Hu millet, ben geldim!

Bir aralar acayip yoğundum…

Gazete… Televizyon… Radyo…

Şimdi “efendilerin” büyük uğraşına rağmen elimden TV ve radyo “gittiyse de” gazete gitmedi… Allah’ın her günü Yenigün’de yazmaya devam ediyorum…

Yine “bildiğiniz gibi”, sağlığım elverdikçe ve de sıcağa rağmen “sokaklardayım”… Nedense İzmir’de tüm “kitabi” söylemlere rağmen “sokak” ne yerel ne de ulusal iktidarın “ilgi alanına” giremiyor. Sokağın küçümsenmesi “halkın küçümsenmesi” anlamına gelmesine rağmen özellikle İzmir’de “bir acayip” danışmanlıkların da etkisiyle ne yazık ki “sokak gündemi” bilhassa belediyelerin “gündemi” olamıyor…

Ben de buna “gıcık” oluyorum ve yazıp duruyorum…

Bir de şu “şerhli” kongre meselesi doğdu… İnadına inadına yazıyorum ve sinir ediyorum bazı “kerameti kendinden menkul” ve de egemen, lakin naylon “odak’ları”!

Neyse, Hüseyin Erciyas’a bizzat telefon ettim… Önce ulaşamadım sonra da “damardan” bir mesaj yazdım… 24 dakika sonra aradı… “Birader dönüyorum” dedim… “Hay hay” dedi, “Lakin bir şartla… Nasılsa sürekli yazıyorsun, bir yazını üç ay yayında tutma” dedi… “Eyvallah” diyerekten kalem başı yaptık “Kent Yaşam” için…

Konu ne?

Konu malum… “Şerhli kongrenin” tantanası…

Ümit Yaldız kardeşimi “yalnız bırakmaya da” gönlüm razı gelmedi…

Haydi, gel de yazma şimdi…

Sanki “şerh” koyan benim yahu…

Söylüyorum, yazıyorum diye “tın” çıkarmıyormuş gibi davranıyorlar ama içlerinden duydukları öfkeyi adı “basın” toplantısı olan ama basının “kapı önünde” bırakıldığı bir acayip ve “şerhli” toplantıda benim genç meslektaşlarıma “vıdı vıdı” ediyorlar…

İyi ki gitmemişim o toplantıya…

Bir garip, yalnız ve iddia odur ki “aklını kullanamayan” bir gazeteci olarak AK Parti’nin “şerhli” yönetimiyle fena “papaz” olacağız galiba…

Toplantıya gitmedim…

Ama sözüne asla güvensizlik duymayacağım bazı meslektaşlarımla dakikalarca konuştum. Hatta toplantıyla ilgili olarak gelen duyumları “teyit” ederken bazı “yanlış” duyumlar da ortadan kalktı. Yani ön ya da arka yargıyla falan yazmıyoruz…

“Şerhli kongre mahsulü” yeni AK Parti İl yönetimi kendisini İzmir kamuoyuna “basın” aracılığıyla tanıtmak istemiş. İstemiş de hoş olmayan bazı söylemlere de imza atmış.

Ayrıntılara girmeden bir iki noktayı belirteyim…

Hangi basın kurumunda çalışırsa çalışsın hiç bir meslektaşıma “mesleki” hakaret ya da taciz de bulunulmasına seyirci kalamam… Hele mesleği “gazeteci” olmayan “tiplerin” gazetecilik mesleğini “harbiden” yapanlara “akıl öğretmelerine” asla tepkisiz de kalamam…

Ama garipsediğim bir ayrıntı var…

Hep beyefendi olara gördüğüm ve üstelik bir aralar “köşe yazarlığı da” yapan bir il başkanının “gazetecilere” kalkıp da “hart hurt” etmesi hoş değil…

İnanmak istemiyorum açıkçası…

Nedenini de kavrayamıyorum…

İyi kötü Ömür Kabak’ı da tanırım Aydın Şengül’ü de… Gerçekten ikisine de “ön yargım” yok, hatta Aydın Bey’in “bazı egemenlere karşı” mücadelesini de takdir ettim hep. Ama bu kongre ve basın toplantısı “eleştirilmeye açık” ve eleştireceğim… Hele de bundan sonra, kimse kusura bakmasın gerekirse “derinlemesine” dalacağım…

Basın toplantısında gazeteci kardeşlerime karşı “hart hurt” edenlerin derhal “özür dilemelerini” bekliyorum hatta İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin de gazeteci olmadığı halde “gazetecilik” öğretmeye kalkanlara karsı “sessiz” kalmamasını, bu olayı araştırmasını diliyorum.

