Kale’den Kemeraltı’na tünel mi var?

“Konak Camisinde Kütahya çinileri” başlıklı ilk yazıma görüşleriyle katkıda bulunan sitemiz yazarları Sayın Yaşar Ürük’e ve Sayın Orhan Beşikçi’ye teşekkür ederim. Değerli Yaşar Ağabey’in İzmir İzmir ve Karşıyaka Karşıyaka dergilerindeki kent fotoğraflarını ve değerli araştırmalarını takip ediyorum… Orhan ağabey mi?.. Sanıyorum üç yıl oluyor Basmane Altınpark Meydanı’nda 500 yıllık çınar ağacını kurtarmak için nasıl çırpındığını gördüğümde has bir Basmaneli olarak neredeyse kendimden utanacaktım… Karınca kararınca ben de Orhan Ağabey’in bu hassasiyetine katkıda bulunmak için ulu çınarı fotoğrafladım, çalıştığım gazetede uyarı haberi olarak yayınlatmıştım… Heyhat, çınarın son resmini meğer ben çekmişim… Ertesi gün şiddeti bilinmeyen bir rüzgarla yıkıldı… Bu ulu çınarın yıkılmaması için, sağ olsun, dönemin belediye başkanı epey de masraf yapmıştı…

İzmir için kalbi çarpanların daima yanında olmuşumdur…

Efendim geçtiğimiz yıl emekli oldu, İzmir Arkeoloji Müzesi görevlilerinden Yusuf Gül Ağabey ile de Agora ören yerinde bir çok yeni keşifte beraberliğimiz oldu… Ama bu yazımın konusu Yusuf Ağabey’den feyzle kaptığım Kadifekale’den Kemeraltı’na alttan inen ince bir yoldur!.. Bu tüneli, bu dehlizi üçdür konu edip yayınlamama rağmen bir gören bir el atan olmuyor. İşte yine yazıyorum…

İzmir Arkeoloji Müzesi’ne iki yüz metre uzaklıktaki bu dehlizin sırrı hala niçin bilinemez, anlamıyorum…

Konak Meydanı’ndan Varyant’a doğru yürüyün… Doğum ve Diş hastanelerinin arka tarafına düşen 446 ile 854 sokakların birleştiği köşede bir cami vardır. Ali Ağa adıyla bilinen caminin, bahçe ve haziresinin (küçük mezarlığın) kapladığı alan 853 metrekaredir.

İşte bu caminin bahçesindeki küçük mezarlıkta İstanbul Karacaahmet Mezarlığı’ndaki görkemli mezar taşlarını aratmayacak, 43’ü erkek 23’ü kadınlara ait olmak üzere, Osmanlı Dönemi’nden kalma 66 kabir bulunmaktadır. Bu haziredeki en eski mezar taşı 1698 tarihli olup Sabiha adlı bir kadına aittir.

Bu hazirede yer alan dönemin İzmir eşrafından Gedusizadeler, Cebbanzadeler ve Alaybeyliler gibi İzmir’in tanınmış hayırsever ailelerine ait mezarlarda, özellikle kadınlar için yapılmış mezar taşları, ince işçilikleri ve süslemeleriyle dikkat çekiyor.

Konak’taki Ali Ağa Camisi, 1672 tarihinde Kütahya-Gedizli Ali Ağa tarafından yapılmıştır. O halde İzmir’in en eski ve görkemli Hisarönü Camisi’nden (1596) sonra en kıdemli ikinci camisidir. Fakat Hisarönü Camisi’ne gösterilen ilgi bu ikinci tarihi hazinemiz Ali Ağa Camisi’nden niçin esirgenir, bilemiyorum…

1896 tarihinde bakıma alınan Ali Ağa Camisi’nin mihrap duvarı 1987 yılında tekrar onarılmıştır. Bahçe duvarının yola bakan ve cephesinde halen akmakta olan bir çeşmesi vardır. Ve ne ilginçtir ki bu çeşmenin suyunun nerden geldiği bilinmemektedir. Bir söylentiye göre Roma Dönemi’nden beri akan, kısaca Antik Çağ’dan beri hizmet veren bir pınardır…

Heyhat, geçen gün gidip baktım çeşme hala akıyor mu diye, evet akıyor ama hizmeti araba yıkayıcılarına veriyor… Hani diyorum… Yolu arabasıyla Konak’a düşen bir turiste otomobilini “Roma çeşmesinden akan Antik Çağ suyu ile yıkatmak istermisin?” deseniz… Hemen kabul eder ve arabasını Antik Çağ suyu ile temizletir sonrada ülkesine dönünce ballandıra ballandıra anlatır, çekildiği resimleri video görüntülerini delil olarak da göstermez mi?..

Efendim yukarıda isminden bahsettiğim, İzmir aşığı, Arkeoloji Müzemiz emekli araştırma görevlisi Yusuf Gül, 1983 yılı Temmuz ayında, Kadifekale’deki (Doğrusu Kıdafakale) sarnıçta, İzmir Belediyesi görevlileri ile temizlik çalışmalarına gözlemci olarak katıldığında, biri Agora’ya, diğeri güneydoğu yönüne çevrik dehlizlerle Ali Ağa Camisi’ne çıkan antik su yolları saptamıştır. Eğer bu dehlizlerin keşfi yapılsaydı İzmir’in ve tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın tarihi ve turistik değerlerine katkısı olmaz mıydı?..

Hasan Tahsin Özer adındaki bir inşaat teknikeri, İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne verdiği 13 Ekim 1980 tarihli raporda, Ali Ağa Camisi’nin batısındaki istinat duvarı altında yer alan dehliz ağzından içeri keşif gezisi yaptığında 60 metre kadar düz yürüdüğünü, sonra doksan derece sola dönerek 8 metre sonra durduğunda içine giremediği, boyutları 300 x 200 x 160 metre olan bir boşluk gördüğünü yazmış. Bu boşluğun üst seviyesindeki künkten (borudan), saniyede 0.3 litre su aktığını, ayrıca tünele birçok bölümden sızıntılar halinde su geldiğini eklemiş. Bu su, tünel çıkışına 10 metre kala bir boruya girmekte ve nereye gittiği halen bilinmemektedir.

İnşaat teknikeri Hasan Tahsin Özer’e göre tünele (dehliz) ulaşan bu su, Cami Sokağı’nın dış duvarında görülen çeşmeye aittir. Bu suyun aktığı tünelin tabanının, Ali Ağa Camisi’nin tabanına göre dört metre kadar yüksekte olması ve suyun nereye gittiğinin bilinememesi akla şunu da getirmektedir. Özer, raporunda, “Su zemin içinde dağılabilir ve bu arada caminin duvar içlerine değerek rutubet ve tahribat edebilir” diye yazmış.
337 yıl öncesinden günümüze miras olan Gedizli Ali Ağa’nın yaptığı cami ve haziresindeki mezarlar, ki bu mezarlarda yatanlar bir dönem İzmir’in hayırsever insanları, Osmanlı Dönemi’nin sessiz tanıkları gibidir. Ulu selvilerin gölgesi altında kuş sesleri ve gönül dinlendiren su şırıltıları arasında mezar taşlarından 311 yıllık geçmişi izlemekse bambaşka bir duygu veriyor ziyaretçisine…

Ancak Bayraklı Tepekule – Smyrna’ya, Homeros Vadisi’ne ve Agora’ya el atan yetkililer, ilgililer Türk İzmir’in tapu senetleri Emir Sultan Türbesi ve Ali Ağa Camisi’ne niçin el uzatmazlar…

Evet, ekonomik kriz bütün ülkeyi kasıp kavurduğu gibi tarihi Kemeraltı Çarşısı’ndaki esnafı da vurmuştur. Hani Kemeraltı’nda unutulan Ali Ağa Camisi güzelce restore edilip istinat duvarında girişi bulunan “meçhul tünel”inde keşfi yapılsa… Ardından bando-mızıka ile ziyarete açılsa… Yerli ve yabancı ziyaretçiler alışverişlerini muhakkak tarihi çarşımızdan yapacak ve bir hareketlilik kazadıracaktır. Halen otomobil yıkanan Antik roma Çeşmesi’nin akan suyu da belki maşrapa maşrapa parayla satılacaktır!..
İlgili, yetkili ve görevlilerin dikkatine sunulur…

Son söz:

“Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun”
Yunus Emre


Kaynaklar:
– Antik Kentler, Yusuf Gül, 1998, İzmir
– İzmir’in hazireleri, Mehmet Ozan Semerci, 2004, İzmir
– Kemeraltı Derneği Dergisi – Sayı.5, Yıl 2005, Alaattin Gürırmak

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın