Sivil itaatsizlik ve Türkiye

Başbakanlık binası önünde yazar kasa fırlatan yurttaş, altın madenine karşı birbirinden benzersiz eylemleriyle Bergamalı köylüler, başbakanın kente gelişini kepenk kapatarak protesto eden yerel halk… Her biri sivil itaatsizlik kavramı içinde değerlendirilen eylemler. “Memlekette sivil itaatsizlik kültürü var” denilebilir mi; kesin hatlarıyla bunu söylemek pek olası değil ama; bıçağın kemiğe dayandığı yerde sivil itaatsizlik önemli bir araç.

Geçen yılın Ağustos ayında KKTC’de bir sivil itaatsizlik eylemi gerçekleştirildi. KKTC Sanayi Odası’nın öncülüğünde sekiz meslek örgütü; hükümeti protesto amacıyla elektrik faturalarını ödememe, çalışanların sigorta primlerini yatırmama, KDV ve maaşlardan kesilen vergileri yatırmama gibi kararlar aldı. “Yavruvatan” duruş sergilerken “Anavatan” sürü psikolojisi içinden çıkamadığı için; yukarıda başlıklarını verdiğimiz kendiliğinden ortaya çıkan birkaç eylemin ötesine geçemedi.

Bugün hukuk çevreleri sivil itaatsizliği sonuçları açısından tartışırken; varılan ortak nokta aşağı yukarı şöyle: Birincisi; sivil itaatsizlik hukuk devleti düşüncesine dayalı siyasi ve ahlaki bir yönelimdir. İkincisi; sivil itaatsizlik yasa dışı ancak meşru bir eylemdir. Üçüncüsü; sivil itaatsizlik şiddet kullanımını dışlar. Bu üç konuda birleşen çevreler; yasa dışı gibi görünse de sivil itaatsizlik eylemi vicdani bir baş kaldırı içerdiği, şiddeti reddettiği, kamuya açık gerçekleştirildiği için cezalandırılamaz noktasında birleşiyor.

Konunun kavramsal boyutu özetle böyle. Gelelim, durduk yerde nereden aklımıza geldi sivil itaatsizlik, onu paylaşalım sizlerle:

Nasıl seçildikleri hala muamma olan, bazen kesilen elektriklerle “beyni sulanan” bilgisayar sisteminin sayesinde bazen çöplerden çıkan pusularıyla; birileri gelip koltuklara oturuyor ve bizi yönetmeye başlıyor. Kamu yararı dışında her şeye parmak kaldırmanın, varı yoğu “aslanlar gibi satan acar pazarlamacı” olmanın siyaset erbaplığıyla eş tutulduğu, tepki gösterene kapıyı göstermenin, “One Minute” şovlarının liderlik olarak kabul edildiği, sadaka ekonomisi ile “Neo Osmanlı” hayallerini pekiştirenlerin ortalıkta dolaştığı, BOP’ta eşbaşkanlık hayalleriyle ülkenin geleceğini ipotek altına koyanların “vizyon” sahibi ilan edildiği, “Verdimse ben verdim”cilerin takipçilerinin, “Asmayalım da besleyelim mi?” diyenlerin ülkenin başına bela ettiği adamların eskilere rahmet okuttuğu, İtalyan marka örtüleri başlarına geçirip, uzun uzun eteklerini yerlerde savurarak “Yeşil Papatya” rolüne soyunanların ortalıkta cirit attığı ve tüm bu yaşananların adına demokrasi denildiği Türkiye’de; “ceket atarak” siyaset yapan, “odunu koysam seçilir” diye caka satanların eksik olmadığı “yapayalnız ülke”de seçilmişin bırakın sivil itaatsizliğe en küçük bir eleştiriye bile tahammülü yok.

Gazete sayfalarını dolduran haberlere bir bakınız: Derdini anlatmak için “seçilmiş”e yaklaşma cesareti gösterenlerin korumalarca itilip kakılması, kimi zaman darp edilmesi… Bacak kadar çocuğun boynuna geçirilen tırnaklar… “Rejimin teminatı haline getirilen” polisin en küçük eleştiriye anında “orantılı güç” kullanması… Gaz bombalarının peynir ekmek gibi tüketildiği eylemler… Yetmezse silahların çekilmesi… Haksız yere yıllarda cezaevlerinde tutuklu yargılananlar… Örgütlendi diye ekmeğinden olanlar… Yüzde 500’lük harcı protesto ettikleri için öğretim görevlilerinin gözleri önünde yaka paça edilen öğrenciler… Bir parantez açalım, yandaş medyanın liberalizm ve özgürlükler şakşakçısı Eser Karakaş’ın bu olay karşısında öğrencileri kınamasını unutmayalım!

Peki ne/nasıl yapmalı? Pek çok defa bu soruyu soran yazılar kaleme alarak paylaştık sizlerle. Ve sizler de bıçağın kemiğe dayandığını ve görgüsüz-ölçüsüz siyaset anlayışının paçalardan akmasından rahatsızlık duyuyorsanız; bir kez daha sivil itaatsizlik üzerine kafa yorun. Sivil toplum örgütlerine, sendikalara, siyasi partilere önemli görevler düşüyor; ancak Türkiye’de kurum ve kuruluşları itmeden harekete geçmesini beklemek ne yazık ki mümkün değil. Bunun için çabaları yoğunlaştırarak, acımasız su zamlarına, akaryakıt zamlarına, düşük maaş zamlarına, iğneden ipliğe vergi baskısı altına alınmaya, mayına, barış karşıtlığına, Ali Dibolara, işbitirici siyasetçilere, eleştiriye tahammülsüz yaklaşımlara, “One Man Show”lara, “Yeşil Papatyalar”a, gözünü rant büyüyenlere karşı tepkisel ve kamu destekli sivil itaatsizlik için üzerimize düşeni yapmak geleceğe karşı tarihsel sorumluluğumuz.

Yarın çok geç olacak…

Related Images:

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın