Yine hinliğim tuttu. Oyun oynar gibi bir gazeteyi, ardından bir yazarı “tıkladım.” Hürriyet, Akşam, Cumhuriyet, Sabah gazetelerine çıktı piyango. Yazarların adını vermeyeceğim. Harikalar yaratmışlar, sağ olsunlar. Onlar beni gecenin şu vaktinde güldürdü, Ulu Rabbim de onları güldürsün…
Birinin canı çok sıkılmış, ama neye?
“Akaretler’deki W Otel’in içindeki Spice Market’ta akşam yemeği… Kesinlikle İstanbul’daki en başarılı mutfak. Karpuzlu gazpacho ve çupra olağanüstü, şeftali çorbası ise mükemmel bir tatlı. Mönüden pek çok şeyi denedik, hepsi de başarılıydı. Tutturulması zor bir mükemmelliyetçilik. Ancak yemekler bu kadar iyiyken ortamın bu kadar ‘tenha’ olması can sıkıcı…”
Biri “bir fikre” fena takmış:
“…Bir hafta kadar kitaplara, dergilere dokunmak, yazılar arasında mutluluk bulmak için çekiliyorum. Bu bir hafta boyunca yazı yazmayı hiç düşünmeme amacındayım. Sadece okumakla geçirmeyeceğim vaktimi tabii ki yalan da söylemeyeyim. Nedense son zamanlarda deniz kestanesi yeme fikrine takmış durumdayım. Yapabilirsem, başarabilirsem, kızarmış ekmek üzerine deniz kestanesi koydurarak deneyeceğim.”
Biri, havadan sudan girmiş ne yazacağını bana sormuş, ama yeri kalmamış:
“Hava esintili, güneş pırıl pırıl… Mavi göğün altında dolaşmak, İstinye kıyısında kahvelerin birinde oturmak, Yeniköy’de balıkçılarla sohbet etmek istiyor canım.
Sonra vazgeçtim, Ortaköy’e indim kahve içmek için. Gazeteleri masanın üzerine koydum, bilgisayarımı açtım. Her zaman olduğu gibi kendi kendime sordum: Bugün ne yazmalıyım?”
Birinin ne dediğini anlayan beri gelsin:
“Olayın yakınında değiliz. O nedenle gazete haberine dayanmaya mecburuz. Ama gazete haberinde de pek beklenmedik bir şey yok.”
Biri, yaptığı işin gurur verici olmadığını mı söylemeye çalışıyor acep?
“Son zamanlarda başka bir işim olsun isterim. Taş taşımalıyım, çöp toplamalıyım, yerleri silmeliyim… Yorgun düşmeliyim, belim ağrımalı, sancılarım tutmalı, başım dönmeli, dizlerimin üzerine çökmeliyim… Belki acılarımdan oturup ağlamalıyım… Ama gurur duymalıyım yaptığım işten…”
Gökyüzünde yıldızlar varmış. Bak seeen:
“Çok yalnız kalınca fark etmiştim; meğer gerçekten yukarıda gökyüzü varmış! Bir gün âşık olunca gerçekten görmüş ve gözlerime inanamamıştım; gökyüzünde yıldızlar varmış!”
Ah, fizik tedavisi olmasaymış:
“Aslında benim dün gece Aspendos’ta olmam gerekirdi.. 16. Uluslararası Opera ve Bale Festivali’nin açılışı için.. Hem de Aida, Aspendos’a ne yakışır, tahmin ediyorum.. Ne var ki bir ayağım hâlâ İstanbul’da olmak zorunda.. Fizik tedavimi aksatmamam lazım..”
Velhasıl ne zor şeymiş şu köşe yazıcılığı…
Daha çok “malzeme” var da, bugünlük bu kadar tebessüm yeter…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.