Ülkenin tek geçim kaynağı şarap… Şahane şarapları var ancak bir şekilde Amerika’da da bu şarapların taklitleri üretilmeye başlanıyor. Dolayısıyla Sellers’ın şirin, sevimli ve fakat küçük kimsenin tanımadığı ülkesinde işler kötüye gitmeye başlıyor. Ülke meclisi kafa kafaya verip “ne yapabiliriz?” sorunu üzerinde çalışırlarken, Amerika’ya savaş açma fikri atılıyor ortaya. Bu fikir üzerine her kafadan ses çıkar :
– Arkadaşlar, bu durumdan kurtulmak zorundayız.Yoksa ekonomimiz iflas edecek.Çözüm için önerim ABD’ye savaş açmaktır.
– Olur mu öyle şey? ABD’yi savaşta yenmemiz mümkün mü?
– Zaten amacımız savaşı kazanmak değil, kaybetmek… Çünkü ABD kendisine savaş açan ülkeleri yendikten sonra o ülkeleri ihya etmekte… Bunun için ciddi anlamda maddi yardımlar yapmakta.
Bunun üzerine yaklaşık 30 kişilik ordusu ile Amerika’ya savaş ilan edip, gemiyle okyanusu geçerler… New York sahiline vardıklarında, yanlış bir hava alarmı nedeniyle tüm New York halkı sığınaklara yerleşmiştir. Dolayısıyla bizim kahramanlar bomboş bir şehirle karşılaşırlar ve ellerinde ki şehir rehberi kitapçığı ile yön bulmaya çalışırlar. Tesadüf bu ya, gezerlerken yeni geliştirilen çok güçlü olan Q bombasını bulurlar. Ve hiç planlamadıkları ve beklemedikleri bir anda Amerika’yı yenerler…
Filmde bir sahnede başbakan Peter Sellers, ordu komutanı Peter Sellers’a şöyle der ; “Ancak senin gibi bir salak bu savaşı kazanabilirdi”.
Filmi yeniden izlemek bana büyük keyif verdi… Film bitti, ekran karardı nerden geldiğini anlayamadığım bir çocuk şarkısı mırıldanmaya başladım ;
Haftanın tavsiyesi, filmi bulun izleyin, gündemi takip ederken de bu şarkıyı mırıldanın iyi geliyor inanın.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.