 2008-2009 krizinden etkilenmedi. Ama reel sektör bu krizden çok etkilendi. Yaşanan mali kriz değil reel kriz idi. Bankalar kredileri geri çağırmaya başladılar. İhracat ve istihdam düştü. O zaman basından okuduğumuz gibi hatırı sayılır firmalar faaliyetlerini durdurma kararı aldı. Özellikle de tekstil sektöründe bu yaşandı. Hububat sektöründe ise diğer sektörlere göre daha az hissedildi. Ama bu sektörler de ürünlerini sattıkları ülkelerdeki satın alma gücünün küçülmesi sonucu kapasitelerini küçültmek zorunda kaldılar. Bugün her ne kadar krizin etkileri azaldı gibi ifadelere rastlıyor isek de kriz hala devam etmekte. 2009 yılının sonlarına doğru özellikle 2010 yılının birinci çeyreğinde daha büyük boyutlarda rahatsızlık veren kriz ortamının oluşabileceğini düşünüyoruz. – İkinci dalga için tedbirler neler olmalı? – Kriz kokusunu alan firmalar, mali sektörün kendilerini rahatsız etmemesi için bu kuruluşlarla oturup asgari müştereklerde birleşip, mevcut kredi borçlarını yeniden yapılandırmalıdırlar. Takip olayı olmadan bu olaylar yapılmalıdır. – Oransal olarak baktığımızda ne kadar bir daralma yaşandı? – Kapanan firmalar tabiî ki oldu. İhracat düşüşlerini sadece kapasite düşüşlerine ya da pazar daralmalarına bağlamamak gerekiyor. Özellikle hammadde fiyatları yüzde 30-50 arasında geriledi. Siz belki aynı miktarda mal ihracatı yaptınız ama parasal olarak aynı değerde ihracat gerçekleştiremediniz. Miktarsal olarak çok büyük azalma yok. Birde Türkiye’de sıkı para politikası var. Her ne kadar serbest piyasa ekonomisi varsa da Merkez Bankası’nın uygulamış olduğu aslında kendilerine göre çok da başarı olduklarını düşündükleri kur politikaları ihracat sektörünü kıskaç içerisine almaktadır. Bugün dolar 1, 446 TL seviyesinde. Bu rakamları biz hububat birliği olarak genel kurulumuzun olduğu Mart 2009 bir Doları 1,450.- TL’nin üzerinde düşünmeyin, hesaplarınızı buna göre yapın diye uyarılarda bulunduk. – Diğer tedbirler neler olmalı? – Her şeyi sanayiciden beklemek son derece yanlış… Biz sanayiciler rakip ülkelerin çalışma şartlarında çalışamıyoruz. Enerjiyi çok pahalıya kullanıyorum. Enerji maliyetleri bizim başımızda zeytin çubuğu gibi. Biz olabildiğince küçülmeliyiz. Varlığımızı sürdürebilecek kadar harç borç içerisine girmeliyiz. Önünü net olarak görmediğimiz işler için de ne olursa olsun mantığı ile hareket etmemeliyiz. Risk alma dönemi değil. Her dönem risk alırsınız. Ama bu dönem daha fazla tedbirli olmak zorundasınız. 2010 yılı Türkiye’de siyasi açıdan sıkıntılı bir dönem olacak. 2010 yılında Türkiye’de siyasi hareketlenmenin son derece fazla olacağı bir yıl olacağını öngörüyorum. Belki de Hükümet’de bundan rahatsızlık duyacak ve erken seçim olacak. Bugün devleti yöneten kişilerin kullanmış oldukları ifadeler bizim geleceğe yönelik ümitlendirmiyor. Devlet yönetenlerin güçlerinin zayıfladığını görüyoruz. Nereye gidiyor benim ülkem diyor insan. – Siz aslında 2001 yılında yaşanan krizi firma olarak da zorlu bir dönem olarak yaşadığınız hatırladığım kadarıyla. – Evet. Bir bankanın “Sizi batıracağız” dediği günleri yaşadık. Ama hiçbir zaman ağzımızdan kötü bir şey çıkmadı. Akıllı adam kendi aklını kullanır, ama daha akıllı olan başkalarının da aklını kullanır. Bugün kriz ortamında herkes sıkıntıya düşmemiş olabilir. Yüz göz olmamak için uzlaşı isteyen konularda danışman kullanmak lazım. Ticaret ahlakını zedelememek gerekiyor. – Sektörünüz krizi yönetebilmeyi başardı mı? – Çoğu şirket başaramadı. – AB üyesi ülkelere mal satamıyorsunuz. Siz daha çok komşu ülkelere odaklı bir pazarlama yapısı var. Bu süreçte ihracat pazarlarınızda nasıl bir değişim süreci yaşandı? – Kriz döneminde şemsiye tutan komşu ülke Irak oldu. Bitkisel yağ grubunda özellikle ayçiçeği grubunda ciddi mal çektiler. Bakliyatta nohut, mercimek, fasulye ve kırılmış soya gibi ürünlerde inanamadığınız derecede Irak mal çekiyor. Öyle bir mal çekmişler ki geçen sene Nisan-Mayıs alımı durdurdular hala alım yapmadılar. Stok mal çektiler. Önümüzdeki günlerde yenilerinin başlayacağını düşünüyoruz. Orta Asya ülkelerinden birine ciddi mal veriliyor. İç pazara mal veriyoruz. Sektör olarak şu anda rafine kapasitemizin yüzde 70’ini kullanıyoruz. – Irak pazarında hareketlenme olacağını tahmin ediyoruz dediniz. Başka ülkeler yok mu? – Afrika ve Körfez ülkelerine ciddi anlamda sektör odaklanıyor. Ayçiçeği ve mısır yağı talebinde bulunuyorlar. Sektörün kendine özgü sorunları neler? – Türkiye’deki ayçiçeğinde hasat döneminde ihracata sınırlama getiriliyor. Önce ihracat sonra ithalat yapılabiliyor. 500 dolar ton başına ek finansman yaparak bu işi yapıyorsunuz. 3 ay boyunca bu külfeti üzerimizde taşıyoruz. Bu konuda esneklik getirilmeli. İhracat yapılıyorsa bunun önüne set çekilmemeli. Trakya’daki ayçiçeği üreticisinin Adana’daki pamukçudan ayırmaya gerek yok. İkisi de yağlı tohum. Bir tarafı kurtarmaya çalışırken, bir taraftakini eziyorsunuz. Biz hala iç piyasadan mal alarak ihracat yapmak zorunda kalıyoruz. Ürün grupları – Bakliyatlar – Baharatlar – Hububat Ürünleri – Değirmencilik Ürünleri – Yağlı Tohumlar – Bitkisel Yağlar – Şekercilik Mamulleri – Hububattan Mamul Ürünler – Küspeler ve Hayvan Yemleri Birlik ihracat kayıt rakamları
  Miktar
(kg)
Tutar
($)
2004 12.249.277.299 8.435.917.900
2005 21.678.877.174 10.939.202.492
2006 22.168.434.983 13.098.131.420
2007 15.711.287.805 14.436.764.872
2008 16.171.390.177 19.684.972.857
2009
(1 Ocak – 31 Temmuz)
12.640.067.638 10.931.032.255
İhracat kayıt rakamları
  2008   2009   Değişim  
  Miktar
(kg)
FOB
Dolar
Miktar
(kg)
FOB
Dolar
Miktar
(kg)
Değer
Bakliyat 1.210.043 1.794.813 1.210.044 1.846.524 0 3
Baharatlar 3.859.533 12.594.804 5.527.691 9.624.238 43 -24
Hububat 4.049.513 3.093.997 4.073.794 5.199.817 1 68
Değirmencilik
ürünleri
8.842.857 6.043.185 20.650.929 5.781.697 134 -4
Yağlı tohumlar 7.393.625 40.066.136 8.979.658 29.491.323 21 -26
Bitkisel yağlar 38.208.536 72.677.356 55.244.715 63.460.558 45 -13
Şekercilik
mamulleri
4.792.721 16.017.614 2.600.749 6.589.150 -46 -59
Hububattan
mamul ürünler
8.059.321 14.396.139 11.562.267 16.630.994 43 16
Küspeler ve
hayvan yemi
8.942.264 3.951.369 1.515.685 762.677 -83 -81
Ara toplam 155.128.039 321.973.135 214.647.018 267.098.388 38 -17
Diğerleri -67.553.250 -146.251.247 -92.512.243 -121.795.140 37 -17
TOPLAM 87.574.789 175.721.888 122.134.775 145.303.247 39 -17

İhracatta ilk 10 ürün – Ayçiçek Tohumu Yağı – Beyaz Haşhaş Tohumu – Pirinçten Elde Edilen Gıda Mamulleri – Mısır Yağı ve Fraksiyonları – Ekmeklik Buğday Unu – Mavi Haşhaş Tohumu – Mısır – Ham Susam – Bisküvi – Anason Sektörel sorunlar – Küresel kriz nedeniyle dış pazarlarda görülen talepteki azalma firmaları zor duruma düşürmektedir. Özellikle büyük firmalar kapasitelerini kullanamamaktadır. – Döviz kurlarının istikrarsızlığı ani fiyat değişiklikleri yaratmakta ve piyasalarda belirsizliğe yol açmaktadır. İstikrarlı, gerçek değerinde ve günlük piyasa koşullarına göre dar bir bantta seyreden bir kur sistemi sağlanmalıdır. – Tarımdaki dağınıklık, bilinçsiz ilaç/gübre kullanımı, sağlıksız depolama şartlarının düzeltilmesi adına acilen üretici bilinçlendirme kampanyaları yapılmalıdır. – KDV iadelerini almak için devletin istediği belgelerin fazlalığı, denetimlerin çok uzun sürmesi, müteselsil sorumluluk konuları ihracatçıya ağır finansal yük vermektedir. – Özellikle Avrupa ülkelerinde ürün kalite kriterleri çok sıkılaştırıldığından bilinçsiz tarım nedeniyle uygun ürün tedarikinde sorunlar yaşanmaktadır. Benzer ürünleri aynı pazarlara arz eden rakip ülkelere göre fiyatlarımız yüksek kalmaktadır. – Rekabetçi fiyat sunamama, – Ürün kalitesi, – Finansman.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın