Öncelikle bilenler ve bilmeyenler için bilgi vereyim. Ben kırk beş yılı aşkın süredir İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin üyesiyim. Şairin “Bāğ-ı dehrin hem hazānın hem bahārın görmüşüz” dediği gibi çoğu arkadaşlarımın da yakından izlediği üzere Cemiyet’imin her türlü haline öteden beri tanık olmuş bir üyesiyim.
Geçmiş geçmişte kaldığı için laf kalabalığına geerek görmüyorum. Cemiyetimizin günümüzde başkanı olarak görev sürdüren Erol Akıncılar ile kırk yıldır tanışırız. Onun ne diyeceğini bilemem ama, ben “Arkadaşız” da diyebilirim.
Hal böyle olunca belki bundan sonra söyleyeceklerim kimi arkadaşlarıma ters gelebilir ama, ben yine de söylyeceğim. İzmir Gazeteciler Cemiyeti değişimin tam da eşiğindedir, ben buna inanıyorum. Evet, Başkanımız Erol Akıncılar, tıpkı yıllar önce sevgili onursal başkanımız İsmail Sivri’nin gösterdiği onurlu tavrı sergilemeli ve geçen yıldan bu yana boş bulunan “Onursal Başkanlık Tahtı”na oturarak üyelerin kalbini fethetmelidir.
Böyle diyorum diye beni ayıplayan çıkar mı? Böyle düşünecek arkadaşlara bir çift lafım olacak. “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” demişler. İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne ayda yılda bir uğrayan, ya da Mithatpaşa’daki lokalimizde rastlaştığınızda başkan Erol Akıncılar ile uzaktan uzağa selamlaşan bir üye iseniz beni ayıplamakta haklı olabilirsiniz. Ama, lütfen olayları bu kadar yüzeyden değerlendirmeyiniz.
Bir zamanlar ben de o durumdaydım. Ancak, son iki üç yıl içinde “bir ayağım cemiyette” duruma gelince gördüm ki, Erol Akıncılar arkadaşımıza “Teşekkürler Başkan” diyeceğimiz gün gelmiştir. İki nedenle bu “gün” gelmiştir.
Birinci neden şudur :Bugun elli yaşın üzerinde gazeteci arkadaşlarımızdan kimileri şöyle bir haklı gerekçeyle yola çıkmaya hazırlanmaktalar: “Biz mesleğe başladığımızda Cemiyetimizin Başkanı İsmail Sivri idi. Emekliye ayrıldık, başkanımız Erol Akıncılar… Çeyrek yüzyılda iki başkan… Bu durum içinde bulunduğumuz yüz yılda Cemiyetimizin demokrat niteliğine uygun düşmüyor.”
İkinci neden de şudur: Hangi kurumda olursa olsun bir kimse başkanlık koltuğunda gerektiğinden daha uzun süre oturunca, o koltuğu artık terk edilemezmiş gibi görmeye alışıyor. Bir yandan koltuğu bırakmamak için türlü yollara başvurmaya kadar eğilirken, öte yandan da yaklaşan genel kurul toplantısında kendisine karşı çıkmaya hazırlanan sevdiği, saydığı üyeleri kırıp geçirmekten geri duramıyor.
Olayın sıcağı sıcağına örneğini ben buradan haber vereyim. Genel kurulun toplanacağına dair ortada hiç bir hazırlık yok iken, Cemiyetimizin çok değerli üyelerinden biri, yakın gördüğü birkaç arkadaşına telefon ederek bir değişim düşünüp düşünmediklerini sormaya kalkışmıştır. Böyle olunca Cemiyet Başkanı’nın bu durum karşısında hiç değilse sesszi kalması ve gelişmeleri saygı ile izlemesi gerekmez mi?
Öyle olmamıştır. Bırakınız İzmir’den Erol Akıncılar’ın gösterdiği tepkiyi, Ankara’dan Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı bu arkadaşımıza telefon ederek ağzına geleni söylemiş, onu çocuk yerine koyarak tehdit etmiş, ona hakaret etmiştir.
Ben diyorum ki, sadece bu olay bile Erol Akıncılar’ın artık İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı’nda gününü doldurduğunun başlıca kanıtıdır. Bir zamanlar çok sevdiğim arkadaşım Erol Akıncılar’a başkanlıktan sonraki yaşantısında sağlıklı günler diliyorum.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.