Gelelim şimdi “görevlendirilmelere”…

İki “görevlendirme” çok ilginç…

“Taban siyaseti yapmam, ben Ankara siyaseti yaparım” dediği tabanda sıkça söylenen eczacı Bülent Delican’ın “Halkla İlişkilerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı” olması bence “çok” ilginç. Önümüzdeki günlerde “halk” kimdir ve “nasıl ilişki kurulur” şeklinde sorulacak akademik bir soruya Bülent Bey bakalım nasıl yanıt verecek?

Ve yüzde yüz emin olduğum bir “görevlendirme”…

İl Başkan Yardımcısı olan “sevgili dostum” Bilal Doğan beyefendi…

Bilal Doğan ne olmuş?

Tam tamına “şerhli kongre mahsulü” AK Parti İl yönetiminin “Tanıtım ve Medyadan Sorumlu İl Başkan Yardımcısı” olmuş…

ANAP İl Başkanlığı’ndan bugüne ne olursa olsun “medya patron” ve “baronlarıyla” muhteşem ilişkiler kurmuş olan ve İzmir’in televizyonlarında “döviz yorumlarının” tek mümessili Bilal Doğan artık iktidar partisinin “medyadan sorumlu il başkan yardımcısı”… Şimdi Bilal Bey’in o eşsiz “ikna” kabiliyetiyle hangi gazete ve televizyon AK Parti’ye “lo lo” yapabilir yahu? Hatta yerel seçimlerde Ömür Kabak’a “lo lo” yapanların bile şimdi nasıl “değişim” göstereceğini yaşayacağız… Dedim ya Bilal Bey’deki “ikna” kabiliyeti kimsede yok ama üzgünüm İzmir medyasında galiba Bilal Bey bir beni “ikna” edemiyor… Yalnız yadırgadığım nokta Bilal Bey basın toplantısında yok muymuş acaba? Basın emekçilerine “gazetecilik öğretildiği” anlarda ne yapmış ki? Pardon ama! Bilal Bey “basın emekçileriyle ilişkilerden sorumlu il başkan yardımcısı” değildi…

Aman diyeyim yazdıklarımı “yazdığım” gibi yorumlayın da “başım ağrımasın”… Fakat eminim bana karşı hep “esnaf güzelliğiyle” yaklaşan Bilal Doğan, bu yazıyı okuduktan sonra on saniye içinde beni arayacak ve asgari 22 dakika üzgün bir ses tonuyla konuşup “anlamadım kardeşim anlamadım” diyecek…

Bu arada İzmir’deki “şerhli kongrenin” Ankara’daki “yansımalarını da” sanırım gelecek hafta yazacağım… Ama şunu söyleyeyim; AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İzmir’de “yükseltilen” tansiyonu unutmadı. Bazı toplantıları “bazı kişilerle” yüz yüze gelmemek için “iptal” ettiği söyleniyor… Vallahi bunu “çok mühim” bir yerden öğrendim. Yazmadan duramazdım değil mi?

ÇOK MERAK ETTİM: Dün (24 Haziran 2009) saat 14.38’de AK Parti’nin internet sitesine girdim (http://web.akparti.org.tr). Sitenin ana sayfasında Şanlıurfa ve Kars il kongrelerinde Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konulma metinleri yayındaydı. Lakin nedense daha geçtiğimiz hafta sonu İzmir’de olan kongrenin bir satır bile haberi yoktu ya da uğraşmama rağmen ben bulamadım. “Arama” kutusuna yazdım, yine çıkmadı… Acaba AK Parti Genel Merkezi’nde İzmir’le ilgili düşünceler “düşündüğümüzden” daha vahim olabilir mi?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın