İlk başta yapılması gereken, en sonda yapıldı.
Zaten ne hikmetse, hemen her taşın altından çıkan Mehmet Bey, onun gibiler parti suçu işlediği için işgal ettikleri koltuklardan hemen ayrılmaları gerekiyor.
Çünkü…
‘Hırsızlığın küçüğü, büyüğü, azı çoğu olmaz’,
hırsızlık hırsızlıktır.
Aynı şekilde hırsızın da sağcısı, solcusu olmaz…
Ama… Ne yazıkki son yıllarda sağda da, solda da çifte standart kuralları işliyor ve hep “benim hırsızım iyidir” anlayışı içinde olunuyor.
‘Onlar yapıyor, biz de yapalım’
deniliyor.
Bakın bu konuda CHP tüzüğü ne diyor?
İşte ‘Siyasal yaşam anlayışı’ başlığı altındaki 4’üncü madde:
“Cumhuriyet Halk Partisi ve üyeleri için siyasal yaşamda görev almak, onurlu bir toplum hizmetidir. Siyasal görevler, özel çıkarlar için kullanılamaz..
Siyasal yaşamda etkinlik kazanmak için kimseye kişisel yarar sağlanamaz.
Toplumsal ve siyasal yaşamda erdemli olmak, erdemliliği savunmak, korumak ve gerçekleştirmek Cumhuriyet Halk Partili olmanın ön koşuludur.”
Zaten, AKP’nin ‘dişli’sinden sonra CHP’nin ‘iş’çisi eğer koltuğunda biraz daha oturmuş olsaydı, ‘yolsuzluk savaşçısı’ Kılıçdaroğlu’nun kılıcını köreltir ve partisinin ‘Temiz toplum, temiz siyaset’ söylemini boşa çıkarırdı.
***
YEREL seçimde belediye ve il genel meclis üyeliğine talip olanların isimleri seçim kurullarına verildi.
Başta CHP olmak üzere kitle partilerinde adeta deprem oldu.
Nasıl olmasın ki?
Listelerin tepesine partinin yönetim kademelerinde söz sahibi olanların dünürü, ortağı, kardeşi, sevgilisi, eşi, dostu ve oğlu aday gösterildi.
Partide, yıllardır emek verenler yok sayıldı.
Özellikle Anavatan ve DYP başta olmak üzere diğer partilerden gelenler listelerin ilk sırasında yer aldı.
Ama…
Parti içinde muhalefet yaptıkları için ‘kara liste’ye yazılanlar, aday listelerinin son sırasına bile konmadı.
Oysa…
Bunu yapan parti yöneticileri, açıkça tüzüğü çiğnedi ve parti suçu işledi.
Neden mi?
Bakın, tüzüğün ‘Çalışma ilkeleri’ başlıklı bölümün 5’inci maddedesi ne diyor:
“Partinin bütün görevleri, tüzük kuralları içinde, partililerin tümüne açıktır. Partili için başarı, partinin başarısıdır. Siyasal eylem partinin eylemidir.Partililer; özel yaşamlarında, görevlerinde, işlerinde ve üyesi bulundukları kuruluşlarda, partinin ilkelerine ve doğrultusuna uygun davranırlar ve çalışırlar.
Partililer toplum hayatının ve parti görevlerinin gerektirdiği yetenekleri kazanmak; sorumluluk yerlerine, partinin başarılı, bilgili ve yetenekli üyelerinin seçilmelerini sağlamak için sürekli çaba harcarlar.
Siyasal yaşamda; erdemliliğe, üretkenliğe, yeteneğe ve emeğe uygun yükselmek esastır. Partililer, bu ilkelere uymakla, parti yöneticileri de bu ilkeleri uygulamakla yükümlü ve sorumludurlar. “
CHP’de tüzüğün gerekleri yerine getirilmiş olsaydı, bugün ortaya böyle bir tablo çıkmazdı.
Kimse, ‘Bu adaylara mı oy vereceğiz?’ demezdi.
*******
Durmak yok, soyulmaya devam!
FABRİKALAR, atölyeler, kapısına kilit vuruyor.
Çalışanlar kapı önüne konuluyor.
İşsizler ordusu her geçen gün artıyor.
Esnaf siftahsız işyeri kapatıyor.
Çekler, senetler ödenemiyor.
Piyasada yaprak kıpırdamıyor.
İflaslar peş peşe geliyor.
Çiftçi ürettiğinin karşılığını alamıyor.
İşçi, memur, emekli dersen ayın sonunu getiremiyor.
Muhalefet partileri, iktidara gerekli dersi vermek için 29 Mart’ın ‘hesap kesme günü’ olduğunu söylüyor.
Ama…
Ülkede yaşananların sorumlusu olarak gösterilen başbakan R.T.Erdoğan, yurdun çeşitli yerlerinde partisinin düzenlediği açık hava toplantılarına katılıyor, binlerce kişiyi topluyor.
Üstelik kar altında, eksi 5 derece soğukta…
Şimdi diyeceksiniz ki; madem piyasa bu kadar kötü, halk inim inim inliyor, bu kadar insan tekrar neden Tayyip’in peşinden gidiyor?
Demekki, ülke de her şey yolunda!.
Demekki, ortalık güllük, gülistanlık!.
Demekki, devletin resmi kurumlarının açıkladığı o işsizlik rakamları, o iç ve dış borçlar yalan…
O ekonomideki daralma, üretimsizlik, kapısına kilit vurulan işyerleri, ağlayanlar, sızlayanlar, feryat edenler demekki benim ülkemde değil…
Demekki, onca yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluk benim ülkemde yaşanmıyor.
Demekki, o beyaz eşya, kömür, gıda ve benzeri yardımlar benim ülkemdeki yoksullara yapılmıyor…
Demekki, herkesin keyfi gıcır ve işleri tıkırında…
Demekki, işçinin, memurun, köylünün, esnafın keyfi yerinde…
Öyle olmasaydı, Başbakan, her gittiği yerde binlerce kişiyi toplayabilir miydi?
O zaman, “Durmak yok, soyulmaya devam”!
****
Bulut, bu kez bağımsız aday…
İZMİR siyasetine son yıllarda damga vuran isimlerin başında gelen ve pek çok partide siyaset yapan Bornovalı Cengiz Bulut, bu kez bağımsız belediye başkan adayı oldu.
AKP yöneticilerinin kendisini kandırdığını, tertemiz duygularıyla oynadığını savunan Bulut, “Bana, ‘Biz halkın istediği ismi aday yapacağız. Kamuoyu yoklamasında kimin ismi çıkarsa, o ismi aday göstereceğiz’ dediler. Yapılan anketlerde açık ara birinci çıktığım halde beni aday yapmadılar. Ben de tabandan gelen baskı nedeniyle bağımsız adaylık için başvuruda bulundum” diyor.
Bornova’da fanatik bir ‘Cengiz Bulut’u Sevenler Klübü’ olduğunu ve tıpkı sanatçıların ‘Fun klübü’ne benzer hayranlarının bulunduğunu söyleyen Bulut, “Bunlara bir de CHP’deki, AKP’deki ve diğer partilerdeki mutsuzları, kırgınları eklersem, kazanmamam için hiç bir neden yok. Seçmen kendi partisini cezalandırıp, bana destek vereceğini söylüyor. Nitekim, şu anda Yeşilçam Mahallesi’nde yüzde 90’ın üzerinde oyum var. Doğanlar’daki oyum yüzde 70, Çamdibi, Altındağ ve Pınarbaşı, zaten hepsi bizim uşaklar.Oralarda tulum çıkarırım” diye konuşuyor ve bir de örnek veriyor:
“Öyle ki; adaylar kahvede toplantı yaptığında bütün çay paralarını öder. Ben hangi kahvede toplantı yapsam, esnaf çay parası istemiyor. Bu da benim ne kadar sevildiğimi gösteriyor.”
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.