Celal Başlangıç’ın yıllar önce yazdığı “Güneydoğu notları” bugün bomba gibi, yeni ortaya çıkmış gibi “muamele” görünce, gülüyorum.
Sahi, Celal Başlangıç nerelerde?
Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya, “o ödül gecesinde” başlarına gelenleri ekranlardan haykırıyor, “o linç anı” ile ilgili bazı görüntüler “su yüzüne” çıkıyor, sayfaları arıyorum, tarıyorum tek satır bulamıyorum. Kızıyorum.
“İşçinin Evreninden” köşesine “koşturuyorum”. Bir zamanlar TGS başkanlığı da yapmış “ablanın” köşesinde uzun yıllardan beri ilk kez yaşanan “gazeteci grevi”nden bir iki satır bulacağımı umuyorum. Yanılıyorum. Üşenmeyip, “yüksek politika” yazılarına dalmış “ablaya”, bir mektup “döşeniyorum”.
Artık “kabak tadı” veren bazı köşe yazılarını, okumaya çalışıyorum, başaramıyorum, bunalıyorum.
Geçen seçimlerde CHP-MHP birlikteliğine hoşgörüyle yaklaşan “ağabey”in bu seçimlerle ilgili neler yazacağını merakla bekliyorum. Heyecanla bekliyorum.
Sevgili Ragıp Duran dostum, “Medya Eleştirisi” başlıklı yazısında Batı’da bu işin nasıl yapıldığıyla ilgili örnekler verdikten sonra, bizdeki “duruma” dikkat çekerken, şöyle diyor:
“…Medya eleştirmenliğini yapıcı bir işlev haline getiren olumlu eleştiri ekolünü geliştirmek için, olumsuz bulduğumuz/kınadığımız yaklaşımları belirttikten sonra, mutlaka olumlu, yapıcı ve yaratıcı olduğuna inandığımız önerileri de sunmamız gerekiyor. Yanlışı kırmak/bozmak yetmiyor, doğru bildiğimizi de sunmamız gerek.” (www.gazeteciler.com)
Yerden göğe haklı Ragıp Duran.
Ammaaaa…
Yalnız Ragıp Duran’ın sunduğu doğrulardan neredeyse bir kütüphane dolusu kitap olur.
Medyamızda “işin doğrusu” bilinmediğinden mi bu sefalet yaşanıyor?
Bütün gazete yöneticilerinin ve gazeteci örgütlerinin altına imza koydukları etik metinlerin sayısını unuttuk. “Valla bir daha yapmayacağız, gazete gibi gazete olacağız” manşetleri arşivlerde boynu bükük duruyor.
En günceline bakalım.
Her konuda yazacak bir şey bulan “ünlü” gazeteciler, binalarının girişindeki grevcileri görmüyorlar. Örgütlü, çağdaş ve demokrat bir ülke istiyorsak önce medyadan başlanılması gerektiğini yazmaya yürekleri, dilleri, bilgisayarları, koltukları el vermiyor.
Yine de Ragıp Duran’ın önerisine uyup olumlu, yapıcı bir öneriyle bitireyim yazıyı:
www.tempo24.com sitesini görmeyenler varsa, acilen “tık”layıversin. Gazeteci Doğan Akın’ın yönetiminde müthiş bir “iş” başarılmış. Gerek sayfa düzeni, gerek içeriği ve gerekse onca yoğunluğa karşın sayfaların açılma hızı muhteşem. Bir de benim “müeebbed şefim” Aydın Engin artık orada “tırmıklamaya” başladı. Bu tür sitelerin çoğalması yazılı medyaya doping etkisi yapabilir, köhnemiş, pörsümüş gazetecilik anlayışında ayak sürüyenlere ufuk açar diye umuyorum.
“Umuyorum” diyorum.
“Ağabeyleri” de üzmek istemiyorum…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.