Gittim… Ve döndüm…

Haftanın yedi günü yazan bir gazeteci olarak altı gün “yazmamak” gerçekten zormuş…
Bosna Hersek, Hırvatistan, az biraz Sırbistan, Karadağ yollarında geçen geziyi bitirdik ve çok şükür İzmir?e döndük…
Bu gezi elbette bu köşede yer bulacak…
Kafam bozulmuştu, türlü sıkıntıların kemirdiği beynimi biraz rahatlatmak için davete icabet ettik ve “dostluğun” iyice yok olduğu bir “havada” dostlarla birlikte “yeni” dostluklar kurduk.
Bolca düşüşündüm…
Bolca muhakeme, muhasebe ve de mukayese ettim…
“Gırgır” ya da “sulu tatil” değildi bu yorucu altı gün…

Adeta tarihte yolculuk gibi bir serüvendi…
Fırsat buldukça internete daldık ve İzmir?de neler oluyor diye de baktık…
Yorgunluğu atamadığım için bugün biraz da “kısa kısa” alıştırma yazalım dedik… Hakkımızda kim ne düşünüyorsa Allah ona iki katını versin…

Başın sağolsun Türkân Ablam…

Evlat acısı başka acılara benzemez… Evlat can parçasıdır kaç yaşında olursa olsun. Ve evlat acısını, zannetmem ki evladı olmayan bilsin… Siyasetçiliği bir yana “insan kadın” Türkan Miçooğulları… Duruşu, yaşantısı, yaklaşımları hep övgüye değer. Lakin anne de Türkan Miçooğulları… Anne, abla Türkan Miçoğulları… Lakin Türkan Abla, Türkan anne “can parçasını” yitirdi ve ta uzaklarda duydum acısını… Kolay değil, hiç değil “evlat kaybetmeye” dayanmak. Allah sabır versin, sağlıklı uzun ömür versin… Gencecik yaşında sonsuzluğa göçen evladına da Allah rahmet etsin, mekânı cennet olsun…

Çiçekli köye ne oldu?

Çiçekli Köy?ün ağaçlarının yandığını öğrendiğimde öfkeden delirdim… Son iki, üç ayımı verdiğim o bölge için nasıl kaygılandığımı “bilen bilir”… Nasıl yanmış, ne kadar yanmış, yakılmış mı gibi soruları gereksiz ve saçma buluyorum. Çünkü yüzlerce ağaç, insan denen sorumsuz yaratığın ihmali yüzünden ve belki de beddualar ederek yandı yine… Ne tedbirlere inancım kaldı ne de “tedbir almakla” mükellef zevata… O bölgenin hemen bitişiğindeki bir SİT ihlalini ve benzin istasyonunu bile “görmezden” gelenlerin koca ormana “bekçilik” edeceklerine mi inanacağım? Bornova Belediye Başkanı “yanan her bir ağaca karşı iki ağaç dikeceğiz” demiş… Ne güzel… Lakin bu hassasiyeti “bay ve bayan” yöneticiler onca ağaç yanmadan önce göstermeliydi. SİT hassasiyetiyle alay edip, üç kuruşluk karlar uğruna doğaya kıyanların, doğanın yitmesine göz yumanların yerinde olmak istemezdim. Çiçekli ve civarı ile ilgili “samimi hassasiyet gösterilmedi ki “yine” yandı… Yapılan ve yapılacak tüm açıklamaları da boş verip, bir “sit ihlaline” karşı bile elini kolunu bağlı tutanların, türlü iftiralara boyun eğmelerini de sadece kahrolarak izliyorum…
Çiçekli yandı, bitti, kül oldu…
Acaba sıra şimdi nerede?

AK Parti sokağa mı çıkmış?

Altı gün “yoktuk” , bir öğrendik ki “şerhli kongre mahsulü” AK Parti İl Yönetimi?nin Başkanı Ömür Kabak Bey “sokaklara” çıkmış, Aziz Bey?i eleştirmiş…
?Hayırdır inşallah” diyorum…
Başka da bir şey demiyorum…
Özellikle de metro inşaatı ile ilgili işleri bozulan esnafı mı konu etmiş Başkan Kabak?
Alın size bir “hayırdır inşallah” daha…
Yahu, “ecnebi hipermarketlerin” canım bakkal amcamı boğazlamasına ses çıkardı mı AK Parti İl Başkanı?
Ya “teğet geçtiğine” sadece kendisinin” inandığı krize karşı emeklinin, çalışanın “yanında” durdu mu AK Parti İl Başkanı?
Ömrünü devlete, millete hizmetle geçirmiş, yaşamının son baharında huzur ve namerde muhtaç olmamaktan başka beklentisi olmayan emeklilere “dilenci sadakası” gibi maaşlar vermeyi içine sindirebilmiş mi AK Parti İl Başkanı?
Ama “her şeye rağmen” İzmir?de “muhalefet” yapmaya çalışan Ömür Kabak?ı “ezmemek” lazım. Anlaşılan o ki, yerel CHP iktidarına karşı “sokakta” muhalefet sesi çıkaracaklar. Ama ülke iktidarından kaynaklanan sefalet ve yozlaşmaya karşı gelebilecek “tepkilere de” hazırlıklı olmalılar. Tabii “gerçek demokrasiye” inanıyorlarsa…

Demirtaş “doğru” yapmış…

Yenigün Gazetesi’nin internet sitesinde Cemal Sevgi kardeşimin yazısından öğrendim ki, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, benim baştan beri “ne işe yarıyor?” diye sorgulamaya çalıştığım, ne olduğunu asla anlayamadığım, adeta başka birliktelikleri andıran “Başkanlar Kurulu” içinden ayrılmasını sadece alkışlıyorum… Ayrılmakta bence geç bile kaldı… Bir takım örgütlerin başkanlarının bir araya gelip yeniden örgütlenmeleri ve adına da “başkanlar kurulu” gibi ağır bir isim koymalarını, kendilerini adeta İzmir?in “üst kurulu” gibi göstermelerini zaten yadırgıyordum. İzmir?in son yirmi yılında “başkanlıktan başka” bir şey de yapıp, şöyle İzmirlinin yüzünü güldürememiş, sorunların çözümüne inandırıcı ve genel katkı koyamamış, neredeyse “başkanların” kişisel egolarını giderme mekanizması olmuş bu kurulun Ekrem Bey?in de çıkışıyla dağılmasını dilerim… İzmir?in bir tane “büyükşehir belediye başkanı” var… Resmi ve yasal oda, sendika, dernek başkanlarıda var… Bunlar aralarında zaten işbirliği yapıyorlar. Başka bir “üst” birliğe aynı kentte ne gerek var Allah aşkına? Hem de “seçmece”… İnançlarına göre ayrım yapılıyor mu diye soracağım “ayıp” olacak… Gördüğünüz gibi sormuyorum… Ekrem Demirtaş”sormuş” ama cevap alamamış galiba…

Deve garabeti…

Çankaya?da asıldığı gece görmüştüm “develi İzmir?i”…
Kimin aklıydı o garabet bilmiyorum…
Aziz Bey gerçekten inceledi mi o garabeti, bilmiyorum?
İzmir?de İzmir?i anlatacak başka bir manzara, görüntü mü kalmamış, bilmiyorum?
Orada “o deve” daha ne kadar kalacak ve “develi İzmir” kaça patladı, bilmiyorum?
Deve ile aramda bir sorun yok ama galiba böyle giderse “develerle” olacak mı, bilmiyorum?

Kısaca…

Altı gün yoktuk, döndük. Döndüğümüz gece Adnan Menderes Hava Limanı Dış Hatlar?da “acayip” bir olay yaşadık. Ben de itiraz ettim, polis “halkı galeyana getirmekle” suçladı, güldüm geçtim. Lakin aramızda olan bir İngiliz yolcunun “böyle uluslar arası havaalanı mı olur?” diye sorduğu soruyu aynen İzmir Valisi?ne, İzmir Emniyet Müdürü?ne ben de soruyorum! Olayın ayrıntılarını yazmayacağım bugün. düşünüyorum. Bosna ve civarı yazılarını sanırım gelecek hafta kaleme alırım. Hem de resimli… Tabii ki “benim üslubumla”… Sorusu olan var mı?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın